Benzer Sözler

Çoğu zaman vegan olduğumu belirtmezdim ancak bu durum yavaş yavaş değişti. Artık bundan bahsetmenin tam zamanı çünkü veganlık devrimci anlayışın bir parçası –merhamete dayalı ilişki kurma yolları ararken, yalnızca insanlarla değil, bu gezegeni paylaştığımız diğer canlılarla da merhamete dayalı bir ilişki biçimi nasıl geliştirebiliriz sorusunu sormamız ve bunun için de kapitalist endüstriyel forma dayalı gıda üretimine meydan okumamız gerekiyor.

Gezegenin her bir yanında gözler önüne serilen devasa bir soykırım var, ve şu anda en çok ihtiyacımız olan şey devasa bir toplumsal direniş, ve ne şekilde olursa olsun dünyaya ve hayvanlara karşı yürütülen bu total savaşı durdurmak. Öfkeye, direnişe, korkusuzluğa, fedakârlığa, bedenlerimizi öne sürmeye, gerekirse özgürlüğümüzü ve hatta hayatlarımızı riske atmaya ihtiyacımız var. Akademisyenler nihayetinde politik eyleme ve devrimci değişimlere sürekli engel olan, kendi çıkarlarına düşkün kariyeristler, hayvan soykırımından para kazanan çıkarcılar, bürokratik görevliler, devletin hizmetçileri ve teorik fetişistler topu topu.

Atina’dan Paris’e, New York’tan Brezilya’ya kadar, tipik anlamda politikanın artık bir işe yaramayacağını bilenlerin sayısı artıyor. Eğer yeni mücadele biçimleri, yeni toplumsal hareketler icat etmek yerine onların kurallarıyla oynarsak, vicdanımızın anlamayacağı türden şiddet dolu güçlere karşı kendimizi silahlandırmazsak hep kaybedeceğiz. Dünyanın savunulması için kesin ve acil eylemlere ihtiyaç var: yollar bloke edilmeli, ağlar parça parça edilmeli, balina avlayan gemiler batırılmalı, her türden kafesler muhakkak boşaltılmalı. Ama bütün bu geçici savunma ölçülerinin ötesinde güçlü bir direniş hareketi oluşturmalı ve küresel kapitalizme devrimci bir alternatif inşa etmeliyiz -kendi değerlerimizi, kimliklerimizi, dünya görüşlerimizi ve ekonomik sistemlerimizi, sosyal ve politik kurumlarımızı ve birbirimizle, öteki hayvanlarla ve bir bütün olarak dünyayla aramızdaki ilişkilerimizi radikal anlamda değiştirmeliyiz.

Akademisyenlerin çoğundan farklı olarak öğretme eyleminin ve araştırmanın aktivizme ve günün acil konularına bağlanması gerektiğine inanıyorum. Çevresel yıkım, türlerin yok oluşu ve avcı küresel kapitalizme boğulmuş bir dünyada, akademisyenlerin toplumsal dönüşümlerle ve devrimci değişimlerle ilgisi olmayan soyut konularla uğraşma lüksü olmamalı. Tersine; akademisyenler toplumsal hareket ve topluluklarda tahakküm, hiyerarşi, refah ve iktidarın elitler arasında giderek daha konsantre hale gelmesi, sürüp giden hayvan soykırımı ve gezegen çapında yaşanan ekolojik çöküşün sebepleri ve dinamiklerini anlayacak ve onu dönüştürmeye yardımcı olacak becerilerini kullanan organik entelektüeller olarak çalışmalılar.

Kişisel emekten doğan dağınık özel mülkiyetin kapitalist özel mülkiyete dönüşmesi, halen toplumsallaşmış üretime fiilen dayanan kapitalist özel mülkiyetin toplumsal mülkiyete dönüşmesinden kuşkusuz kıyaslanamayacak kadar daha uzun süreli, daha şiddetli ve çetin bir süreçtir. Birinci durumda, halk yığınlarının birkaç gasp edici tarafından mülksüzleştirilmeleri söz konusuydu; ikincisinde ise, birkaç gasp edicinin, halk yığınları tarafından mülksüzleştirilmeleri söz konusudur.

Liste
Yükleniyor…