Daha önce size söylemiştim, Talabani ve Barzani'nin maşa olduklarını, Türkiye'ye dost görünseler bile asla güvenilir olmadıklarını. Şimdi benim durumumdan sonra Amerika'nın en büyük yatırımı bunlara olacak ve Türkiye için tehdit bana göre daha da büyüyecektir. Bunların oyunlarını boşa çıkarmak için ben hizmete hazırım, örgütü sizin uygun göreceğiniz şekilde bunların üzerine yöneltebilirim. Tabii bunun için imkan vermelisiniz.

Benzer Sözler

Diyarbekir'de güzel giysilerle, hoş maskelerle, 'özel kuvvetler' gördük, artık şaşırmamız yerindedir. Güzel gösteri, kabul ediyorum, ama yaptıklarını, gayrı-özel kuvvetlere bırakmaları isabetli olurdu ve benim bildiğim, 'çuval operasyonu' öncesinde Musul'da idiler. Özel kuvvetler, güzel giysilerini ve kar maskelerini çıkararak, kürt giysilerine bürünerek, Türkiye'nin büyümesini samimiyetle isteyen Kürtler ile samimi işbirliği yaparak Musul'a dönmek zorundalar. Artık asıl tehdit, Barzani'dir. Bunu hep öneriyorum.

2001’de ABD’de George W. Bush Başkan oldu. Onun dönemi, ılımlı İslam projesine inanan Yeni Muhafazakârların (Neo-Con) dönemi olarak ortaya çıkacaktı. Ayrıca Irak’a askeri müdahale planları üzerinde çalışmalara başlanmıştı. 15 Kasım 2002’de Ankara’daki ABD Büyükelçisi, Washington’a şöyle bir telgraf göndermişti: ‘Türkiye’de ordu, bürokrasi ve yargıdan bir derin devlet vardır. Derin devletin merkezinde de ordu bulunmaktadır. Derin devlet, ABD’nin de desteklediği reformların önündeki en büyük engeldir.’ Bush yönetimi; Türk ordusunu, derin devlet olarak görmekteydi. Bu derin devlet; Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesine, ılımlı İslam konseptinin uygulanmasına, Türkiye’deki terör sorununun ‘siyasi çözüm’ ile çözülmesine engeldi. 1 Mart 2003’te tezkerenin geçmemesinin sorumluluğu da TSK’ya yıkılınca, bu yönetimin TSK’ya karşı yapılanlara sıcak baktığı, devlete ait bazı kurumların ve kurumlardaki bazı kişilerin bu oyunda rol aldıkları veya destek verdikleri ifade edilebilir. (Ergenekon davasının temyiz duruşmasında söyledikleri.)

Afganistanlılar Türkiye'ye gelen en fakir, eğitimsiz grup. Birçoğunda Hepatit-B, tüberküloz çok yaygın. Sivas'ta bir Afgan'da cüzam bile tespit edildi. Afganlar çok büyük bir sağlık tehdidi oluşturuyorlar. Uluslararası kuruluşlar iki sene sonra Türkiye'de büyük sağlık sorunları ortaya çıkacağını söylüyorlar.

ABD, Türkiye gibi köklü bir imparatorluk ve medeniyet tecrübesi yaşamış bir ülkede, bazı "şeyler"in hala sürdüğünü; Türk toplumunun kimliğini, anlam haritalarını, kollektif hafızasını oluşturan temel dinamiklerin yok edilemediğini; Türkiye'deki sistemin meşruiyetini bu dinamiklerle kavgalı olmaktan almasının gelecekte Türkiye'deki dengeleri alt üst edebileceğini çok iyi biliyor.

Türkiye’yi kaybetmek Ortadoğu’yu Avrupa’nın eşiğine getirecek ve aynı zamanda Rusya’nın nüfuzunu Ortadoğu’nun kalbine taşıyacaktır. Türkiye, Rusya ile ortaklığıyla birlikte ihtirasları ve nüfuzu büyümekte olan İran’ı dengeleyebilecek en iyi konumdaki ülkedir. Buradaki bağımlılık karşılıklıdır. ABD olmaksızın Türkiye, Tahran ve Moskova’nın insafına bırakılmış olacaktır.

Belki de mevcut Türk yönetimi, ABD ve AB’ye şunu göstermek istedi: “Evet, ülkeyi İslamlaştırıyoruz. Ama bizler modern İslamcılarız, medeniyiz.” Ronald Reagan, zamanında Nikaragualı diktatör Somoza hakkında şöyle demişti: “Somoza tabii ki alçak biri ama o bizim alçağımız.” Şimdi Türkiye yönetimi de “Evet, biz İslamcıyız ama sizin İslamcınızız” diyor. Ama bundan iyi bir şey çıkmaz.

