Benzer Sözler

Filistin davasının haklılığı konusunda uluslararası bir fikir birliği bulunuyor. Bu fikir birliğine rağmen uluslararası toplum, İsrail'in uzlaşmaz ve inatçı tavrı, Filistin ve Arap topraklarındaki devam eden işgal, Gazze Şeridi'ne boğucu ablukanın dayatılması ve yerleşim birimleri politikasının sürekli genişlemesi karşısında aciz kalıyor ve mücadele için etkin herhangi bir adım atmıyor. Bunlar, uluslararası meşru kararların ve uluslararası toplumun mutabık kaldığı iki devletli çözümün açık şekilde ihlalidir.

Yahudiliğin Filistin'e yerleşmesinde 'Mikve İsrael' çok çok önemlidir. 'Mikve' İspanyolca'da, 'umut' demektir, İbrani 'Tikve İsrael' diyorlar; o zamanki Osmanlı memaliki ve bugünkü İsrael'de kurulan tarım okulu ve çiftliğidir. Benzeri Aydın'da da kurulmuştur. Hepsi, Hamid zamanındadır. İstememiştir, ancak kapıları açmıştır. Kuşkusuz Sultan Hamid, ürkmüştür, sonra önlemeye çalıştı. Ama atı alan Üsküdar'ı geçmişti.

(Müslümanların aksine) diğer dini grupların evrensel bir misyonu yoktu ve kutsal savaş onlar için sadece savunma amaçlı bir görev değildi... Onlardan sadece dinlerini kendi halkları arasında kurmaları gerekiyor. Bu nedenle, Musa ve Yeşu'dan sonra İsrailliler, yaklaşık dört yüz yıl boyunca kraliyet otoritesine ilgisiz kaldılar. Tek dertleri dinlerini kurmaktı... İsrailliler, Musa aracılığıyla kendilerine anlatıldığı gibi, Tanrı'nın Kudüs'te ve çevresinde kendilerine miras olarak verdiği topraklardan Kenanlıları mülksüzleştirdiler. Filistliler, Kenanlılar, Ermeniler, Edomlular, Ammonlular ve Moavlılar onlara karşı savaştı. Bu süre zarfında siyasi liderlik, aralarındaki yaşlılara emanet edildi. İsrailliler yaklaşık dört yüz yıl bu durumda kaldılar. Herhangi bir kraliyet gücüne sahip değillerdi ve yabancı ulusların saldırıları tarafından taciz edildiler. Bu nedenle, peygamberlerinden biri olan Samuel aracılığıyla Tanrı'dan kendilerine kral yapmalarına izin vermesini istediler. Böylece Saul onların kralı oldu. Yabancı ulusları yendi ve Filistliler'in hükümdarı Golyat'ı öldürdü. Saul'dan sonra Davud kral oldu ve sonra Süleyman oldu. Krallığı gelişti ve Hicaz ülkesinin sınırlarına ve daha sonra Yemen sınırlarına ve Bizans topraklarının sınırlarına kadar yayıldı. Süleyman'dan sonra kabileler iki hanedanlığa bölündü. Hanedanlıklardan biri, başkenti Samiriye (Sabastiyah) olan Nablus bölgesindeki on kabilenin, diğeri ise Kudüs'teki Yahuda ve Benyamin oğullarınınkiydi. Kraliyet otoriteleri kesintisiz bin yıllık bir süreye sahipti.

“Ben (Şah), 1148 senesinde, Mogan sahrasında, sizinle bey’at ederken (Ashaba) dil uzatmayı terk etmenizi sizlere şart koşmuş bulunuyordum. Şu andan İtibaren sebb-i Şeyhayn’i yasakladım. Her kim onlara dil uzatırsa onu öldürür, evlad ü iyalini esir eder, malını alırım. Ne İran içinde, ne de çevresinde ashabı kınamak ve buna benzer davranışlar artık yoktur. Bunlar, Şah İsmail devrinde türemiş, soyu da onun izinden gitmiş sonunda ashaba sövgü çoğalmıştır.

Kudüs'te 1500 Filistinli sınır dışı edilmekle karşı karşıya. 200 protestocu yaralandı, 9 çocuk öldürüldü. Güney Afrika'daki yaptırımlar siyahi halkının özgürlüğüne kavuşmasına yardımcı oldu. Filistinlileri özgürleştirmek için İsrail'e yaptırımların zamanı geldi.

Geleceğe bakarken, Orta Doğu'daki bu şiddet döngüsüne artık son vermeliyiz. İsraillilerin ve Filistinlilerin yan yana; iki devletli bir çözümde eşit ölçüde özgürlük ve onurla, iki halkın kendi devletlerinde yaşayabilecekleri çözümü sürdürme kararlılığımızı her zamankinden daha fazla korumamız gerekiyor.

Dünya barışı Orta Doğu barışından geçmektedir. Orta Doğu'da akan kan durmadıkça dünyaya da barış gelmeyecektir. Kudüs ve Mescid-i Aksa çevresindeki 'Yahudileştirme' operasyonlarını hız kesmeden sürdüren İsrail'in esas amacı zamanla oradaki Müslüman ve Hristiyan toplumu bölgeden tecrit etmek, uzaklaştırmaktır. Bu bir Yahudileştirme projesidir. Tarih, halkları sokaktayken hala sessiz kalan Arap liderlerini kara sayfalarına yazacaktır. İsrail askeri operasyonlarını derhal durdurmalı, başta Şeyh Cerrah Mahallesi olmak üzere işgale, yeni yerleşim alanları açılmasına son vermelidir. Evleri elinden alınan Filistinlilerin evleri geri iade edilmeli, Mescid-i Aksa girişlerine konulan barikatlar kaldırılmalıdır. İnanç ve ibadet hürriyetine getirilen kısıtlama ve yasaklara derhal son verilmelidir. Filistin halkının topraklarındaki her türlü işgal, ilhak, haksızlık ve adaletsizlikler son bulmalı, fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya yönelik eylemleri engellenmelidir.

Liste
Yükleniyor…