- Henüz kategori yok.
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
-
Hoffenheim-RB Leipzig Karşılaşması: 'Unbeliebtico' İdd…08.11.2025
-
Yorgun Borussia Dortmund'a Karşı HSV: Fikstür Avantajı…08.11.2025
-
Kastamonu'da Kayıp Anne ve Oğul İçin Kapsamlı Arama: A…08.11.2025
-
Kocaelispor - Galatasaray Rekabetinde Sarı-Kırmızılıla…08.11.2025
-
Kompany Liderliğindeki Bayern, Union Berlin Deplasmanı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Bilimden uzaklaşarak gideceğimiz yolun sonu karanlıktır. Mustafa Kemal Atatürk'ün anlayışını bilime akraba olarak yaşayacağız. O zaman anlayacağız: Tek yol Kemalist Devrim.
Devrim, çok az kişinin uygulayabilecek kadar yetkin olduğu bir bilimdir. Doğru örgütlenmeye ve hepsinden önce, iletişime bağlıdır.
İnsan beynine belli stimülasyonları verirseniz, bir şeyi sürekli olarak sevmesini sağlayabilirsiniz gibi geliyor bana. Böylece mükemmel evlilikler sağlanabilir bile.
Bilim, dünyanın mazlumlarına dinamiti vererek yapabileceği en iyi işi yapmıştır. Bunun yarım kilosu, sekiz galonluk oy pusulasını yener
!
Bilimin tarihi herhangi bir kişinin sahip olabileceği küçük sezgileri gerektiren tümüyle devrimsel bir ilerlemedir ancak şu var ki onu yalnızca tek bir kişi başarır.
Bilmem nasıl başlamalı?
Ne demeli,
Nasıl etmeli, Gulasor?
Dün gece yoldaydım,
Arka koltukta kırk numarada
Dimdik uyuyamadım.
Akıp giden arabanın seyrine uyan
Düşlerimi anlatmak istiyorum sana...
Geleceğin düşü ne kadar güzel,
Ve ne kadar ince...
Düşlerim, kıpırdayan, daldan dala konan
Bir serçenin canlılığını, kıvraklığını
Ve hareketlerindeki karmaşıklığı andırıyordu.
Ama bu düşler hayal değil!
Olacak ve olması gerekenin beynime yansımasıydı.
Bazen, en barbar gericiliğin, zülmun ve acının
Özgürlük türkülerini dindiremediği
Munzurun, Torosların doruklarındaydım.
Ateşler yakılı, mavzerler çatılı
İçimdeki ateşle, doğanın o dondurucu soğuğu
Birbirine karşı savaşıyor.
Nöbetteki yoldaş da
İnceden inceye bir türkü tutturmuş:
“De lori, lori, berxamın lori“
Bir iç geçiriyorum derinden,
Nedendir bilmem
302 Mercedesin artan hızına uyuyor düşlerim.
Bir baskındayım bazen,
Elimde dünya gericiliğine kan kusturan
Halkların silahı!
Kendimi yivle set arasında dönen,
Ve döne döne düşmanın ciğerlerini dağlayan
Kızıl kurşunlarda hissediyorum.
Toroslardan geçiyoruz.
İnce Memedi düşünüyorum.
Kel Abdi'yi, Memedin gün batmadan
Anafartaları aşan kanatlı atını,
Hatçe'ye olan aşkını...
Sonra,
Sonra, sen geliyorsun aklıma,
Seni düşünüyorum Gulasor!
Al yanağını,
Bal dudağını
Zülüf saçını,
O minicik yüreğini düşünüyorum.
Bildiğin tek Kürtçe cümle geliyor aklıma:
“Ez buka Kurmancanım“
İçin için gülüyorum...
Uyumuşum, çok kısa bir süre,
Şimdi buradayım...
Anandan aldım haberi, yakalamışlar seni.
İçim buruk, yüreğim çok daha katı.
Üzülmedim diyemem, üzüldüm.
Ama, yanıp yıkılmadım...
Bilmem, biliyor musun?
Düşman zindanda yenilmez diye düşünme hiç,
Hatırla İbrahim'i,
Mehmet Zeki'yi,
Orhan'ı!
Daha kurumadı Cihan'ımızın kanı
Haykır sancağımızdaki kızıl şiarı!
Açıktan olmasa bile,
İçten içe:
"Gerillalar Ölmez, Yaşasın Halk Savaşı!"
Sana diyeceğim şu ki:
Sen olmasan da, olur.
Ama,
Olmanı istiyorum Gulasor
Marx, büyük bir kütüphane ve yaşadığı zamanda, dünya biliminin en yaratıcı sentezidir. Ancak Marx, yazdığı zamanları, dünya biliminden kesin bir sıçramayı temsil etmiyor; bilimin içindedir ve o zamanki bilimin, güçlü yanları kadar bazı zayıflıklarını da içinde barındırıyor. Dünya gericiliği, Marx'ın çıkışıyla birlikte bilimin ne büyük bir silah olduğunu görüyor ve Marx'ın omuzlarının üzerinden, dünya bilimine savaş acıyor. Marx, ne eksik ve ne fazla, yazdığı zamanın dünya bilimidir.
Tekelli düzen, insanın yazgısının, kendi elinde olmadığını yaymaya dayanıyor. Medya ve basının tekelleşmesi ve tekelli düzenle bütünleşmesi sonucunda, medya ve basını, eski zamanların katedral ve kiliseleri, medya patronlarını kardinaller ve sütun yazarlarını vaaz papazları, diğer gazetecileri din hizmetlileri ya da hademe-i hayrat saymanın buradaki çözümlemeye yardımcı olacağını düşünüyorum, 'insanı' edilgen hale getirmek hem daha kolaylaşıyor ve hem de büyük bir yoğunlukla uygulanabiliyor.'İnsan' edilgendir. Edilgen 'insan' sürüdür. Sürülerde ise aşk yoktur.
Zor hapislik, güzel aşklar türünden, anatomi ve fizyoloji dersidir, insana kendi vücudunu öğretiyorlar.
Demokrasiyi laisizmin temeli saymak, hem cehalet ve hem de aptallık oluyor. Çünkü devrimler laisizmi getiriyor, 'demokrasi', pek çok 'şeyi' ve bu arada akıl düzenini bozuyor.
Foucault’un yaptığı zamanına göre ayrık görünmüyor: Foucault’un bilimi, yasa zorunluluğu çevresinde dizilmemiş bulgulara, arkeolojiye, indirgeme çabaları, Marx’ı, yararlandığı Ricardo’ya ve Hegel’e geri çevirme çabalarıyla aynı zamana denk düşüyor. Foucault’un yaptığı bir antikacılık’tır.
Foucault, bilimi, bilimin çeşitli kaynaklarından yalnızca birisine, arkeolojiye indirgemeye özeniyor. Kuşkusuz, bilimin kuru’luğu karşısında, zorunluluğu ürkütücü bulunduğunda, bilimsel serüvenin bir aşaması olarak son derece çekici olan arkeoloji veya arşiv araştırması, bir kaçamak ve bir sığınak oluyor. Bir süreç içinde saygın ve gerekli bir yer, sürecin kendisi yapılmak istenince, geri ve kaçkın bir konuma uzanıyor. Foucault bunu yapıyor.