Devletin tüm bu ayaklanmalardan edindiği ders, ayaklanan vatan hainlerinin, tüm soyu sopuyla yokedilmesi gerektiği, geriye "dedem dedem" diyecek tek bir hain dölünün bile sağ bırakılmaması gerektiğidir.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Şunu açıkça kavramalısınız ki, devrim bir Paskalya Yürüyüşü olmayacak. Ki domuzlar, bütün araçları sonuna kadar kullansa da ama hepsi bu kadar, daha ileri gidemeyecekler.
Terörizm, ideolojik, siyasî ya da ekonomik saiklerle masum kişilere kasıtlı biçimde şiddet uygulamak demekse, insanların, bir hayatın öznesi olan insandışı hayvanlara karşı yürüttüğü savaş da terörizmdir. Kürk çiftlikleri, sınaî çiftikler, hayvan deneyleri vs. terörist endüstrilerdir; bu endüstrileri destekleyen devletler de terörist devletlerdir. Gerçek kitle imha silahları, hayvanların bedenleri üzerinde deney yapmak, onları öldürmek, yaralamak ya da tüketmek için kullanılan gazlar, tüfekler, bayıltıcı silahlar, çatallar ve bıçaklardır.
Bugüne kadar devletten korkmadan yaşadığınız bir gün, bir saat olmuş mudur? İnsan kendi devletinden korkar mı? Ama 90 yıldır devlet bizi korkutmuş. Devletin en küçük memuru bile, korkutmak üzere inşa edilmiş bir sistem üzerinde duruyor. Bu devlet adil, insan onurunu büyütmek için kurgulanmış bir devlet değil, her dakikamız bu devletten azar işitmek, fırça yemek, ceza yemekle geçiyor. Devlet bunun için kurulmuş bir mekanizma değil ki. Devlet insanın kuludur, kölesidir, hizmetkârıdır. Devlet vatandaşından korkmalı. Vatandaşından, halkından korkmayan devlet otoriter, totaliter, diktatör devlettir, asla demokratik devlet olamaz.
Devlet bütün bir halka terörist muamelesi yapıyor. Ama şuna şahidim, Kürtler kesinlikle şiddet istemiyor. (...) Demokratikleşme adımları atılmazsa, Türkiye'yi PKK'dan çok büyük tehlikeler bekliyor. Türkiye, PKK'nın ve diğer Kürt örgütlerinin aysbergin görünen yüzü olduğunu bilmeli. Çok ciddi, ağır bir Kürt sorunu var Türkiye'de. PKK'yı çözsen bile Kürt sorunu çözülmez. Yarın PKK'dan yüz kat daha radikal, daha güçlü, daha kitlesel başka hareketler çıkar. Bu kesin.
Bunları ya gizli gizli, ya da herkesin gözleri önünde parçalamalı, boğmalı, gebertmeli kudurmuş köpekleri gebertir gibi… Eşeğe verilmesi gereken yem, yük ve kırbaçtır… Samana gömülmüşler. Tanrı'nın sözlerini duymuyorlar, sersemler, budalalar. Onun için bunlara tüfeğin sesini duyurmalı, onlar bundan anlarlar. İtaat etsinler diye köylüler için dua edelim. İtaat etmezlerse bunlara acımak yok. Silahları konuşturun, yoksa işin sonu kötüye varacak.
Şiddetin, devletin ve hükümetin ancak sizin yüzünüzden ve özgürlük içinde düzeni geliştiren sosyal olarak yaratıcı güçlerin eksikliğinden dolayı ayakta kalabileceğini bilmiyorsunuz!
Naziler Yahudileri nasıl öldüreceklerini et sektöründe kullanılan teknikleri tektik ederek öğrenmişlerdi. Birbirimize işkence edip öldürmeyi ilk hayvanlar üzerinde öğrendik.
Şeyh Said isyanın yanında olmak mümkün değildir, isyan isyandır. Devlete karşı her isyan isyandır ve her isyan mel'un (lanetli) bir harekettir.
Şiddetlerin en korkuncu devlet şiddetidir. İnsan küçük grup ya da kişi şiddetine karşı devlete sığınabilir. Fakat devlet şiddetinin karşısında sığınabilecek bir yer yoktur.
Anarşizm: İnsan yapımı yasayla kısıtlanmayan bir özgürlüğe dayanan yeni bir sosyal düzenin felsefesi; bütün hükümet biçimlerinin şiddete dayandığını ve bu yüzden gereksiz olduğu kadar yanlış ve zararlı olduğunu söyleyen teori.
