Birinci Cihan Harbi'nde Almanlarla beraber çalıştık. Anlaştığımız zamanlar oldu, çatıştığımız zamanlar oldu. Çok defa da Almanlar bizden şikayetçi olmuşlardır. Almanlarla münasebetlerimizin hususiyetini belirtmek için şunu işaret etmek isterim ki, Türk-Alman ittifakı içinde beraber çalıştığımız Almanların, Alman İmparatorluğu menfaatine bir takım hesapları vardı. Bilhassa Suriye'de ve Arabistan'da hususi bir politika güdüyorlardı. Bize, yüzümüze karşı açıkça söylediklerine göre, Ermenilere yapılan muameleden son derece kırılmışlardı. Almanların Araplara karşı politikası büsbütün başkaydı. Onlara hususi bir muamele yapıyorlardı ve aslında harbi kazansalardı, yani Almanların istedikleri ölçüde kesin bir zafer kazansaydılar, onlardan kurtuluş kolay olmayacaktı. Açıkça görünüyordu ki, Türkiye'ye gitmek üzere gelmemişler.

Benzer Sözler

Birinci Dünya Harbi'ne girdiğimiz günlerin birinde, büyük karargahta, benim gibi başka erkanıharp zabitlerinin de bulunduğu bir sırada Bronsart Paşa'ya sordum: Harp yapılıyor, ne olacak, kazandınız ne olacaksınız? Bu kadar büyük fedakarlığın karşılığı nedir? Belçika Belçika diye cevap verdi. Tekrar sordum: Belçika bu kadar fedakarlığı karşılayacak bir değer midir? Belçika'nın nesi var? Eti ne budu ne? Bronsart Paşa, Evet ufaktır, ufaktır ama çok değerlidir, dedi. Ben kendisini sıkıştırmaya devam ettim. Israrla kendisine soruyordum: Harpten sonra ne olacak? Nihayet baklayı ağzından çıkardı, Türkiye dedi. Bunu, Türkiye'yi kazanacağız, manasına söylediğini anladım. Fena halde çarpılmıştım ama, kendimi tuttum. Evet dedim, ne şekilde? Nasıl olacak? Beraber çalışacağız, cevabını verdi. Harpten sonra beraber çalışacağımızı düşünmüyoruz dedim. Bronsart Paşa niyetlerini daha çok açığa vuran bir cevap verdi ve dedi ki: Anlıyorum düşünmüyorsunuz ama kaç kişisiniz? Bu fikri devam ettirecek kaç kişisiniz? Varız kafi derecede, dedim.

Türkiye, toprak bütünlüğünü ve masuniyetini, şu veya bu devletler grubu arasındaki siyasi ve askeri kombinasyonların şekline göre mütalaa edemez ve tecavüzden masun olma hususundaki mukaddes hakkı üzerinde, herhangi bir yabancı devletin kazanacağı zafer açısından hüküm yürütülmesine müsaade edemez. Türkiye, bu sebepten, milli egemenlik alanı içine vaki olacak her müdahaleye karşı koymaya azimlidir. Biz inanıyorduk ve bugün de hala inanıyoruz ki, ortada Türk ordularıyla Alman ordularını karşı karşıya getirecek bir sebep yoktur. Ve Almanya, Türkiye'nin emniyetinin ve istiklalinin gereklerine karşı anlayışlı davrandığı müddetçe böyle bir felaket meydana gelmez.Ben de size açıklarım ki, mazide olduğu gibi istikbalde de uyanık bir bekçilik görevi ifa edecek olan Türk ordusu, Reich hükümeti, Cumhuriyet hükümetini tutumunu değiştirmeye mecbur edecek tedbirlere tevessül etmediği müddetçe, Alman birliklerine karşı aynı şekilde davranacaktır.

Aklıselimi ve kalbiselimi çoktandır terk eden, Türkiye'nin tökezlemesi için çalışan şer ittifakı, halkı umutsuzluğa, paniğe sevk etmek için karanlık mahfillerin felaket senaryolarını dillendirmekten, terör unsurlarıyla birliktelik yapmaktan utanmayacak kadar alçalmıştır. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığının Türkiye'nin bütünlüğüne kasteden terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı bazı kişilerin İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe alındığına yönelik tespit ve şikayetler üzerine kapsamlı bir teftiş başlatması yerinde ve değerli bir karardır. Daha önce PKK’nın kayyımı sözde belediye başkanlarının İçişleri Bakanlığınca görevden el çektirilmesinde görüldüğü üzere zillet ittifakının temsilcileri, gizli ortakları ve yancıları; mezkur teftişin önüne geçmek için kendilerini ve partilerini siper etmiş durumdadır.

