Doktrinlerle çocukların beyinlerini yıkayan radikal imamların görevli olduğu eğitim yapılarına derhal son verilmeli.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Günümüzde kötü örnek çok, iyi örnek ise yok denecek kadar azdır. Çocuklarımız “kötü örnek”lerle iç içe büyüyor. Sonuçta “kötü” ve “kötülük” normalleşiyor, sıradanlaşıyor, tabiatıyla da kanıksanıyor. Bu durumda önce kendimiz (anne ve baba), sonra öğretmenlerimiz, eğitim müfredatı ve toplum “iyi örnek” olacak şekilde olmalıdır.
Ona göre çocuklara miras olarak bırakmak için mükemmel miktar, "her şeyi yapabileceklerini hissetmelerine yetecek kadar; ancak hiçbir şey yapmayacakları kadar çok değil"
Sizden dileyeceğim hâlâ bir şey daha var: Çocuklarım büyüdüklerinde, sizden isteğim şu ki erdemden daha fazla zenginliğe veya başka bir şeye değer verirlerse onları cezalandırın veya benim sizinle uğraştığım gibi siz de onlarla uğraşın.
Çocukların Hıristiyanlığın korkunçluğuna tabi olmamaları gerektiği konusunda şimdi ikna oldum. Kendi oğlunu ölüme götüren öyküyü yazabilen bir baba kavramı, çocuklara, güzel ve toplumun takdirini kazanan bir şey olarak sunuluyorsa, ne tür bir insan davranışı o çocuklara kınanması gereken davranış olarak sunulabilir ki?
Şimdi çocukların Hıristiyan dininin korkusuzluğuna maruz kalmaması gerektiğine ikna oldum.
Tutucu din, sayısız masum, iyi niyetli ve hevesli genç beyne yönelik bilimsel öğretimi yıkmanın tutkusuyla hareket eder. Tutucu olmayan, ‘duyarlı’ din bunu yapmıyor olabilir. Ancak, çok küçük yaşlardaki çocuklara sorgusuz sadakatin bir erdem olduğunu öğreterek dünyayı tutucular için güvenli bir yer haline getirir.
Çocuklar gelenek, otorite, vahiy veya inanca karşı inançların kanıtlarla desteklenmesi gerektiğini anlarlarsa, ateist olduklarını kendileri için otomatik olarak anlayacaklardır.
Organize dinlerin, açık düşmanlığımızı hak etmesinin nedeni şudur ki, Russell'ın çaydanlığına olan bir inancın aksine, din güçlüdür, etkilidir, vergiden muaftır ve kendini korumaktan aciz küçük çocuklara sistematik biçimde aşılanır. Çocuklar gelişim yıllarını çaydanlıklar hakkında manyakça kitaplar ezberleyerek harcamaya zorlanmazlar. Devletin okulları, anababaları yanlış biçimdeki çaydanlıklara inanmayı tercih eden çocukları okul sisteminin dışında tutmaz. Çaydanlığa inananlar, çaydanlığa inanmayanları ya da çaydanlık kâfirlerini veya çaydanlık sapkınlarını hatta çaydanlığı inkar edenleri ölümüne taşlamaz. Anneler çocuklarını, bir değil de üç çaydanlığa inanan çaydanlık-gâvuru eşlerle evlenmemeleri için uyarmaz. Önce sütü koyanlar, önce çayı koyanların dizlerini parçalamaz.
Darvincilikle tanışmam utanç verecek kadar geç oldu. En az on altı yaşımda olmalıydım. Pek çok kişi daha da geç tanıştı, çoğu hiç tanışmadı. Her Hıristiyan, çocukken Adem ile Havva’yı, dünyanın altı günde yaratıldığını öğrenir. Bazılarına bu, harfi harfine doğru bir şey gibi anlatılır; eğitim açısından bu bir rezalettir. Bazılarınaysa alegori ve efsane olarak anlatılır ve bu oldukça zararsızdır ama 1859’da o olağanüstü gerçeği öğrendiğimizden bu yana, sadece bir alegorinin öğretilmesi, ne kadar hayal kırıcı, alçaltıcı, sığ bir şeydir. Evrimin çocuklara yedi yaşında öğretilmemesi için hiçbir neden yoktur. Yutar gibi öğreneceklerdir.
Çocuklarımızın eğitim hayatlarının ilk yıllarını konuşmayı ve yürümeyi öğretmekle geçiriyoruz. Geri kalanını ise çenelerini kapatmak ve oturmalarını sağlamakla... Bu işte bir terslik var.
Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız, sorun kendiliğinden çözülecek aslında.
İnsanlar bana sürekli şu soruyu soruyor, 'Neden Malawi'yi seçtin?', ben de sürekli onlara 'Malawi beni seçti' diyorum. Benim ayrıcalıklı bir yaşamım vardı, eğitimde aldım. Ancak Malawi bana çok fazla şey öğretti. Çocukları çok seven birisi olarak onlar için yapabileceğim en iyi şeyin bir okul yaptırmak olduğunu düşündüm. Gelecekteki kadın liderler, bilim adamları, avukatlar ve doktorlar yaratacak eşsiz bir okul inşa edildi. Proje başarılı olursa, bu okul bir model olarak diğer ülkelerde de kullanılacak.
Ana-babaların, yöneticilerin ve öğretmenlerin çocuklara Teslis, Bakire Meryem, İndralar, Trimurti, Budalar, Muhammed'in göğe yükselmesine dair çağdışı ve akla sığmaz öğretiler yerine, sade gerçekleri, bütün dinlerin herkesçe paylaşılan taraflarını, insandaki tanrısal ruhun metafizik özünü ve kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa başkalarına da öyle davranması gerektiği biçimindeki kılgısal yasayı öğretmeleri seçilmelidir.
Türkiye'nin geleceği için çocuklarınızı okutunuz, hurafelerle mücadele ediniz. Çocuklarınızın kafalarını hurafelerle değil, müspet ilimle doldurunuz. Vatandaşlarımdan en büyük isteğim budur.
Birçok hayırsever vatandaşımız okul yapıyor. Birçok hayırsever vatandaşımız hastane yapıyor, yurt yapıyor ama Türkiye sathında görüyoruz ki bazı dernekler "Hayır yapıyorum." kisvesi altında gençlerimizin beyinlerini yıkama çabası içerisindedirler. Çocuklarınızı belki çok geniş imkânlar sağlayan yurtlara verebilirsiniz. Buna kanarak, "Çocuğum orada bedava okuyacaktır, yemesi içmesi o yurda aittir." diyerek çocuğunuzu oraya verebilirsiniz. Ancak o yurdun neler aşıladığını, neler yaptığını bilmezseniz çocuğunuza kötülük yapmış olursunuz. Ben derim ki eğer okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ise, memlekette bir Tevhid-i Tedrisat Kanunu varsa burada okuyan çocuklarımızın kalacağı yurtların da idaresi yine Millî Eğitim Bakanlığına ait olmalıdır.
Hayal gücü, insan başarısının her biçiminin kaynağıdır. Ve çocuklarımızı ve kendimizi eğitme şeklimizi sistematik olarak tehlikeye attığımıza inandığım tek şey bu.