Başörtüsü, milletimizin olduğu gibi bizim de büyük önem verdiğimiz bir konudur. Başörtüsü sorununu gündemimizden çıkarmamız kesinlikle söz konusu değildir. Bu sorunu hep gündemde tutacağız. Biz buna bir insan hakları meselesi olarak bakıyoruz. Bu çerçevede diğer insan hakları sorunlarında olduğu gibi başörtüsü konusunda da hukuk devleti tatbikatına aykırı uygulamaların ortadan kaldırılması konusunda üzerimize düşen her şeyi yapacağız.

Benzer Sözler

Ben ne (çoğunluk böyle istediği için) örtünmenin kayıtsız şartsız serbest olmasını savunan türden "demokrat"lardanım, ne de örtünmenin kadın-erkek eşitliğine aykırı olduğu iddiasıyla kayıtsız şartsız yasaklanmasını isteyen "laikçiler"i tasvip ediyorum. Başörtüsü yasağının üniversite öğrencilerine uygulanmasına karşı olduğum gibi, Parlamento'daki halk temsilcilerine ve kamu binalarında kamu hizmetinden yararlananlara uygulanmasını da onaylamıyorum. Ama laik, yani inançlar arasında ayrım yapmayan devleti temsil eden kamu görevlilerinin, kamu hizmeti verenlerin dini simgeler taşımalarının laiklikle bağdaşmadığına inanıyorum.

Sanayileşmiş toplumun her yerde laik toplum olması da rastlantı değildir. Bu toplum, her insanın bir birey olarak kişilik sahibi olduğu, bu nedenle de insan haklarının tanınıp korunduğu toplumdur. Bu toplumda doğal yeteneklerini geliştirebilmek bireyin ilk hakkı sayılmaktadır. Bunun için bireyleri, başkasının eşit hakkına zarar vermemek koşuluyla, tehlikesi ve zararı da kendisine ait olmak üzere, kendi kendisini istediği gibi yöneltip yönetmekte özgür bırakmak, çağdaş toplumun –deyim yerindeyse- anayasasıdır.

Dünyada Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler içinde bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik, uygarlık ve çağdaşlık konusunda en önde gelen Türkiye’mizin inançlarını en mutlu biçimde yaşayanların ülkesi olduğunu yadsıyamayız. Bu ülkelerden hiçbirisinden demokrasi ve insan hakları Türkiye’deki ölçüde yaşanmamaktadır. Daha anayasası olmayanlar vardır.

İnançlara saygıyı” ben savunmadım. Savunmam da. ‘İnsana saygıyı' savunurum. Bunun doğal ve mantiki uzantısı olarak, özgürlüğü savunurum. İstediğine inanma ve istediğin gibi olma özgürlüğünü savunurum. Hata yapma özgürlüğünü savunurum. Saçmalama özgürlüğünü savunurum. Bunu kusmaya çalışan kim olursa olsun karşı çıkarım. Eğer devletse, meşruiyetini kaybetmiş bir şer örgütü olduğuna düşünürüm. Ama batıl inanca, yanlış düşünceye neden saygı duyayım ki?

Bugün, utanç duvarlarının yıkıldığı, insanın insana baskısının reddedildiği ve “insanlar kendilerini ne hissederlerse odurlar” ilkesinin kabul edildiği dünyamızda ne ırk ayrımcılığının yeri vardır ne de yönetimler toplumların ulusal kimliklerini değiştirmeye muktedirdirler. Aksini düşünenler hüsrana uğramaya mahkûmdurlar.

İslam cumhuriyeti mi ilan edeceksiniz? Diyelim ettiniz. Ne olacak? Dinle devleti birleştirdiğinizde nereye varacaksınız? Dinle devleti birleştirip de; sanatta, bilimde, teknolojide, ahlakta herhangi bir konuda varlık gösterebilmiş, mesafe kat edebilmiş tek bir ülke var mı? Demokrasi olmazsa, özgürlükler olmazsa, sağlıklı işleyen hukuk sistemi olmazsa bu ülke ayakta kalamayacak, bunu göremiyor musunuz?

Liste
Yükleniyor…