Demokrasinin korunacağı ve hatta genellikle aydınların İslamî düşüncelere sahip olmadığı bir ülkede, milyonlarca halkın Hıristiyan veya başka bir dine intisap etmiş olan Türkiye, Hindistan ve Endonezya’da olduğu gibi halkının bir kısmının gayrimüslim olduğu bir ülkede bu din-devlet birliğini nasıl gerçekleştirebiliriz? Eğer halkının önemli bir kısmının gayrimüslim olduğu bir ülkede hükümet olsanız, nasıl devletin bir İslamî devlet, anayasanın bir İslamî anayasa ve tüm kanunların İslam şeriatının kanunları olacağını söyler ve buna göre karar verebilirsiniz? Eğer Hıristiyanlar ve diğer din mensupları, sizin kararınızı kabul etmezlerse, ne yapacaksınız? Eğer o ülke aydınları bunu kabul etmezlerse ne yapacaksınız? Kendi kararınıza uymak için onlara zor mu kullanacaksınız? Silah ve toplarla onları buna boyun eğdirmek için diktatör rolü mü oynayacaksınız? Onları tamamen elimine etmek istemiyorsunuz, öyle değil mi? Günümüz, modern bir devirdir ve eski zamanların uygulamalarında görüldüğü gibi insanların birbirlerini yok ettikleri bir devir değildir!

Benzer Sözler

Teokratik bir devlet düzeninde vatandaşlık yoktur; kulluk vardır. Millet yoktur; ümmet vardır. Buna bağlı olarak idare edilenlerin haklarından da bahsedilemez. Hak kavramı ve insan hakları, laik hukuk düzeninin bir ürünüdür. Çünkü insanlara hak tanımanın esası, egemen gücün insan olmasına dayanmaktadır. Laik ve demokratik bir düzende insana temel haklarını veren, son tahlilde, başkası değil, yine insanın kendisidir.

Ben ne (çoğunluk böyle istediği için) örtünmenin kayıtsız şartsız serbest olmasını savunan türden "demokrat"lardanım, ne de örtünmenin kadın-erkek eşitliğine aykırı olduğu iddiasıyla kayıtsız şartsız yasaklanmasını isteyen "laikçiler"i tasvip ediyorum. Başörtüsü yasağının üniversite öğrencilerine uygulanmasına karşı olduğum gibi, Parlamento'daki halk temsilcilerine ve kamu binalarında kamu hizmetinden yararlananlara uygulanmasını da onaylamıyorum. Ama laik, yani inançlar arasında ayrım yapmayan devleti temsil eden kamu görevlilerinin, kamu hizmeti verenlerin dini simgeler taşımalarının laiklikle bağdaşmadığına inanıyorum.

Askerler 10 yıl önce dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'ı iktidardan uzaklaştırdı. O darbeyi yaratan koşullar bugün yeniden ortaya çıkıyor. Bir kez daha iktidarda bir İslamcı var. Bir kez daha generaller, hükümetin laik devleti nasıl zedelediğini öfke ile fısıldıyorlar. Bana göre Türkiye'de 2007 yılında bir askerî darbe olması şansı yüzde 50. Çoğu Türk, Başbakan Erdoğan'ın Erbakan'dan daha ılımlı olduğunu düşünmesine karşın, Erdoğan yine de bir İslamcı. Son haftalarda Türkiye'nin en üst düzey subayları ile konuştum. Hepsi demokrasiye ara verilmesini arzulamadıklarını ancak askerlerin yakında laikliği -ki o olmadan çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede demokrasi olamaz- korumak için harekete geçmek zorunda kalabileceklerini açık bir biçimde dile getirdiler.

Eğer komünist partiler dinsel ve askerî tarikatlar olmaktan vazgeçip, sahici siyasal partiler olmak istiyorlarsa, işe, demokrasiyi kendi partilerinde uygulayarak ve zorbaları Şili' de, Vietnam'da veya İran'da, nerede olurlarsa olsunlar, lanetlemekle başlamalıdırlar.

