Benzer Sözler

İnsanlar tek tek alınmasınlar, ama eskiden tartışmalara katılan ve AKP’nin politikalarına ya da İslami hareketin durumuna biraz daha eleştirel gözle bakanların pek çoğu bugün AKP’nin kurduğu think tank kuruluşlarında görevliler. Bunların hepsi şimdi AKP’nin politikalarına malzeme temin ediyorlar.

Sayın Fırat'ın sözü doğruysa yani Sevr ve Lozan'ı günümüz diline çevirme konusunda eksiklikler varsa bunu en son söyleyecek Sayın Fırat'ın kendisi. İktidar partisinin genel başkan yardımcısı. Hükûmeti idare eden insanlardan bir tanesi. AKP hükûmeti çevirttirsin biz de okuyalım. Ama biz okuduk, AKP'ye bırakmadan biz biliyoruz Sevr'i Lozan'ı da. Şahıs olarak değil. Asılları çevirsinler dağıtsınlar. Biz de alkışlıyalım. Kimseye bir kinimiz garezimiz yok burada ama bunu söyleyecek en son kişi kendisi. Milli Eğitim Bakanlığı yapsın bunu, yaptı mı? Eğitimin millîsi olmaz diyen bir müsteşar oradaydı, millîsi olmaz deyince Atatürk olmaz anlamına geliyor bu. Eflatun'un kitabını çevirecek yerde Nutuk'u çevirsin dağıtsın. Başımıza bunlar geldi Atatürk bizi kurtardı.

Bu savaş böyle Türkiye halkının savaşı falan değil. Bu savaş Türkiye vatanını koruma savaşı falan da değil, bu savaş Türkiye’yi tehlikeden çıkarma savaşı da değil, bu tamamen Erdoğan ve AKP’nin iktidar amacıyla gerçekleştirdiği bir savaştır. Bütün toplumu da buna kurban ediyor. Türkiye toplumu bunu bozmalıdır. Bu oyunu ortadan kaldırmalıdır. Görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Biz Türkiye toplumuyla barışı gerçekleştirmek istiyoruz. Hem de gerçek bir barışı gerçekleştirmek istiyoruz. Eğer Türkiye toplumu görev ve sorumluluklarına sahip çıkarsa, uluslararası topluluk görev ve sorumluluklarına sahip çıkarsa o zaman Türk hükümeti Erdoğan mecburen barışı kabul edecektir. Müzakereyi kabul edecektir. Sorunların çözümünü kabul edecektir. Bunun dışında da başka bir yol yoktur.

Alman halkı, parti üyeleri. Bu yılın 30 Ocak'ında, uzlaşmamız adına bir uzlaşı hükûmeti kurulmuştu. Ben ve parti üyeleri bu hükûmetin içerisinde bulunduk. Geçmişe baktığımda hedeflerimizi bir anlamda başardık. 1918'de savaş sona erdiğinde, milyonlarca Alman ile aynı şeyi hissettim. Ne savaş sebeplerinden, ne savaşın patlak vermesinden, ne savaşın idaresinden ne de Almanya'nın politik idaresinden sorumluydum. Ben de, milyonlarca Alman askeri içinde bir askerdim. Öyle bir zaman geldi ki, daha önce geçmişimize bakıp iftihar edebilirken, bugün geçmişe baktığımızda sadece utanç duyabiliyoruz. Dış politikanın yozlaşması ve politik gücün çürümesi ile Almanya içten bir çöküşe başladı. İktidarı yolsuzluk ve rüşvetçilerin ele geçirmesi, beraberliğimizin de zayıflamasına sebebiyet verdi. Bu saydıklarımın bütün sorumluluğu, Kasım 1918 hainlerinin üzerindedir. Alman halkı, dışarıdan gelebilecek yardımlara asla inanmayın! Bize ancak bizim halkımız, bizim insanlarımız yardım edebilir. Alman halkının kaderi yalnızca bizim ellerimizde. Eğer Alman halkını, tarımda ve sanayide kendi azminde, kendi cesaretinde ve kendi sabrında yükseltebilirsek, işte o zaman millet olarak yükselmiş olabiliriz. Atalarımızın zamanında yaptığı gibi, Almanya atalarımıza bir armağan olarak verilmedi. Tam tersine, kendisini kendisinden yarattı. Marksizm'e karşı açtığımız bu savaş, ilk defa ülkesel bir soruna dönüşmüştür. İlk defa, kendimi bu savaşı başlatan isimsiz bir adam olarak görüyorum. Bu tehlikeli vebayı Almanların hayatından yok edene kadar, bu mücadeleye devam edeceğiz! Yalan söylemeyecek ve aldatmayacağız. Ben bu yüzden halkın önüne ucuz vaatlerle gelmeyi reddettim. Buradaki insanlar daha önce bunu söylediğimi iddia edemez; 'Almanya tekrar yükselecek' meselesi bizim için birkaç günün meselesidir. Alman halkı, bana dört yıl ver. Yemin ederim başaramazsam bu makama geldiğim gibi bırakmasını da bilirim. Ben bu görevi kazanç sağlamak ya da öç almak için değil, sadece sizin esenliğiniz ve refahınız için istedim.

Politikada büyük eylemler büyük derstirler. Türk eliti, Menderes'in ölümü ile Suriye'yi ve Özal'ın ani ufulü ile Musul'u istememeyi öğrendiler; Türk politika mektebi için maksimalizm, artık sadece tehlike taşıyıcısıdır, ya ufukları küçülüyordu ya da küçük olanlar politikaya girebiliyordu. Sabetayist ve varlığı tartışmalı non-sabetayist deseleksiyon burada birliktedir.

Akepe bir Likud'tur. Her ikisi de emekçi düşmanıdır. Aşırı Batı ve Amerikan yanlısıdırlar. Kendi şeriatlarını rehber alırlar. Hegemonya söz konusu olduğunda bir kalıbın iki tarafı olurlar; birisi eril ve diğeri dişildir. Birisi girer ve diğerine girilir. Bütün fark buradadır; girmek ya da girilmek, Shakespaere'in söylediği üzere, this is the question.

Demek ki, ordunun Kemalizm’i Erbakan’a karşıtlık ile sınırlı idi. Erbakan, dinsel politikacı olmanın yanında, millici, kalkınmacı, İsrael’e karşı, komşu ülkelerle dostluk yanlısıdır; itiraz buradadır. Bu tespitten de şu çıkıyor, “AKP”, sadece bir temizlik hareketi idi, millici ve kalkınmacı olmayan, İsrael ile nerede ise uydu ilişkisinde ve bu nedenle komşu ülkelere karşı iki yüzlü bir hareket aranıyordu, o halde akp, kendiliğinden bir oluşum değil, sadece bir icat idi.

Liste
Yükleniyor…