Ben “ırka dayalı tek millet olmaz diyorum.” Başbakan ırka dayalı tek milleti savunuyor, bu düpedüz faşizmdir. “Biz paramparça bir toplum, bir millet olalım’ demiyorum. Irka dayalı tek milletin alternatifi demokratik ulustur. Ulusun kendi içinde çok kültürlü, çok etnisiteli, çok inançlı olarak tanımlanmasıdır. Bu birlik üzerine kuruludur. Hiçbir Türk’ün -Müslüman olur, sosyal demokrat olur, sosyalist olur, Kemalist olur- kendi etnisitesinin başkalarına dayatılmasına prim vermemesi lazım. Benim söylediğim budur. Ben birliğe karşı değilim.

Benzer Sözler

Türk Türküm, Kürt Kürdüm, Laz Lazım, Çerkez Çerkezim diyebilecek. Hepimizin üst kimliği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Türk, Kürt, Çerkez, Laz aklınıza ne gelirse hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği altında bir ve beraber olacağız. Alt kimliklere saygı duyacağız. Ancak hepimizin bir üst kimliği var. Nedir o? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır.

Hazreti Âdem zürriyetiyiz. Hazret-i Muhammed Mustafa sallalhu aleyhi vesellem ümmetleriyiz. Hazreti İbrahim aleyhisselam milletindeniz. Kavmimiz ya Türktür, ya Kürt, ya Alman, ya İngiliz, ya... zararı yok. Kabirde kavimden sorulmayacağız. Kabirde sana sorulacak olan kimin zürriyetinden, kimin ümmetinden ve kimin milletinden olduğundur.

Taş’ın ahlakı yok. Hareket etmiyor. Faşizm ahlaksızlık’tır; hareketsizlik peşinde koşuyor. Faşizm, tarihin kaydettiği önceki dikta uygulamalarından, korkudan kaynaklanmasıyla ayrılıyor. Faşizmin terörü, kendisi terörize olmuş bir sınıfın, acımasızlık uygulamasıdır; faşizm, kendi içinde çelişkilerini erteleyerek hızını arttırmış bir iktidarın, iktidarını sallamış olanların hareketsizliğe boğma girişimi oluyor. Korkunun hareketsizliği doğurması en çok faşizmde var. Hain, korkak’tan çıkıyor; faşizm bir iç ihanet oluyor. Faşizm, egemen sınıfın kendi içinde ve birbirine karşı ihanetine dayanıyor.

Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Onları Baba’nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez. Ben ve Baba biriz.

Arzu edilirdi ki, uzun müddet iktidarda kalmış bir partinin başkanı sıfatıyla benim de bu mesele hakkında reyime müracaat edilsin. Büyük memleket meselelerinde, hususiyle memleket müdafaası ve harp ihtimallerinde, hükümetin muhalefet partisi ile fikir mutabakatını tecrübe etmesi, memleket birliğini sağlamak için esas tedbirdir. Halbuki bu mesele hakkında Hükümet, Büyük Millet Meclisi'nin dahi reyini almış değildir. Halbuki İkinci Cihan Harbi'nde harp Türkiye'nin kapılarını çaldığı zamanlar ve Alman orduları hudutlarımızda iken, bu memleketle iktisadi münasebetlerimizi kararını bile almadan Meclisin fikrini sormuştuk.

Bir: Ordunun birliğini muhafaza ediniz... İki: Milli Birlik Komitesi olarak siz, kendi içinizde birliğinizi muhafaza ediniz... Üç: Derhal seçime gidiniz. Bir an evvel seçime gidiniz. Bir an evvel seçime gitmekte sayılamayacak kadar çok milli menfaat vardır!

Atatürk’le beraber Sünni-Alevi düşmanlığını tamamıyla tedavi etmiştik. Bu yeniden meydana çıktı. CHP'nin programı ile bu ayrılık tedavi olunacaktır. Bu bizim için hayat meselesidir. Sünni-Alevi arasında Türk olarak bir his gibi fark yoktur. Bir kaynaşma olmuştur. Şimdi bunu ayırma teşebbüslerine, CHP olarak karşı koyacağız.

Daha önce başörtüsü konusunda yapılan Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesinden geri çevirdiler ama iklim, mevsim değişti; temel hak ve hürriyetlerin düzenleme konusu olamayacağı aşikar olmasına rağmen yasa değişikliği teklifi verilmesi zorunda kalındı. Niçin? Millet uzlaşma, birlik beraberlik bekliyor. Aynı ailede hem başörtülüsü hem de başı açığı var ama bunların birbirine mesafeli bakabilmesi mümkün değil. Gelecek dönemde bu konuyu milletimizin gündeminden tamamen çıkaracağız. 85 milyon bunun arkasında, hiç şüpheniz olmasın.

“Kanımızı ve iliklerimizi isteyerek köyün içine akıtmadıkça, kırk bin köyün kenarına münevver (aydın) insanın mezar taşı dikilmedikçe, bu köyün sırlarını anlayamayız. Köyü anlayabilmek, duyabilmek için onunla kucak kucağa, nefes nefese gelmek lazımdır. Onun içtiği suyu içmek, yediği bulguru yemek, yaktığı tezeğin ifade ettiği sırları sezebilmek ve yaptığı işleri yapabilmek gerekir. Bizim köyün ne olduğunu evvela büyük alimler, artistler değil kahramanlar anlayacaklar, sonra alimlere ve sanatkârlara anlatacaklardır. Türk köyü, daha belki yirmibeş yıl alim değil, kahraman isteyecektir.

Karşımızdakilerin yayınlarını okumak utanç veriyor bize. Oysa bu duygunun tam tersini duymalıyız. Faşistler tarafından kandırılmış yoksul halkla karşı karşıya geldiğimizde sırf devrimci düşüncenin gerçekliğinden dem vuruyoruz ama onlara söylenen yalanlardan haberimiz yok.

Bütün halkları 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda Kürdü, Türkü, Alevi ve Sünni’si ile bir araya gelsin bu çok önemli, “Diyarbakır’da da kalenin etrafını dolduralım. Barış zincirini kuralım. Bunların hiç biri masal değil. Yeter ki halk gönülden istesin.

Biz bir ananın çocuklarıyız. Biz Anadolu'nun çocuklarıyız. Biz elin parkmaklarıyız. Biz bir çınarın dallarıyız. Kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse dersin biz ayrılmayacağız. İnadına sevgi, inadına çalışma, inadına kardeşlik diyoruz. Çünkü biz 21'inci yüzyılda bilsinler ki dünyaya yürüyoruz. Yayan değil uzaydan gidiyoruz ve en modern şekilde gidiyoruz. Yolumuz dünya yarış yoludur. O yarışta bizleri yarıda bırakmak istiyorlar bu oyuna gelmeyeceğiz.

Liste
Yükleniyor…