Benzer Sözler

Birleşik Devletler'in güçlü bir müttefiki olan İran, 1979 devrimiyle birlikte bölgede ve dünya çapında ABD'nin en inatçı mühaliflerinden biri haline geldi. Bugün, Afganistan ve Irak'taki savaşlar nedeniyle İran sınırlarında Amerikan askerlerinin konuşlandırılması, Birleşik Devletleri ve İran'ı her şeye rağmen bazı ortak çıkarları paylaşan, tetikte rakiper ve komşular konumuna getirdi. Tüm bunların nedeni, İran'ın nükleer programları ve terörizmle olan ilgisidir.

İsrail, hiçbir Ortadoğu ülkesinin modern dünyada yer almasını istemiyor. Bölgeyi kontrol altında tutmak için de Arap-Müslüman toplumunu geri planda tutuyor. İsrail, bu baskıcı politikalarına karşı çıkan rejimlere -Mısır’ın seküler rejimiyle, İran’ın teokratik rejimi arasında fark gözetmeden- tepki gösteriyor buna karşın anti-semitik ve teokratik olan S. Arabistan’a karşı çıkmıyor. Çünkü S.Arabistan, İsrail’in bölgeyi kontrol altına almayı amaçlayan politikalarına ses çıkarmıyor.

Bakın lütfen! Ateş çemberi içerisinde olduğumuz bir coğrafyada iki önemli komşumuz ile tarihsel bir problem yaratılmıştır. Diyelim ki Suriye'nin muhalifleri kazandı. Onlar da bizi bir müddet sonra tanımazlar. Diğerleri zaten hiç unutmayacaklardır. ABD, Ortadoğu'yu şimdilik kendi düşünceleri ve çıkarları doğrultusunda şekillendirirken, askeri gücü kısıtlı olduğu ve ekonomik gücünü de harcamak istemediği için, uzun yıllardır sürdürdüğü bir planlama sonucu Ortadoğu ülkelerinde hedef seçtiklerini "demokrasi" sloganı ile kardeşi kardeşe kırdırarak, kendi halklarını kullanarak iktidarları düşürüyor. Araplar demokrasiyi benimser mi? Bence hayır. Bu ülkeler eskisinden beter olabilirler! Devamında Suriye, İran ve Türkiye var. Bu üçlüde bir müddet Türkiye'yi kullanacaklar. Ancak İran'dan önce mi sonra mı Türkiye'ye bakacaklar orası bilinmez! Şu anda Türkiye'nin damarlarını sülük gibi emiyorlar. Kafkaslar'a ve Asya'ya geçmeden önce mi ya da eşzamanlı mı Türkiye'ye gerçek yüzünü göstereceği bilinmez. Ancak göstereceği kesindir ABD'nin. Ermenistan'a nazaran Türkiye'yi seçecek hali yok ya!

Ortadoğu'nun üç kilit ülkesi var. Bunlardan ilki olan Mısır'ı darbe ile birlikte 'yola getirmeyi' başardılar. Diğeri İran; onu da nükleer anlaşmayla beraber yaptırımları da kaldırarak içlemeye başladılar. Geriye kaldı 'yalnız ve güzel ülkem' Türkiye.

Ve Suriye ile ilişkileri germek için mükemmel bir zamanlama... Çünkü Suriye diken üstünde. Hafız Esad hasta. Altında kıyasıya bir iktidar mücadelesi var. Ülke karışıklığın eşiğinde. Dünyanın bu en büyük teröristi, şimdi iç sorunlarıyla uğraşıyor. Türkiye, başına PKK belasını saran bu ülke ile didişmek için en güzel zamanı seçti. İsrail alttan, Türkiye üstten bastırırsa, hem Türkiye'nin hem de Ortadoğu'nun baş belası, kendi başındaki beladan başkasıyla uğraşamaz olacak. (1998 yılında yazdıkları.)

