Benzer Sözler

İlk hatıraları televizyonda birtakım üniformalılar görmek olan, 80’lerin sonuna doğru ilkokula başlamış, herkes gibi o ‘milli’li müfredattan geçmiş bir insanım. Beden eğitimi denilen sözde en eğlenceli derste neden sağ-sol uygun adım yürütüldüğümüzü, ‘kıta dur’lu bayramları insan sonradan başka türlü değerlendiriyor. Mesela Milli Güvenlik dersinde tek sorunun rütbeleri ezberlemenin zorluğu olmadığını... Militarizmin gücü ilgimi çekiyor. Sadece vatandaş olmaktan doğan bir akite dayanarak sana belki hayatta asla yapmayı tercih etmeyeceğin şeyler yaptırabiliyor devlet. Sen olmaktan çıkarabiliyor. Zamanını, senin hayatını almayı kendinde hak görebiliyor. Bu zorunlu askerlikle ilgili olan kısmı, bir de bir dizi hak ihlalinin azının dışarı sızabildiği profesyonel askerlerin dünyası var. Bu muazzam güç karşısında vicdani reddi çok devrimci bir hareket olarak görüyorum. Kendi hayatında, kendi hayatınla yapıyorsun devrimi.

Ben 3,5 yıl gücümün yettiğince savaştan kaçtım. (...) Vurulmamak ve vurmamak için her yolu, her aracı denedim - kötü araçları bir kere bile kullanmadım. Ama beni zorlasalardı, hiçbir istisna yapmaksızın, her yolu dener, her aracı kullanırdım: Rüşvete, suç teşkil edecek bir eyleme hayır demezdim. Çok kişi böyle yapıyordu

— insanlık tarihine getirdikleri bir düşüncedir: İnsanların, insan oldukları için, yani belirli özellikler ve olanaklar taşıyan bir türün üyeleri oldukları için, bazı hakları olduğu—: görmedikleri, ama görmeleri gereken bir muamele söz konusu olduğu— ve başkalarına böyle bir muamele göstermeleri gerektiği düşüncesidir.

Sanayileşmiş toplumun her yerde laik toplum olması da rastlantı değildir. Bu toplum, her insanın bir birey olarak kişilik sahibi olduğu, bu nedenle de insan haklarının tanınıp korunduğu toplumdur. Bu toplumda doğal yeteneklerini geliştirebilmek bireyin ilk hakkı sayılmaktadır. Bunun için bireyleri, başkasının eşit hakkına zarar vermemek koşuluyla, tehlikesi ve zararı da kendisine ait olmak üzere, kendi kendisini istediği gibi yöneltip yönetmekte özgür bırakmak, çağdaş toplumun –deyim yerindeyse- anayasasıdır.

Uluslararası güçlerin takındığı çifte standart da ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu. Örneğin bir BM'li diplomatın, 21 Eylül tarihli New York Times'a "Doğu Timor halkının bağımsızlık kararı tarihe malolmuş bir karardır. Bu kararı kimse değiştiremez" şeklinde bir açıklama yaparken; insan hakları sevdalısı(!) Batılı diplomatların ve ülkelerin, Kafkaslar'da yüzyıllardır Rus zulmüne maruz kalan masum halkların bağımsızlıkları için referanduma gitmeleri gerektiğini akıllarının köşesinden bile geçirmemelerini, üstüne üstlük de bu masum, "güçsüz" insanların katledilişlerini seyretmelerini hatta bu insanları her fırsatta "kan emici teröristler" olarak takdim etmelerini neyle ve nasıl açıklamalı acaba?

Liste
Yükleniyor…