Bir milletin kültürünün önemi, o milletin siyasi varlığının sonucu ile doğru orantılıdır. Bu bakımdan bir milletin millî kültürünü bilmesi için siyasi istiklalini elinde tutması gerekir. İşte bunun için siyasi istiklal söz konusu olduğu zaman, ne kadar ağır olursa olsun, hiçbir fedakarlıktan çekinilmemelidir.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Bir milletin millî kültürünü bilmesi için önce siyasal bağımsızlığını elinde tutması gerekir. O halde siyasal bağımsızlık söz konusu olduğu zaman, ne kadar ağır olursa olsun, hiçbir fedakarlıktan çekinilmemelidir.
Hâlâ bu dakikada bile, bir milyondan ziyade masum Türk'ün, Küçük Asya ovalarında ve yaylalarında, evsiz ve ekmeksiz, serseri gibi dolaştıklarını da hatırlatmak isterim. Efendiler, çok ıstırap çektik, çok kan akıttık, bütün medeni milletler gibi hürriyet ve istiklal istiyoruz.
İnsan sormadan edemiyor: İyi de, mademki, sömürgeci Batılıların bütün değerlerini, yaşama biçimlerini, iyice içini boşaltarak tepe tepe tükettiğimiz kültürlerini benimseyecek idiysek biz o İstiklal Savaşı’nı niçin ve kime karşı verdik peki?
İngiltere hükümeti gençlerine 400 yıl önce ölen bir edibin eserini okutuyor ve onun eserini okumayan kimselere aydın nazarıyla bakmıyor. Türkiye'de bırakınız 400 yıl önce, 40 yıl önce ölen bir edebiyatçımızın eserini bile okuyamıyoruz. Batı karşısında takip etmiş olduğunuz yanlış dil politikası yüzünden bu böyle. Hâlbuki millet, edebiyatı olan bir topluluktur. Bir milletin edebiyatı yoksa, Necip Fazıl’ın ifadesiyle o milletin hiçbir şeyi yok demektir.
Kendini Allah ve Resulü'nün davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını ve mevkiini, din ve devleti, müllk ve milleti için fedaya hazır, şanlı, mukaddes, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde döğüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsüne fani olmuş yiğitlerdir. Onlar büyük ve şanlı tarihimizin doğurduğu, Allah ve Resulü'nün hizmetine sunulmuş ve küfrün bütün oyunlarını bozan, cesaretini kıran, yolunu kesen kadrolardır. Bunlar Mümin'lere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu, Allah yolunda savaşanları kınayanların kınamasına aldırmayan yiğitlerdir. Bu nesil Allah’ın İslam alemine ihsanıdır.
Müslüman Türk, irfan sahibi idi. İrfan da ne ki, dersek, bir milletin, iman ve tarih yayığında asırlar boyu döve işleye meydana getirdiği deruni zarafet, incelik ve medeniyetin parlak terkibidir. İşte bu terkip, insanoğlunun elinden, dilinden, söz ve davranış olarak taşan bir müstesna verim, iç bünyenin sermaye ve zenginliği denebilir. Böylece de toplumun fertleri, sözleri ve hareketleriyle içinde yaşadıkları cemiyeti buyrukları ile inceltip aydınlatmışlardır. Toprak rejiminin sağlıklı zamanındaki tımar ve zanaatların kolu kanadı altında boy ata ata, örfte adette, san'atta, zarafette, iman, basiret ve hikmette asırlarca mesafe almış Türk cemiyeti nihayet irfan durağına vararak, adeta cismi ruh olmuş, ruhu da cismine bir ilahi kaftan giydirmişti.
Hiçbir zaman bir tek devlet, bir tek millet bütün dünyaya hâkim olamayacaktır; çünkü fertlerin de, milletlerin de en çok nefret ettiği şey esârettir.
Ve sömürgeciliğin her şeye rağmen yıkılmaya mahkûm olduğunu gösteren milletlerden biri de benim milletimdir.
Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi'rine, Öz dilimle haykırdım, 'Ey milletim, uyan! ' diye; Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine; Saç ve sakal ağarttım ben de, 'Vatan, vatan! ' diye.
Kendi hesabıma son sözüm şudur: Bir ihtilâl hangi milletin hesabına yapılırsa, mutlaka o milletin öz evlâdının eliyle yapılmalı ve onun elinde kalmalıdır. Meselâ: Türk ihtilâli, öz Türklerin elinde kalmalıdır. Hem de kayıtsız ve şartsız. Yabancıların yardımı ile başarılan ihtilâller yabancılara borçlu kalırlar. Bu borç ödenmez.
Özünde istediği kadar iyi niyetli olsun, kendini boş bir millet haline getiren millet ayakta kalamaz.
Her topun bir ağırlık merkezi olduğu gibi, her milletin kendi içinde bir mutluluk merkezi vardır!