Rusya’nın yaptığı da rol çalma çabasıdır. Türk devletinin 20 Temmuz’dan itibaren yaptığı da rol çalma operasyonuydu. İran’ın da yaptığı rol çalma çabasıdır. Suriye’de 2012-13-14 yıllarında büyük bir mücadele yaşandı. Ciddi bir faşist saldırganlık ortaya çıkartıldı. DAİŞ adı altındaki bu faşist saldırganlığın arkasında şimdi rol çalmaya çalışan güçlerin çoğu vardı. DAİŞ faşizmine karşı direnen Kürt halkı oldu. (Ekim 2015)

Filistin'in işgalinden, Irak'ın işgaline ve şimdi bölünmeye çalışılmasına ve Sudan'ın bölünmesine kadar, hepsi İsrail ve Batı tarafından planlanan ve her zaman Arap dünyamızdaki zorba ve geri kalmış devletler tarafından uygulanan entegre bir olaylar zinciridir. Abdülaziz İbn Abdurrahman el-Faysal [İbn Suud] değil miydi 1915'te Filistin'in 'zavallı' Yahudilere verilmesine itiraz etmediğini İngiltere'ye kabul ettiren? Bu devletler, Ebul Nasır 'fenomeni'nden kurtulmak için bugün hala bedelini ödediğimiz 1967 savaşını kışkırtmadılar mı? Bu devletler Şah yönetimindeki İran'ı desteklemediler mi, ancak devrimden sonra Filistin halkını desteklemeye ve İsrail elçiliğini Filistin elçiliğine dönüştürmeye karar verdiğinde ona karşı durmadılar mı? Bu ülkeler 1981'de 'Kral Fahd Barış Girişimi'ni yapan ve Filistinlileri bunu kabul etmemeleri halinde kan nehirleri akıtmakla tehdit eden ülkelerdir. Filistinli gruplar bunu reddettiğinde, bir yıldan kısa bir süre içinde İsrail'in Lübnan'ı işgali ve FKÖ'nün Lübnan'dan çıkarılması söz konusu oldu, Lübnan için değil İsrail için. Aynı devletler 2002'de verdikleri en büyük tavizle bizi şaşırttı: 'barış karşılığında normalleşme', daha sonra Beyrut zirvesinde 'Arap Barış Girişimi' olarak değiştirildi. İsrail 2006'da Lübnan'a saldırdığında, İsrail ve Batı'yı Lübnan direnişi yok edilene kadar ateşkesi kabul etmemeye teşvik eden ve onları 'maceraperest' olarak nitelendiren de aynı ülkelerdi. Bu uydu ülkeler görevlerinde başarılı oldukları için 'Arap baharı' adı altında kaosu finanse etmekle ve diğer Arap ülkeleri rollerini terk ettikten sonra Arap Birliği'ne liderlik etmekle görevlendirildiler. Arap Birliği'nin kendisi de NATO'yu çağırmak ve buna uymayı reddeden Arap devletlerine kuşatma uygulamak zorunda kaldı. Tüm bu olaylar Filistin davasını tasfiye etmeyi amaçlayan güçlü bir zincir oluşturmaktadır; kuruluşlarından bu yana bu ülkeler tarafından harcanan tüm para bu amaç için olmuştur. Bugün de aynı rolü oynuyorlar: Gazze'de İsrail terörizmi, Suriye'de 83 millete ait terörizm. Yöntemleri farklı olabilir ama amaçları aynıdır.

Bakın Tayyip Bey hakkımda dava açtı, mahkemeye bir klasör verdim. Bu,bir yeni kitabımın içinde bir kitaptır. Ben 'türkiye bir diktatöryadır' diyorum. Ama tayyip bey diktatör değildir,o yüzden Şarlo'dan bahsediyorum. Tayyip Bey'in hiçbir işle ilgisi yok,pazarlamadan gayrı. Diktatör değildir,pazarlamacıdır. Ülke pazarlamacısıdır;memaliki satıyorlar.

Yahudiliğin Filistin'e yerleşmesinde 'Mikve İsrael' çok çok önemlidir. 'Mikve' İspanyolca'da, 'umut' demektir, İbrani 'Tikve İsrael' diyorlar; o zamanki Osmanlı memaliki ve bugünkü İsrael'de kurulan tarım okulu ve çiftliğidir. Benzeri Aydın'da da kurulmuştur. Hepsi, Hamid zamanındadır. İstememiştir, ancak kapıları açmıştır. Kuşkusuz Sultan Hamid, ürkmüştür, sonra önlemeye çalıştı. Ama atı alan Üsküdar'ı geçmişti.

Liste
Yükleniyor…