Başka bir dünyada cezalandırılma korkusuyla aklı zincire vurarak yönetmek, güç kullanmak kadar alçaklıktır.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Halk devletten korktuğunda, tiranlık vardır. Devlet halktan korktuğunda, özgürlük vardır.
Bir açıdan, bilgi özgürlüktü. Size yapabilecekleri en küçük şey her şeyken, size yapabilecekleri en büyük şey artık dehşet uyandırmaz oluyordu.
Devlet işleri içten gelen bir sevgi, edep ve kamil akıl ile yürütülmezse onun sonu çöküş ve yok oluştur.
Ahlâk, eleştiren elleri ve işkence aletlerini kendisinden uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar: nasıl “coşturulacağını” bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır.
Tecrübelerimiz, ahlak ve politikanın hemen bütün sorularının akılla değil, güçle belirlendiğini göstermektedir.
Dünyayı kendi fikirlerine göre yönetmek peşinde olanlar, insanların aklına hükmetmenin peşinde olmalıdırlar.
Korku, nefret, kıskançlık ve güce tapma söz konusu olur olmaz gerçeklik duygusu yok olur. … Doğru-yanlış ayrımı da ortadan kalkar. Yapan ‘bizim’ taraf olduğu takdirde mazur görülemeyecek hiçbir, kesinlikle hiçbir suç kalmaz.
Ahlâk, eleştiren elleri ve işkence aletlerini kendisinden uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar: nasıl “coşturulacağını” bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır.
İnsan ne ırkının ne dilinin ne dininin ne nehirlerin akışının ne sıradanlığın yönünün kölesidir. Sağlıklı bir akla ve sıcak bir zihne sahip büyük bir insan topluluğu ahlaki bir bilinç yaratır, bu bilince ulus denir.
Özgürlüğünü ısrarla arayan bir kadının ahlaki gücü, köleliği benimsemiş, binlerce sessiz kadının gücünden daha fazladır.
Bakın Atatürk'ün bir lafı vardır, "Tehdit esasına dayalı ahlâk ahlâk olmadığı gbi güvenilir de değildir". Siz ananızdan babanızdan korktuğunuz için, polisten korktuğunuz için, cumhurbaşkanınızdan korktuğunuz için, Allahtan korktuğunuz için; bir şeyler yapmıyorsanız, kötü şeyler yapmıyorsanız siz vicdanlısınız demek değildir; siz korkaksınız demektir. Ben hiçbir şeye inanmayan bir adamım. Buna rağmen ben birisine kötülük yaparken içimde bir sızı hissediyorum ve onun için yapmıyorum. Şimdi bu sızıyı ben neden hissediyorum, onu hemen size söyleyim; bunun da kaynağı tamamen egoizm. Sakın böyle "Efendim ben çok öyle ahım şahım böyle adamım" anlamayın. Çünkü diyorum ki ben o adama bu kötülüğü yaparsam, bu kötülüğün yapılabilir bir şey olduğu yayılır, biri de gelir günün birinde bana yapar. Dolayısıyla mümkün olduğu kadar böyle şeyler yapmamaya gayret edelim. Birbirimizle iyi geçinip yaşarsak hepimiz faydalanırız. Yani bu Amerikanca'da biliyorsunuz bir "Win-Win" senaryosu var, herkes kazanır. Birisini kazıklayarak bir yere geldiğiniz zaman günün birisinde birisi de sizin kafanıza basar, o kazanır siz batarsınız. Böyle bir aptallığı yapmayacak insanlar yetiştirelim. Onun için Sinan Beye dedim ki, "Vicdandan önce, o vicdanı sağlayacak kadar akıllı insanlar yetiştirmeye bakalım". Her zeki insan akıllı değildir. Bu aklı öğretelim. Dolayısıyla toplumu değerlendirmeyi öğretelim. Adam bilsin ki bir aptallık yapıp birisine zarar verirse günün birinde bir başka aptal da gelir ona zarar verir ve bu işin sonu alınmaz.
Albert Einstein ve Leo Tolstoy ahlâkın temel özünün, gücümüzü masum ve zayıflara karşı nasıl kullandığımızla ilgili olduğunu söylemişti. Tolstoy, durumu “vejetaryenizm insancıllığın köküdür” diyerek özetliyordu. Einstein bizi diğer türlerden daha üstün gören insanın kendini beğenmişliğinden dem vurarak diğer canlıları sömürmemize yönelik meşrulaştırmalara ”bilince yönelik optik bir yanılsama” adını veriyordu. Einstein, görevimizin, merhamet çemberimizi büyüterek kendimizi bu hapisten kurtarmak olduğunu biliyordu. Gerçekten özgür olmak için toplumumuzun şu anda geçerli olan etik normlarının ötesine geçmek zorundayız. Kendini savunamayan bir kurbanın cesedini yemeye devam ederken iyi bir insan olduğumuzu nasıl iddia edebiliriz ki?
Sanayileşmenin ve kalkınmanın tarihe gömüldüğü bir toplumda akıl bir lükstür; kapitalizm öncesinde ve tekelli düzende, bir rehber olarak, akıl'a gerek olmadığını biliyoruz. Öyleyse akılsızın akıllıyı kovma süreci normal olmaktadır. Tefeciyi siyasetçinin esir aldığı bir toplumda da en akılsızın en yüksek tepeye çıkması ve kütlesel olarak akıldan kaçış yasadır ve bizde şimdi bu yasa yürürlüktedir. Kamu gelirlerinin, fiilen tamamının faiz ödemelerine ayrıldığı bir ülkede tefeciler egemen demektir; insanı tefeci ahlakının yönettiğini anlıyoruz.
Başkalarının cinayetlerini işlemeye mahkûmum; çünkü cumhuriyet, yüksek estetik, yüksek ahlak ve yüksek akıl idaresidir.