Bay Kemal olmak için Körfez ülkelerine el avuç açmayacaksın, bu ülkenin itibarını koruyacaksın. Bay Kemal olmak için hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir ülkeyi düşleyeceksin. İstanbul Sözleşmesi'ni bir hafta içinde yürürlüğe koyacaksın. Sen kim, Bay Kemal kim?
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Türkiye’ye büyük saygı duyuyorum. Irak ve Türkiye arasında en güçlü ilişkiler kurulmalı. Türkiye, komşumuzdur, su kaynağımızdır ve Avrupa’ya açılan kapımızdır. Türkiye ile ortak adetlerimiz de var. Amcamlardan birisi Kraliyet döneminde Irak’ın ilk Türkiye Başkonsolosuydu. Türkiye ile güçlü ilişkiler yeniden kurulmalı. Erdoğan benim dostumdur ve en lezzetli böreği evinde yemişimdir. Türkiye’ye ziyaretlerim olmuştu, olacak da inşallah. Türkiye’ye büyük saygı duyuyorum ve Türk halkını da örnek halk olarak görürüm.
En yoksul halklar en zengin yöneticilerin emrindedirler. Geri kalmış ülkelerde köylü ilkel sabanı, ağa Cadillac'ı sürer. En lüks Avrupa mallarını tüketenlerle asker postalını ömür boyu giyenler aynı toplumun insanlarıdır. Kurtuluşları topraktan ayrılmalarına bağlı kişiler, bir avuç toprak için birbirlerini öldürürler. Ve daha bir yığın tutarsızlık
Başkan Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitaben yaptığı konuşmada Keşmir halkının haklarını desteklemek için sesini bir kez daha yükselttiği için çok takdir ediyorum. Türkiye'nin sarsılmaz desteği, Keşmirlilerin meşru kendi kaderini tayin için mücadelelerinde bir güç kaynağı olmaya devam ediyor.
Keşke içki içenlere olan öfkeniz, bu yoksul milletin parası ile saltanat süren haramilere, çocuklara tecavüz eden sapıklara da olsaydı.
Gül, Erdoğan, ve dini çevreler 70’li yılardan itibaren anti-komünist bir eğitimden geçirildi. Bunların İslamiyetle alakaları yoktur.
Sünnilik, Alevilik, Kürtlük, Türklük diye ayrım yapmak yanlıştır. Bu kavga yoksul-zengin kavgasıdır. Kimden olursa olsun bütün yoksulların birleşmesi şarttır.
Hiçbir Haçlı Seferi Türk milletini Deist, Ateist, Hristiyan yapamamıştır. Erdoğan döneminde Türk milletinin geniş kesimleri Allah'la aldatanlardan dolayı dinlerinden soğumaya başladılar ve Erdoğan döneminde deist, ateist oranı yüzde 16'yı aştı.
Türkiye'nin güneydoğusunu vuran bu büyük deprem haberi derinden üzdü. Yaşanan can ve mal kayıpları nedeniyle kardeşim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve kardeş Türkiye halkına en derin başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Milletvekilleri aldıkları maaşla sadece 2 gününü geçirebiliyor. Buna karşın toplumda hemen herkes milletvekillerinden nefret ediyor. Buna rağmen vekiller ceplerinden para ödeyip diğer yandan da yoksullaşarak bu görevi yerine getirmeye çalışıyor.
Yüzyıllardır, dinciler, toplulukları dayanağı olmayan söylencelerle güdüyor, yönetiyor, yönlendiriyor, sömürüyor. Siz hiç yoksul bir yönetici ya da din adamı gördünüz mü?
Tayyip Erdoğan , sebep değil bir sürecin sonucudur. Ve sorun, onun gitmesiyle bitmeyecektir. Sorun; onu iktidara getiren, üst üste dokuz seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne peşinden giden halktır. Daha doğrusu halkın bir bölümüdür. Bu halk yığınının, bu kitlenin; Anadolu Müslümanlığıyla , gelenekle, ahlakla, haram-helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur. Köyden kente göçle başlayan; ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş, “vahşi birer yaratık“ haline gelmiş, talandan ve yalandan pay kapmaya çalışan; literatürde “lümpen proletarya“ olarak tanımlanmış olan kitledir bu. AKP ’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak doğru değil elbette. İçlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir. Ama, o kitlenin genel karakteristiği budur.
Askerler 10 yıl önce dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'ı iktidardan uzaklaştırdı. O darbeyi yaratan koşullar bugün yeniden ortaya çıkıyor. Bir kez daha iktidarda bir İslamcı var. Bir kez daha generaller, hükümetin laik devleti nasıl zedelediğini öfke ile fısıldıyorlar. Bana göre Türkiye'de 2007 yılında bir askerî darbe olması şansı yüzde 50. Çoğu Türk, Başbakan Erdoğan'ın Erbakan'dan daha ılımlı olduğunu düşünmesine karşın, Erdoğan yine de bir İslamcı. Son haftalarda Türkiye'nin en üst düzey subayları ile konuştum. Hepsi demokrasiye ara verilmesini arzulamadıklarını ancak askerlerin yakında laikliği -ki o olmadan çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede demokrasi olamaz- korumak için harekete geçmek zorunda kalabileceklerini açık bir biçimde dile getirdiler.
Ben eminim ki, birçok merkezde telekinezi, uzaktan etkileme ve daha birçok yöntemle Recep Tayyip Erdoğan'ın ölmesi için sürekli çalışma yapılıyor.
Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.
PYD lideri Salih Müslim, Başbakan Erdoğan’a yönelik çirkin ve seviyesiz sözler sarf etmiş, “Bir yandan bizimle görüşmeler yapacaksın öte yandan da kendi köpeklerini, çakallarını ve tilkilerini üzerimize salacaksın” demiş. Bu zatın kendisini kabil-i hitap olmaktan çıkarmaya çalışmasının olumsuz sonuçlarını en iyi bu bölgedeki Kürtler takdir edecektir. Bu zat aklınca Batıya karşı “radikal örgütlerle mücadele ediyoruz” diyerek kendisini pazarlamaya çalışıyor. Bu çok ucuz bir taktiktir ve hiçbir densizlik yapanın yanına kar kalmaz.
Zenginliği yok etmeye çalışabilir ve yaptığınız tek şeyin yoksulluğu artırmak olduğunu görebilirsiniz.