Ülkemizde 'aydın' çevre, büyük çapta bir aymazlık içinde. Pis politika ve çıkarlar da bu aymazlığı koyulaştırıyor. Kimi aydınlar, şeriât düzenini getirme yolundaki girişimlere, laikliğin kaldırılmasına olanak sağlanmasını 'demokratlığın gereği' sayıyor. Laiklik kaldırılmış olsa başlarına neler gelebileceğini düşünmüyorlar. Bilmiyorlar ki, şeriât yalnızca bir 'inanç işi' değildir; şeriât, binlerce yıllık ilkelliklerin kaynağı olduğu gibi, cinayetlerin, terörün, işkencenin de kaynağıdır. İnsan haklarından vazgeçilmedikçe bu korkunç düzenin yolu açılamaz. Aydın çevre, yazık ki bunu kavramış görünmüyor.

Köktenciler binaları yıkmaktan daha fazlasını istiyorlar. Bu tür insanlar, kısaca açıklamak gerekirse; ifade özgürlüğünü, çok partili bir politik sistemi, yetişkin insanın evrensel sorunlarını, hesap verebilir bir hükümeti, Yahudileri, homoseksüelleri, kadın haklarını, çoğulculuğu, laikliği, kısa etekleri, dans etmeyi, sakalsızlığı, evrim teorisini, cinsiyeti yok etmek istiyorlar. Onlar zorba kişiler, Müslümanlar değiller. Köktenciler bizim hiçbir şeye inanmadığımıza inanıyorlar.

İslam cumhuriyeti mi ilan edeceksiniz? Diyelim ettiniz. Ne olacak? Dinle devleti birleştirdiğinizde nereye varacaksınız? Dinle devleti birleştirip de; sanatta, bilimde, teknolojide, ahlakta herhangi bir konuda varlık gösterebilmiş, mesafe kat edebilmiş tek bir ülke var mı? Demokrasi olmazsa, özgürlükler olmazsa, sağlıklı işleyen hukuk sistemi olmazsa bu ülke ayakta kalamayacak, bunu göremiyor musunuz?

Türkiye Cumhuriyeti'ne yön veren temel ilkelerden biri laikliktir. İrtica ve komünizmin aynı derecede tehlikeli olduğunu söylediğim doğrudur. Zira gerek irticanın gerek komünizmin amacı; temel insan hak ve hürriyetlerine saygı esasına dayalı, laik ve demokratik parlamenter sistemi ortadan kaldırmaktır. Bunlar söz konusu amaca öylesine bağlıdırlar ki yakın geçmişte aralarında ittifaklar oluşturabildiklerini dahi görmüşüzdür.

Demokrasiyi Hristiyanlıkla aynı kefeye koyamayız çünkü dünyadaki en büyük demokrasi Hindistan'dır, ki bu da esas olarak Hindu'dur. Üçüncü en büyük demokrasi İslami olan Endonezya'dır. Demokrasi ve özgürlük, Hıristiyan inançlarına bağlı değildir.

İslam'ın ılımlısı olmaz. Bir dine mahsus demokrasi olmaz. Bir mezhebe mahsus demokrasi olmaz. Bir ırka mahsus demokrasi olmaz. Bir millete mahsus demokrasi olmaz. Yani Müslümanlar için demokrasi, Sünniler için demokrasi, Aleviler için demokrasi, sadece Türkler için, Kürtler için demokrasi olmaz. Demokrasi Türk'ü, Kürt'ü, Alevi'si, Sünni'si, Hristiyan'ı, Müslüman'ı, Yahudi'si, Nasuri'si, Nusayri'si, Zerdüşt'ü, hepsi için demokrasi olur. "Yanlış yapıyorsunuz. Ilımlı İslam'a dayalı demokrasi kurarsınız, radikal İslam'a gider." dedim gitti. Libya'da gitti, Mısır'da gitti.

Liste
Yükleniyor…