Bizans, ziraat toplumu içinde doğdu ve öldü. Doğduğu zamanla, öldüğü zaman çok önemli teknolojik, köklü değişmeler olmadı. Onun için Bizans'ın bin yıllık hayatını, Osmanlıların yaşanan değişmelerin yoğunluğu bakımından 100-200 yıla indirmemiz mümkün.
- Henüz kategori yok.
-
Aleyna Solaker'den 'Güller ve Günahlar' Rolü ve Kadın …08.11.2025
-
Altınkılıç, Kenan ve Zayn Sofuoğlu ile Sağlıklı Yaşam …08.11.2025
-
Chelsea ve Wolverhampton Karşı Karşıya: Liam Delap ve …08.11.2025
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Orta-Doğu ve Balkanları Avrupa ve Amerika’nın tasallutundan kurtarma yükü Osmanlı Devleti’nin omuzlarındaydı. Önceleri bölgede bir Pax-Ottomana ihdas etmiş bulunan Osmanlıların omuzları zamanla bu yükü kaldıracak güçten mahrum kaldı. Daha doğrusu Avrupa ve Amerika’nın güçlü oldukları alanla Osmanlıların güçlü olduğu alan birbirinden farklıydı. Güçler arasında mahiyet farkı vardı. Kapitalizmin dünyaya sunduğu ölçüler bakımından Osmanlı Devleti dünyanın en güçsüz devletiydi. Bu güçsüzlüğün kaçınılmaz sonucudur ki Osmanlılar tarihten silindi, gitti. Fakat Osmanlı devletinin hayat kaynağı sarih bir biçimde anti-kapitalist olan tarih yükü Türkiye’ye kaldı. Türkiye’nin etrafındaki ülkeler bu yükten muaf oldukları için her aşamada Avrupa ve Amerika oralara musallat oluyor. Karışıklıkların sebebi bu. Türkiye başından tarih yükünü atmaya kalkışamıyor. Sakin kalışının sebebi bu.
Dünyada, tarih bilinci böylesine köreltilmiş başka bir toplum olmasa gerek. Osmanlı'yı, ortaya koyduğu köklü ve çok yönlü mirasıyla ve misyonuyla değerlendirmek ve anlamlandırmak yerine, sadece ya hamasi nutuklar atarak, ya da şaşırtıcı bir şekilde karalamaya çalışarak Osmanlı'yı anlayabilmemiz mümkün değildir. Oysa Osmanlı'nın mirasını ve misyonunu en çok bugün anlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Biz, sivil nüfusa karşı nükleer silah kullanmadık. Binlerce kilometrelik mesafeye kimyasallar püskürtmedik veya küçük bir ülkeye, tüm II. Dünya Savaşı boyunca atılan bombaların 7 katını atmadık. Bu ve başka, örneğin Nazizm gibi, kara sayfalarımız yok.
Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihini yazarken Osmanlı kaynaklarına başvurmamızdan ötürü özür dileyecek değiliz.
Yalnızca Napolyon benim yaptığımdan fazlasını yaptı, ancak kesinlikle ben daha uzunum.
Anadili bilincinden yoksun olan Osmanlı okumuşu kendi diline değil, Arapçaya, Farsçaya hayrandı. O, altı yüzyıl boyunca Türkçe köklerden, Türkçe eklere hiçbir sözcük türetmemiş, bunun yerine Arapça ve Farsçadan toptan alıntılamış ve dilini üç dilin karması melez bir duruma getirmiştir.
Tuna deyince insanın aklına neler gelmiyor… Plevne geliyor, Silistre geliyor, Dobruca geliyor, Karaorman geliyor, Deliorman geliyor ve gerçekten bir tarih yaşıyor Balkanlar’da. İmparatorluğu yaşıyor. Belki Türkiye'de başka türlü yaşıyor ama Balkanlar’a gittiğimiz zaman insanın tüyleri ürperiyor ve o eski günleri, o mehter takımını, o atın geçişini, o kemer köprüleri gördükçe, gerçekten imparatorluk ayakta duruyor, diyesi geliyor insanın.