Ülkedeki Amerikan üsleri, havaalanları, nükleer silah depoları, Türkiye'yi muhtemel bir atom savaşının kaçınılmaz bir ön hedefi yapmıştır. Türkiye'nin tamamen dışında oluşacak bir anlaşmazlık bile, onun ilgisi bulunmayan bir meseleden ötürü bir anda nükleer cehenneme dönmesine yetecektir.

O zaman Ermenileri ve Yunanlıları sakinleştirmek için Platonik yöntemleri kullanabiliriz, ancak savaş zamanında araştırıp pazarlık yapamayız. Derhal ve kararlılıkla hareket etmeliyiz. Ben de Ermenilerin Ruslara bağımlı olarak hata yaptığını düşünüyorum. Ruslar onları canlı görmektense öldürülmüş görmeyi gerçekten tercih ediyor. Bizim için olduğu kadar Ruslar için de büyük bir tehlike. Türkiye'de bağımsız bir hükümet kurarlarsa Rusya'daki Ermeniler orada bağımsız bir hükümet kurmaya çalışırlar.

Türkiye söz konusu olduğunda tüm güçlerin planları her zaman tamamen bencilce olmuştur. Yıllardır Rusya, Karadeniz boyunca ve Kafkasya'nın güneyinde kalan Türkiye'nin geri kalanı hakkında hiçbir şey söylememek için İstanbul'a göz dikti ve İngiltere, Rusya'nın bu emelleri gerçekleştirmesini engelleyecek kadar bizi yeterince güçlü tutmaya çabaladı. Sonunda Kayzer, Baltık'tan Basra Körfezi'ne kadar Alman kontrolündeki devletler zinciri planıyla geldi. Rusya bizi haritadan silecek, İngiltere bizi zayıf tutacak ve Almanya bizi güçlü kılacaktı. Onların yüzlerindeki tüm bencil motifler şüphesiz, ama - biz Türkler için, özellikle biz Jön Türkler için hangi alternatifin en az tiksindirici olduğunu merak ediyor musunuz? seleflerimizi çaresiz tutan İngiliz ve Rus diplomasisi ve entrikasının ağına düşmekten kaçınmak için elimizden geleni yapan kim? Almanya'nın Bağdat demiryolu imtiyazını neden aldığına, Hicaz hattının neden Almanlar tarafından yapıldığına ve Almanların askeri teşkilatımızı neden yeniden kurduğuna dair sorunuza cevap vermek için daha fazla şey söylememe gerek yok sanırım.

Dengesiz bir milletin dostu olmaz. Alman halkı beni ciddi anlamda endişelendiriyor. Onlar adına söyleyebileceğim tek şey çok fazla şey yaşamış olmalarıdır. 1914-18 savaşından (I. Dünya Savaşı) bu yana huzur ve istikrar bulamadılar.

Kıratça Napolyon'un alnındaki bir tutam kâküle bile değmeyen bu şımarık, gerçi 13 sene cihangirlik oyunu oynadı. Hem de çocuklar gibi boyalı tenekelerle değil, sezarlar gibi dipdiri insanlar ve sahici silahlarla oynadı. Seferberlikler onun seçtiği sahnelere sürü sürü Türk taşıdı. Boyalı aktör senelerce iskelet çiğneyerek, mahmuzu ile ölülerin etlerini yırtarak ve çamurlu çizmelerini yüz binlerce köylünün al kanında yıkayarak koca Osmanlı coğrafyasının o ucundan bu ucuna koştu. Osmanlı saltanatının yirmi otuz milyonluk halkı bu kızıl oyunun karşısında zincire vurulmuş bir seyirci hâlinde idi. Gözleri kupkuru, bomboş bakıyordu ve şüphesiz için için diyordu ki: — Allah'ım, biliyorum ki bu canavarı doğuran benim!