Bir sorunu çözmek için kaba güç kullanmak kötü bir yöntemdir. Genelde küçük çocuklar ve büyük devletler tarafından tercih edilir.
Tarihin bize verdiği kanıt, insanların zalim ve canavarca eylemleri yapabilme kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor, hem bireysel olarak hem de bir gruba dahil olarak. Soykırımı “bir grup güçlü bireyin akıldışı bir davranışı” olarak göremememin sebebi bu. Tam tersine soykırım, bizim neleri yapabileceğimizin çok net bir ispatıdır. Soykırımsal boyutlardaki mega suçlar, insan tarihinin görünen yüzünün hemen arkasında meydana gelmeyi bekliyor; çünkü kurbanlaştırdığımız hayvanların başına daima bu olay geliyor. Yahudi yazar Isaac Bashevis Singer söz konusu hayvanlar olunca bütün insanların birer Nazi olduğunu söylemiştir. Hayvanların yaşadığı şey, “Sonsuz Treblinka”’dır.
Ne yazık ki, savaş, soykırım ve kitlesel öldürmeler “normal” insan davranışıdır; çünkü hepsi de düzenli bir şekilde meydana gelir. Tarihe ister savaş, çekişme ve şiddet ile ara verilen barış dönemleri ya da barışla ara verilen savaş, çekişme, şiddet dönemleri olarak bakabilirsiniz. Bir tarihçi olarak, insan agresyonunu, kabalığını, şiddeti ve çekişmelerini insan tarihinin tam da merkezinde olduğunu düşünüyorum. Çoğumuzun kabul etmek isteyebileceğinden daha fazla “normal”lik söz konusu; çünkü biz insanlar kendimizle alakalı bazı ilüzyonlardan vazgeçmekte zorlanıyoruz. Kim olduğumuz ve ne yaptığımız gerçeğini doğrudan görmekten çekiniyoruz; çünkü gerçeğin bizi üzmesinden korkuyoruz.
Terör şiddetle bitmez, Doğudaki halkı örgütten şiddetten, korumak gerekiyor, devlete bağlamak gerekiyor.
Kanun size itaat etmenizi emreder ve itaat etmezseniz sizi zorla zorlar - tüm hükümetler, tüm kanun ve otorite nihayetinde güç ve şiddete, cezaya veya cezalandırma korkusuna dayanır.
Sadece maddi açıdan değil, öldürme kültürünün manevi sonuçları çok daha ağırdır. Hayvanları ve hemcinslerini öldürmeyi bir yaşam tarzı -zorunlu savunma dışında- olarak kültürleştiren bir topluluk, artık savaş makinesini geliştirmek için her türlü alet ve kurumsal düzeni geliştirmeyi temel alacaktır. Devlet en temel güç kurumu olarak hazırlanırken, savaş okları, mızrakları ve baltaları en değerli araçlar olarak icat edilip geliştirilecektir. Doğal ana-toplumdan çıkan ataerkil toplumun tarihin en tehlikeli sapması olarak gelişmesi, günümüze kadarki tarihin korkunç öldürme ve sömürme biçimlerinin de özüdür. Bu gelişme, bir kader ve ilerlemenin zorunlu koşulu olması şurada kalsın, tam bir sapma halidir. Aslanın krallığına benzer bir gelişme oluyor. Yine yılan-fare diyalektiğine benziyor. Daha şimdiden devlet teorilerine ‘yılan-fare’ teorisi demek doğruya daha yakın bir değerlendirmedir. Çoğu erkeğin soyadı Aslandır. Öyle olmak çok özlenir bir husustur. Soruyorum: “Kimi yemek için?
YouTube’a erişimin varsa, et endüstrisinin sizin görmenizi istemediği görüntüleri izleyebilirsiniz. Bu görüntüler sizi etkilemezse muhtemelen taştan bir insansınızdır. Hayvan eti yemekle pedofili arasında bir fark göremiyorum. İkisinde de tecavüz, şiddet ve cinayet var. Canlıları yiyen biriyle tanıştığım zaman, ondan uzaklaşıyorum. Bir gece kulübünde birisi gelip size ‘Merhaba. Ben kan akıtmayı, gırtlak kesmeyi ve öldürmeyi seviyorum’ dese herhalde o insana telefonunuzu vermezdiniz. (...) Eğer mezbahaların gerekliliğine inanıyorsanız, o halde Auschwitz’i de desteklemelisiniz. Arada bir fark yok.