Basın, demokrasimizin olmazsa olmazlarındandır.
- Henüz kategori yok.
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
-
Rhein Derbisi: Mönchengladbach - Köln Maçında Goller v…08.11.2025
-
Uluslararası İş Birliğiyle Portekiz, Dev Uyuşturucu Se…08.11.2025
-
Vince Gilligan'ın Pluribus Dizisi Apple TV+'ta Başladı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Bir ülkenin demokrasiye bağlılığının en önemli ölçütlerinden biri, basın özgürlüğüne ve gazetecilere verilen değerdir.
Medyanın önemli bir bölümü, İkinci Cumhuriyetçiler, tüm dönekler; "Paranın satın alamayacağı hiçbir şey olmadığı"nı kanıtlama yarışına girmişler sanki... Bu sözde demokratlar, tüm hukuksuz uygulamaların yılmaz savunucusu kesildiler... Onlar demokrasiden bahsettikçe yüzlerine tüküresim geliyor. Bir ceza yargılamasına konu olmamak için kendimi zor tutuyorum.
Bütün dünyada nerede kapitalist varsa orada basın özgürlüğü; gazete satın alma özgürlüğü, yazar satın alma özgürlüğü, rüşvet, halkın görüşünü satın alma ve burjuvazinin yararına saptırma özgürlüğü anlamına gelir.
Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum! Kaç kişi oldu? 100’ü geçti mi? Biz demokratlar Bush’lardan kurtulduk. Bir savaş suçlusu olarak yargılanması gereken Cheney’den kurtulduk. Neler oluyor Türkiye’de! En çok endişelendiğim ülke. Demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmiyorum davet alsam da. Aynı sebeple Çin’den gelen davetleri de geri çeviriyorum. Bu hükümetleri protesto ediyorum.
Muhaliflerden Ali Şükrü Ankara’ya makine getirmiş... Tan gazetesini çıkaracakmış... Gâzi yanımda Cevat Abbas’a dedi: Muhalifler matbaa yapıyor da, siz hâlâ uyuyorsunuz. Yakmalı, yıkmalı... Dedim: Paşam, bu tarzda mukâbele doğru mudur?
İnsan kelimeye karşı dikkatli olmaya başlar, varsayılan bilgiye dayanır. Oylama tartışmanın, seçim sandığının ve sehpanın yerini alıyor. Vatandaş ekranın önünde oturuyor ve sessiz.
Gerçekten de bir demokrasiydik artık! Lider yalanlar söyleyerek yönettiğini sanıyor, halk uyduğu bütün kanunların kendi iyiliği için konduğuna inanıyor, ülkedeki tek yayın organı olan radyonun spikeri de her şeyi görüyor ancak deli taklidi yapıyordu!
Gayet tabii. Zira ben bu hükümetin faşist bir zihniyete sahip olduğunu düşünüyorum. Şimdi Cüneyt sana bir soru soracağım, bana cevap veremeyeceksin: Basın, medya ve şu an sizin bulunduğunuz kanal baskı altında mıdır, değil midir?
Bence televizyon demokratik söylemi alt etti, seslerin karışımı arasına görsel bir kaos ekledi. Bu gürültünün ortasında sükunetin ne anlamı var?
Asma binti Mervan ve Ebu Afek isimli iki büyük şair, Mekke’nin mütedeyyin ve muhafazakar lideri Ebu Leheb tarafından finanse ediliyordu. (...) O gün düşünce özgürlüğü adı altında yandaş odakların teraneleri pazarlanıyordu. Peygamberimiz, en ciddi hamleyi, bu şairleri öldürterek yapmıştır. Akabinde Mekke fethedilmiştir. Halkın zihnindeki prangalar paramparça edilmiş, özgürce düşünen halk gerçekleri görmüştür... Bugün de, gerçek demokrasi için; mevcut medya düzeninin tamamen değiştirilmesi gereklidir.
Demokrasiyi tanımlarken, yalnız çoğunluğun yönetimi öğesine ağırlık vermek, buna karşılık temel hak ve özgürlükler bölümünü ihmal etmek, en büyük saptırmadır.
Bütün gazeteleri ortadan kaldırmalıyız; özgür basınla devrim yapamayız. Gazeteler oligarşinin araçlarıdır.
Hürriyet gazetesi, İsrael'in kuruluşuyla senkronizedir. İsrael'in kuruluşunu desteklemek için var.
Tekelli düzen, insanın yazgısının, kendi elinde olmadığını yaymaya dayanıyor. Medya ve basının tekelleşmesi ve tekelli düzenle bütünleşmesi sonucunda, medya ve basını, eski zamanların katedral ve kiliseleri, medya patronlarını kardinaller ve sütun yazarlarını vaaz papazları, diğer gazetecileri din hizmetlileri ya da hademe-i hayrat saymanın buradaki çözümlemeye yardımcı olacağını düşünüyorum, 'insanı' edilgen hale getirmek hem daha kolaylaşıyor ve hem de büyük bir yoğunlukla uygulanabiliyor.'İnsan' edilgendir. Edilgen 'insan' sürüdür. Sürülerde ise aşk yoktur.
'Biz' solda insan ve 'aydın' yetiştiriyoruz; sol, bir anlamda, en etkin aydın okuludur. Bir: Genel kültür veriyoruz. İki: İnsanları ikna etmeyi öğretiyoruz. Üç: Yazı yazmayı ve etkin söz söylemeyi öğretiyoruz. Bunlar bir reklamcıda ya da media-man'de bulunması gerekli en az koşullardır. 'Bizim' böylece donattığımız sol aydın, düzenle hesaplaşmayı bırakarak düzenin adamı olunca, reklam sektörü, yetişmiş insan bulmakta güçlük çekmiyor.
Herkes yaptığı işe benzer. Bugün büyük basında çalışıp da öküz olmamak mümkün değildir. Zordur. (1992)