Benzer Sözler

2001’de ABD’de George W. Bush Başkan oldu. Onun dönemi, ılımlı İslam projesine inanan Yeni Muhafazakârların (Neo-Con) dönemi olarak ortaya çıkacaktı. Ayrıca Irak’a askeri müdahale planları üzerinde çalışmalara başlanmıştı. 15 Kasım 2002’de Ankara’daki ABD Büyükelçisi, Washington’a şöyle bir telgraf göndermişti: ‘Türkiye’de ordu, bürokrasi ve yargıdan bir derin devlet vardır. Derin devletin merkezinde de ordu bulunmaktadır. Derin devlet, ABD’nin de desteklediği reformların önündeki en büyük engeldir.’ Bush yönetimi; Türk ordusunu, derin devlet olarak görmekteydi. Bu derin devlet; Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesine, ılımlı İslam konseptinin uygulanmasına, Türkiye’deki terör sorununun ‘siyasi çözüm’ ile çözülmesine engeldi. 1 Mart 2003’te tezkerenin geçmemesinin sorumluluğu da TSK’ya yıkılınca, bu yönetimin TSK’ya karşı yapılanlara sıcak baktığı, devlete ait bazı kurumların ve kurumlardaki bazı kişilerin bu oyunda rol aldıkları veya destek verdikleri ifade edilebilir. (Ergenekon davasının temyiz duruşmasında söyledikleri.)

TSK, cumartesi gününden beri aralıklarla YPG ve Esed rejimi mevzilerini Fırtına obüsleriyle dövüyor. YPG'nin Rus bombardımanı dahilinde ilerlediğini düşünürsek, bu Rusya'ya da verilen bir mesajdır. Görünürde YPG'yi uyarmış olsa da Suriye'de Rusya ile ortaklaşa hareket eden ABD'ye de bir mesajdır.

PKK’nın bir kenarda potansiyel olarak varlığı ABD’nin de işine geliyor. Gelecekte Türkiye’nin bir diplomatik atağa geçmesi durumunda, taraflar birbirlerinden bir şeyler isteyecekler. İsteneceklerin arasında PKK da olacak. İşte PKK’nın ortadan kalkmış olduğu durumda Türkiye başka bir şey isteyecektir. Daha basit bir ifadeyle, ABD açıkça ifade etmese de, hukuki zeminde PKK’ya karşı olduklarının altını çizseler de, PKK’nın bir koz olduğu açıktır. Günümüz konjonktüründe PKK’nın üstüne gitmemelerini de büyük ölçüde böyle yorumlamak lazım.

1991 Körfez Savaşından bu yana PKK'nın ABD emperyalizmi ve İsrail'e karşı tek bir tavrını getirin, getiremezsiniz. 1991'den itibaren PKK merkez yönetimi, stratejisini ABD-İsrail ekseninde kurmuştur. Gerçekçidir, başka türlü kurması da beklenemez. Nitekim PKK yöneticileri, özetle şunu vurguluyorlar: 'ABD geldi, Irak'ı işgal etti, kuzeyde bir devlet kurdu. Böylece Diyarbakır merkezli Kürdistan'ı kurmanın modeli de oluşmuştur.'

Ben Genelkurmay Başkanı olarak hep Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le çalıştım. Demirel’in çok güzel bir sözü vardır. Şöyle derdi: “Türkiye’de en önemli kurum, TSK’dır. Allah korusun, TSK bir zaafa uğrar, bölünürse, Türkiye bölünür.” Bu çok doğru bir sözdür. Şimdi bunu yapmaya çalışıyorlar. TSK’yı bölmeye, yıpratmaya uğraşıyorlar. TSK aleyhine bir hava yaratmaya çalışıyorlar, onu hedef alıyorlar. Demirel’in bu sözünün ne kadar doğru olduğu anlaşılıyor.

Yıllardır yazı yazarım. Çok ağır suçlamalara maruz kaldım. Herkes kendi düşüncesine göre beni bir şeyle suçladı. Konjonktüre göre suçlamalar değişti. El Kaideci yaptılar, İrancı yaptılar, ulusalcı yaptılar, Kemalist yaptılar, Alevi sevdalısı yaptılar, CIA'nın gizli uzantısı yaptılar, derin devletçi hatta özel harekatçı bile yaptılar. En son Suriye olayları başladığında, olabileceklere yönelik uyarı içerikli yazılarımdan dolayı Baasçı bile yaptılar. Hatta bir beyinsiz 'Baasçı köpek' diye yazı bile yazdı.

Bir insanı, seçme şansının bulunmadığı bir konuda, şu millete, bu dine mensup bir aileden doğmuş olma konusunda ya da doğduktan sonra anası babası tarafından terk edilmiş olma ya da benzeri bir konuda suçlayanların, genellikle, aynı konuda bir komplekslerinin, zaaflarının, açıklarının olduğu çoğu defa kanıtlanmıştır. Bazı suçlamalar, sahiplerinin cibiliyetini ortaya koyar.

Liste
Yükleniyor…