Amerika’nın şu anki konumu köktendincileri tetikleyen ve kışkırtan bir yapıya sahip. Kalvenist Kilise’nin aldığı kararlar çok etkili. İsa’nın Tanrı olduğuna inanmayanların öldürülmesinin insanlık suçu olmadığını söylüyorlar. Bu durumda Irak’taki insanların öldürülmesi insanlık suçu olmuyor. Köktendinciliğe bu kadar önem veren bir egemen gücün elindeki bir dünyada Türkiye’nin yolunu bulmasında da birtakım zorluklar olabilir.

Savaş olacak mı, olmayacak mı? Evet, olacak. Ancak sadece iki durumda. Eğer Belarus'a yönelik doğrudan saldırı olursa. Savaşın çıkacağı ve Belarus'un buna dahil olacağı ikinci durum, müttefikimiz Rusya'ya doğrudan saldırı düzenlenmesi. Müttefiklik anlaşmalarımızın temeli buna dayanıyor.

… Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Yalnızca kazanabiliriz. İktisadi durumumuz birkaç yıldan fazla dayanmamıza elverişli değil. Goering bunu size anlatabilir. Başka çıkar yolumuz yok, harekete geçmeliyiz... Kişisel etkenlerden başka siyasi durum da bizden yanadır; Akdeniz'de; İtalya, Fransa ve İngiltere arasında bir rekabet vardır; Yakındoğu'da hava gergindir... İngiltere büyük bir tehlike içerisindedir. Fransa'nın durumu da bozulmuştur. Doğumlar azalmaktadır... Yugoslavya çöküş tohumlarını taşıyor... Romanya her zamankinden zayıf... Türkiye'yi Mustafa Kemal'in ölümünden bu yana dar kafalı, kararsız, güçsüz insanlar yönetiyor. Bütün bu elverişli durumlar, iki ya da üç yıl içinde ortadan silinecektir. Benim kaç yıl yaşayacağımı kimse bilemez. Bundan ötürü, dört ya da beş yıl beklenilmesi doğru olmayan bir planı, hemen uygulamaya başlamalıyız.

Etrafımızı istilâ eden bu mutlak kine, biz ancak bir ölüm kalım harbi ile karşı koyup başarı elde edebiliriz. Hayatımızı devam ettirmek için mücadele ettiğimizden dolayı, kelle koltukta savaşıyoruz. Ne olursa olsun yaşamak için yaptığımız bu kavgayı ölene kadar devam ettireceğiz. Bu harpten, Almanya, her zamankinden kuvvetli, İngiltere ise her zamankinden zayıf çıkacaktır. Felâketlerin ve düşmanlıkların Almanya için büyük hamlelere başlangıç olduğunu tarih ispat edecektir. Bu harpte Almanya, bütün diğer milletlerle mukayese edilmeyecek derecede acı çekmiştir. Milletimizin bu harpte çektikleri, gelecekteki büyük zaferlerimizin yardımcısı olacaktır. Bütün kurbanlara ve azmine rağmen, Yüce Tanrı bu milleti yüz üstü bırakırsa, o zaman bu millet, öyle büyük bir imtihana sokulmuş olacak ki, bu da onun hayat hakkını daha fazla kuvvetlendirmiş olacaktır. Her iki tarafın da misli görülmemiş bir şiddetle güttükleri elli dört aylık dev bir mücadeleden sonra, Alman milleti kendisini yok etme iddiasında olan bir koalisyonun karşısında tek başına bulunuyor.Sınırlarımızın dört bir tarafında harp kudurmuşçasına devam ediyor. Başkentimizin etrafındaki harp çemberi gittikçe daralıyor. Düşman nihai hücumu yapmak niyetiyle bütün kuvvetlerini topladı. Onlar için bizi yenmek değil, ancak bizi ezmek arzusu söz konusudur. Devletimizi yıkmak, Dünya Görüşümüzü (Weltansehaung) silmek, nasyonal sosyalizme olan inancı yüzünden Alman milletini köle haline getirerek cezalandırmak istiyorlar. Mücadelenin son çeyrek saatini yaşıyoruz.

Bay Churchill, İngiltere'nin kazanacağına inanıyor olabilir. Benimse Almanya'nın kazanacağından şüphem yok! Alman halkının önderi ve Führer'i olarak Tanrı'ya ancak şükredebilirim. Halklarımız adına verdiğimiz bu zor mücadeleyi bize lütfettiği için. Tanrı'ya bize ve diğerlerine doğru yolu göstersin diye dua ediyorum. Sadece bize değil, tüm Avrupa'ya barış ve mutluluk getirsin diye.

Liste
Yükleniyor…