Benzer Sözler

Son dönemde Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dış politikada Suriye'de, Libya'da attığımız adımlar birçok oyunu bozdu. Bu dengeler bozulduğu için Türkiye'ye verilen tepkilerin şiddetini daha da artarak izliyoruz. Ama ne Suriye'de Barış Pınarı Harekatıyla attığımız adıma verilen tepkiler ne Libya'da yaptığımız anlaşmalar çerçevesinde verilen tepkilerin sertliği, bizim Doğu Akdeniz'deki haklarımızı koruma, muhafaza etme anlamındaki çabamızı hiçbir şekilde geriletmeyecek.

Çandar, Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden biri statüsünü kolay kazanmadı. Gerek dünyayı, gerekse Türkiye’yi tanıma çabasında, onun kadar çok seyahat etmiş, güçlüğü göze almış, bilgilerini yenileme ve zenginleştirme çabası göstermiş; onun kadar çok insan tanımış, tarih yapan kişileri yakından tanıma tutkusu içinde olmuş başka birini tanımadım. Bu vasıflarıyla Çandar, 1980’lerden bu yana Türkiye’de dış ve iç politika üzerine yürüyen tartışmaların hemen her zaman göbeğinde yer aldı; doğru bildiği görüşleri, en açıksözlülükle savunmaktan geri durmadı. Yanlış yaptığını gördüğünde de, yanlışları terk etmekte tereddüt göstermedi. Bunların ‘niçin’lerini her zaman açıklamadığı nedeniyle kendisini eleştirenler olmuştur.

Belki de mevcut Türk yönetimi, ABD ve AB’ye şunu göstermek istedi: “Evet, ülkeyi İslamlaştırıyoruz. Ama bizler modern İslamcılarız, medeniyiz.” Ronald Reagan, zamanında Nikaragualı diktatör Somoza hakkında şöyle demişti: “Somoza tabii ki alçak biri ama o bizim alçağımız.” Şimdi Türkiye yönetimi de “Evet, biz İslamcıyız ama sizin İslamcınızız” diyor. Ama bundan iyi bir şey çıkmaz.

Muhalefet gençlere 'Denktaş bir gece yattı, ertesi sabah kalktı, yarın devlet kuracam dedi. Hem Türkiye'yi, hem de bizi oldu bitti ile karşı karşıya bıraktı' derler. Halbuki 14 Kasım'a gelinceye kadar 1983'ün başından kasım ayına kadar yaptığım beyanatlarda ve Türkiye'den gelen seslerde Rum tarafını devamlı sürekte ikaz ettik. 'Görüşmelerde ciddi ol, bunu bitirebiliriz. Sakın yine masayı bırakıp yok Bağlantısızlara gidecen, yok BM'ye gidip görüşmelerle ilgili olmayan kararlar çıkarıp gelme oyunundan vazgeç. Aksi takdirde bizi yeni bir statüde bulacaksın' dedik. Rumların bağlantısızlardan çıkardıkları karar son damla oldu. Kıbrıs meselesinin bir denge meselesi olduğunu ve federasyonun devletten devlet konuşulması çerçevesinde bizim de devlet olmamızı Türkiye ile zaten ben konuşuyordum. Böyle olursa dünya bizim azınlık olmadığımızı anlayacak ve Rumların bize hükmedemeyeceğini gözler önüne serecektik. Bunda anlaşmıştık. Zamanlama meselesini ise en son New York'ta İlker Türkmen ile konuştuk.

Bundan yüz yıl önce kardeş Azerbaycan'la aramıza bir Ermenistan koridoru oluşturulduğunu görüyoruz. Dolayısıyla etrafımızda gelişen, oynanan oyunları iyi okumamız gerekiyor. Türkiye savunma sanayisinde geliştikçe ve yerlilik oranını artırdıkça yani bundan dostlarımızın sevinmesi gerekiyor. O bakımdan, devamlı itham ve devamlı ülkeyi karalama politikasına burada şahit oluyoruz. Biraz ülkemize, içimize dönersek, gelişmeleri birlikte, el birliğiyle değerlendirirsek daha yerinde olur diye düşünüyorum.

Türkiye’nin Libya’da artan etkinliği üç alanda taşları yerinden oynattı. Birincisi, Wagner aracılığıyla Libya’da köprübaşı kuran Rusya, niyetlerini açık etmek zorunda kaldı. İkincisi, düne kadar bölgeyle ilgisi zayıf aktörler, daha karmaşık bir tabloda pozisyonlarını netleştirmek zorunda kaldılar. Son olarak, Suudi Arabistan, BAE gibi dünün etkili aktörlerinin rolü tali hale dönüşmeye başladı.

Hayretler içerisindeyim. Türk insanına kendilerini sevdirseler, dertlerini anlatsalar, AK Parti'yi çok daha güzel gönderirler, çok daha rahat gönderirler. Niye Biden'den ümit bekliyorlar anlamış değilim. Türkiye'de çok güçlü bir lider, çok güçlü bir ittifak var. Hak ve menfaatlerini asla onlara bırakmayacak bir irade var. Bunu Akdeniz'de gördüler. Bunu Karadeniz'de gördüler. Bunu Azerbaycan'da da gördüler. Türkiye bu çağda ve bu devirde artık oyun kurucudur. Suriye'de de Libya'da da Azerbaycan'da da oyun kurucuyuz. 2000 yılı öncesini düşünüyorum da o günkü iktidarlar olsaydı böyle şeyler olabilir miydi? Herkes elini vicdanına koysun ve sorsun. Ha Biden gelmiş, ha Trump gitmiş. Ha 'a' gelmiş, ha 'b' gelmiş. Hiç umrumuzda bile değil. Biz önümüze bakıyoruz. Biz milletimizin temsilcisiyiz. Onların hak ve menfaatlerinden de asla taviz vermeyiz. Bundan kimse endişe etmesin.

Liste
Yükleniyor…