Bakın lütfen! Ateş çemberi içerisinde olduğumuz bir coğrafyada iki önemli komşumuz ile tarihsel bir problem yaratılmıştır. Diyelim ki Suriye'nin muhalifleri kazandı. Onlar da bizi bir müddet sonra tanımazlar. Diğerleri zaten hiç unutmayacaklardır. ABD, Ortadoğu'yu şimdilik kendi düşünceleri ve çıkarları doğrultusunda şekillendirirken, askeri gücü kısıtlı olduğu ve ekonomik gücünü de harcamak istemediği için, uzun yıllardır sürdürdüğü bir planlama sonucu Ortadoğu ülkelerinde hedef seçtiklerini "demokrasi" sloganı ile kardeşi kardeşe kırdırarak, kendi halklarını kullanarak iktidarları düşürüyor. Araplar demokrasiyi benimser mi? Bence hayır. Bu ülkeler eskisinden beter olabilirler! Devamında Suriye, İran ve Türkiye var. Bu üçlüde bir müddet Türkiye'yi kullanacaklar. Ancak İran'dan önce mi sonra mı Türkiye'ye bakacaklar orası bilinmez! Şu anda Türkiye'nin damarlarını sülük gibi emiyorlar. Kafkaslar'a ve Asya'ya geçmeden önce mi ya da eşzamanlı mı Türkiye'ye gerçek yüzünü göstereceği bilinmez. Ancak göstereceği kesindir ABD'nin. Ermenistan'a nazaran Türkiye'yi seçecek hali yok ya!

Arap Baharı döneminde, halklar diktatörleri alaşağı edip yerine kendi istedikleri yönetimleri getirene dek, ABD Türkiye'yi 'model ülke' olarak sundu. Ancak yönetime gelenler, ABDİsrail'în arzu ettiği parti ve gruplar olmayınca darbelerle yönetimler tekrar indirildi ya da Tunus'taki gibi pasifize edildi. Batı'nın beraber çalıştığı askerî faşizm düzenlerine 'demokrasiyi yerine oturtmak' denilirken, o ara Türkiye de birden 'otoriter ülke' kategorisine sokuluverdi. İran-ABD işbirliği bu konjonktürde geldi.

Bence uzun zamandır Türk dış politikasının ileri gelenleri için de bazı çevreler, yalnızca ABD'nin ve NATO'nun bölgedeki uzantısı olma konusunda kuşku duymaya, bunun Türkiye'nin çıkarlarına tamamen hizmet etmediğine inanmaya başlamıştı. Bunu sadece İslamcılar düşünmüyordu; asla böyle olmadı. Kemalistler de, ordu da, sol da, başka çevreler de Türkiye'nin çıkarlarının ABD ile sıkı fıkı dost olmaktan öteye geçtiği görüşündeydi.

Konferanstan bir neticeye varacağız. Ama biz memnun ayrılmayacağız. Hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Hiçbir dediğimizi, makul olduğuna, haklı olduğuna bakmaksızın kabul etmiyorsunuz. Hepsini reddediyorsunuz. En nihayet şu kanaate vardık ki, ne reddederseniz hepsini cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır. İmar etmeyecek misiniz? Bunun için paraya ihtiyacınız olacaktır. Parayı nereden bulacaksınız? Para bugün dünyada bir bende var bir de bu yanımdakinde. (ABD gözlemcisi Richard Washburn Child) Unutmayın, ne reddederseniz hepsi cebimdedir. Nereden para bulacaksınız, Fransızlardan mı? Para kimsede yok. Ancak biz verebiliriz. Memnun olmazsak kimden alacaksınız? Harap bir memleketi nasıl kurtaracaksınız? İhtiyaç sebebiyle yarın para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman, bugün reddettiklerinizi cebimizden birer birer çıkartıp size göstereceğiz!

Konferanstan bir neticeye varacağız. Ama biz memnun ayrılmayacağız. Hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Hiçbir dediğimizi, makul olduğuna, haklı olduğuna bakmaksızın kabul etmiyorsunuz. Hepsini reddediyorsunuz. En nihayet şu kanaate vardık ki, ne reddederseniz hepsini cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır. İmar etmeyecek misiniz? Bunun için paraya ihtiyacınız olacaktır. Parayı nereden bulacaksınız? Para bugün dünyada bir bende var bir de bu yanımdakinde. (ABD gözlemcisi Richard Washburn Child) Unutmayın, ne reddederseniz hepsi cebimdedir. Nereden para bulacaksınız, Fransızlardan mı? Para kimsede yok. Ancak biz verebiliriz. Memnun olmazsak kimden alacaksınız? Harap bir memleketi nasıl kurtaracaksınız? İhtiyaç sebebiyle yarın para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman, bugün reddettiklerinizi cebimizden birer birer çıkartıp size göstereceğiz!

Liste
Yükleniyor…