Bugün de Osmanlı'nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin diz çökmesi için her türlü saldırıyı, tertibi ortaya koyuyorlar. Sultan Abdülhamid Han'ın karşısına bir şekilde çıkıp yolunu kesmeye çalışanlar, bugün de Türkiye'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın yolunu kesmeye çalışıyorlar. Oyun aynı oyun. Dün bazı terör örgütleriyle yaptıkları oyunları, bugün de DEAŞ'ın, PYD'nin, PKK'nın eliyle yapmaya devam ediyorlar. Bu oyunu bozacağız. Bu oyunu oynayanlar, oyun oynadıkları terör örgütlerinin yakında diz çökmüş olduklarını görecekler, mahcup olacaklar ve Türkiye'ye karşı oyun oynanmayacağını çok açık bir şekilde görecekler.
Mustafa Kemal’in bir yüzü vardı ki hiç kimse unutamazdı. İsmet Paşa’nın bir yüzü vardı ki kimse bir daha hatırlayamazdı.
Osmanlı devleti tarihin çok önemli bir devrinde ortaya çıkmıştır. 1300 ve 1900 yılları insanlığın tarihinde bildiğimiz kadarıyla 10 bin yıldan beri en büyük köklü değişmelerin olduğu bir dönemdir.
Türk'ün en kötüsü Türk olmayanın en iyisinden iyidir. Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu'nun bahtsızlığı, ekseriya, mukadderatını Türklerden başkasının idare etmiş olmasıdır.
Türk iktidarında bulunan Selim, babası Bayezid ve dedesinin çok üstünde işler yapacak gibi görünüyor.
Türk milliyetçiliği üzerinde durdum. Zira biz Osmanlı İmparatorluğu zamanında milliyetimizi muhafaza edemedik. Türk kelimesini kullanmadık. Ve o Osmanlı İmparatorluğu içinde en çok ezilen, en çok sıkıntı çeken, en çok horlanan millet de Türk milletiydi, o yüzden geri kaldık. Bizim içimizdeki o ülkeler biliyorsunuz bizi geçti, birçok sahada biz kendi vatandaşımıza gerekli ilgiyi gösteremediğimiz için onlardan geri kaldık.
Türkler, Arap dünyasına, Anadolu'dan çok fazla emek ve para sarf ettiler. O topraklarda Türk kanı döktüler. Fakat Araplar, memleketlerini müdafaa eden Türkleri istemiyordu.
Bunların adı Yeniçeri olsun. Cenab-ı Hak yüzlerini ak, pazularını kuvvetli, kılıçlarını keskin, oklarını tehlikeli, kendilerini daima galip buyursun.
Bir Türk Kudüs'ü yoktu. Bir Arap Kudüs'ü var mıydı? Hayır. Ne Katolik ne Ortodoks ne de Yahudi Kudüs'ü! Kudüs; haçlı alemli, Davud mühürlü sancaklar arasında göze görünmez orduların sessizce alıp verdikleri bir yer. Bu defa o şehrin bu yakasında Süleyman'ın olduğu kadar Yahudi olan Kudüs'ü görüyorum.
Amerikalı kendi tarihini dizi, film yapıyor ve bayrağını herkese izlettiriyor. İngiliz'in, Fransız'ın tarihini biliyoruz. Bu da bizim köklerimiz ve kültürümüz. Biz 1923'te Osmanlı'yı geride bırakıp bir Cumhuriyet kurduk. Türkiye Cumhuriyeti olarak devam ediyoruz ama köklerimiz Osmanlı. Baktığınız zaman 600 yıllık bir imparatorluktan bahsediyoruz. Dünyayı ayakları altına almış ama bunu ezerek ya da gittiği toplumları sömürerek yapmamış. Yani utanılacak bir tarihimiz yok. Neden hatırlamayı bırakmışız? Övünülecek tarihi olmayan toplumlar bile kendileriyle övünürken üstelik... Kimse tarihini unutamaz. Ne olursa olsun DNA'da kayıtlı bir şeyler var.
Dini korumak ana-baba hakkından önce gelir. Yavuz Sultan Selim, Şiî tehlikesinin Anadolu halkını tehdit ettiğini ve babasının yumuşak siyasetinin menfi neticeler doğurduğunu yakından gördü. Bu bakımdan İslâm tarihindeki hizmeti çok büyüktür.
Dönemin jeopolitik şartlarının gereği olarak Söğüt'ü yurt tutan 400 çadırlık Türkmen ruhu; iç çelişkilerini aştığı takdirde dünya üzerinde nasıl bir küresel güç olunacağını açıklıkla göstermiştir.