Batıl inançları gerçek gibi öğretmek çok kötü bir şeydir. Çocuk aklı bunları kabul edip, inanır ve sadece büyük acılar ve belki de trajediler sonunda, yılların ardından onlardan kurtulabilir.
- Henüz kategori yok.
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
-
Rhein Derbisi: Mönchengladbach - Köln Maçında Goller v…08.11.2025
-
Uluslararası İş Birliğiyle Portekiz, Dev Uyuşturucu Se…08.11.2025
-
Vince Gilligan'ın Pluribus Dizisi Apple TV+'ta Başladı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Çocuğun kafasını boş laflarla, eski, ölü dillere ilişkin bilgilerle bombardıman etmeyin!
Mutlu bir halk, çocuklarını aklın yolunda ve aynı zamanda da duyguların alabildiğine gelişme olanağı bulduğu şekilde eğitmeyi başarabilen halktır!
Masallar masal olarak, mitler efsane olarak ve mucizeler şiirsel fanteziler olarak öğretilmelidir. Hurafeleri gerçekmiş gibi öğretmek çok korkunç bir şey. Çocuk zihni bunları kabul eder ve inanır ve ancak büyük bir acı ve belki de bir trajediyle yıllar sonra onlardan kurtulabilir.
Bir çocuk doğar doğmaz onun kafasıyla kalbini bir yığın saçmalıklar ve yalanlarla doldurmaya başlıyoruz. Kalbini değil de yumruklarını kullanması için elimizden geleni yapıyoruz. Bunun en büyük sorumluları da sapık din adamlarıyla, politikacılardır. İnsanları bunların ellerinden kurtarmak gerek.
Tutarsız düzen toplumlarında hemen her çocuk öğretmenlerin ya da babanın kaprisine göre değişen bir eğitim görür.Bunun,saattan saata değişen her türlü çalışmaya çocuğu yönlendirmek isteyen doğanın öngördüğü eğitimle hiçbir ortak noktası yoktur.
Matbuat ve kanalların birinci vazifesi, her şerait altında, halkımızın bilincini dağıtmak, aklını bozmak ve oligarşinin en hasis ve en açgözlü çıkarlarını müdafaa etmektir, burada ölçü tanımadıklarını görüyoruz.
Demokrasiyi laisizmin temeli saymak, hem cehalet ve hem de aptallık oluyor. Çünkü devrimler laisizmi getiriyor, 'demokrasi', pek çok 'şeyi' ve bu arada akıl düzenini bozuyor.
Bakışımıza getirilen işbölümünü, bir tür zincire vurulma ve bir tür hapislik olarak görmeliyiz; aklın hapisliği işbölümünün zincirleriyle gerçekleştiriliyor. Böyle bakarsak, Batı dünyasındaki ve Türkiye'deki üniversitelerin, insan aklının büyük hapishanesinin koğuşları olduklarını görürüz.
Bir okumuşum tam 15 sene sürece... Ve okulumu kırmışım, kırılmışım dünümde. Şimdilerde ezbere büyüdüğümü anladım, tekdüze. Bilgilerimi çöpe attığım defterlerimde bıraktım ve soru kâğıtları artık yok önümde, tıpkı sorulan sorulara cevap olamadığı gibi. Verilen cevaplara kayıtsız kalanım. Ben talanım, ortadayım, çevremde bu koca şehir; elimde dumandan ibâret bir zehir, kibirle yıkanan insancıklar ortasında binlerce çocukluğum, çantalarına koymak için bekliyor geleceğini. Ben işte oydum, şimdi buyum! Önümüze bakıp da yönümüzü bulamadık, gözümüzü açıp da yolumuza varamadık, sözümüzü tutup da ileriye adım atamadık, adımızı karaladık ama temize çıkaramadık. Atamıza rüsvâyız, şimdi ben soruyorum sayın hocam; pişman mısın? Gelecek sizin eserinizdir, ezbere nesiller yoldalar; kırmızıda geçtiler. Yeşili beklemeden meydanı boş bulan her hergele mengene oldu, ülkemi yedi âfiyetle beni de. Siz diplomasına imzalarınızı attınız. Şimdi yine soruyorum sayın hocam, pişman mısın? İmzâlarınız ateşe verdi kibritin torpilini ve yandı okul önlükleri. Üniformalarda saklanan büyük teröristleri yarattınız, kararttınız; 25 senedir beklediğim aydınlık geleceğimi, biraz abarttınız!...
Ülkemin saraylarında kaç beyinsiz izledim, komikti sözleri. Yapay mitingleri, kâğıda bağlı kalarak halka seslenişleri, egzotik vaatlerinde bir gramsız gerçeği.
İnsanoğlu hakikati ve saadeti hiç bulamaz, velâkin bu hakikat ve saadet yolunda yürümeye yardımcı bir şey vardır. Bu karanlıkta fenere benzer, buna maarif, bilgi denir. Maarif insanın fikrini çok eder, aklını keskin eder, zekâsını çoğaltır.
Çocuk toprak gibidir. Ne ekerseniz size onu verir. Çiçek ekince çiçek, diken ekince de diken alırsınız.
Kız çocuklarınıza küçükken getirdiğiniz şekerleri, çikolataları "bunları sana Allah gönderdi kızım" diye verin. Örtünme vakti gelince ona başörtüsüyle gelin ve "kızım sana küçükken şeker gönderen, çikolata gönderen Allah'ın senden örtünmeni istiyor." deyin.
Bir Türkle bir Batılının arasındaki fark nedir?' sorusuna öğretmenimin vermiş olduğu cevap, aradan yaklaşık 70 sene geçmiş olmasına rağmen aklımdadır. 'Çocuklar unutmayın, Batılı aklını kullanır, Türk aklını kullanamaz. Bu yüzden Batılıların daima gerisinde kalır. Anladınız mı?' dedi. Arkadaşlar 'Anladık.' dediler ama vallahi ben hiçbir şey anlayamadım. Biz neden aklımızı kullanamıyoruz? Acaba Allah insanları yaratırken Batı'daki kişilerin kafa taslarına daha büyük bir beyin mi koymuş? Evdeki ansiklopedilere baktım, Batılıların beyin ağırlığı ne kadarsa bizimki de o kadar. O halde biz neden Batılıların gerisindeyiz? Daha sonra okuduğum lise hayatım boyunca -Biz liseyi 4 yıl okumuştuk- durmadan bunu düşündüm.