Anneni, babanı, öğretmenini, din adamını veya televizyonda kendi işini nasıl göreceğini söyleyen adamın birini dinleyip de hayatında mutsuz olduysan, bunu haketmişsin demektir.
- Henüz kategori yok.
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
-
Rhein Derbisi: Mönchengladbach - Köln Maçında Goller v…08.11.2025
-
Uluslararası İş Birliğiyle Portekiz, Dev Uyuşturucu Se…08.11.2025
-
Vince Gilligan'ın Pluribus Dizisi Apple TV+'ta Başladı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Amerikan Devleti'nin bize emrettiği ve öğrettiği gibi hissetmiyorum. Bakın söylüyorum. Benim aklım öyle çalışmıyor. Bir moron gibi yaptığım bir şey var adı: Düşünmek. Kendi görüşlerimi de oluşturmayı sevdiğim için pek iyi bir Amerikalı değilim. Bana söylendiği anda yere yuvarlanmıyorum. Ne yazık ki çoğu Amerikalı emir verildiği anda yere yuvarlanır. Ben böyle değilim. Hayatımda uyduğum kesin kurallarım var. Birinci kuralım: Devletin bana söylediği hiçbir şeye inanmamak. Hiçbir şeye.
... sorunun sorulmadığı yerde kutsal olaylar yaratma ve onu resmileştirme çok kolay gerçekleştiriliyor....
Bizim engin bilgeliğimize güvenin, çünkü biz kutsala dair sizden daha çok şey biliriz. Peki neden sizi takip edeyim? Çünkü tanrı böyle buyurdu, çünkü olurda direnecek olursan senin cezanı verecek. O halde sorgulanması gereken tanrının kendisi değil mi?
Koca uluslar babalarının ve rahiplerinin tanrısına tapınmaya, sırf kulaktan dolma bilgiler(nesilden nesle aktarılan rivayetler) yüzünden devam eder.
Çünkü ilkel zamanlarda yasaları koyanlar ve rehberlik edenler onlara bunu vazife kılmıştır. Tapın ve inanın, anlayamadığınız tanrılara.
Bir kere doğduk, bunun iadesi yok, öyle ya da böyle yaşayacağız işte, bir zaman ve mekân sınırı içerisinde. Yaşarken de bize sunulmuş bazı özgürlükler ve kısıtlamalar var. Artık bir kere doğduktan, yaşadıktan sonra, işte o yaşam sırasında ne kadar kendi hayal ettiğiniz, kendi varlığınızla çok da fazla çatışmayacak şekilde bir hayat kurma özgürlüğüne ne kadar sahibiz? Ve bu özgürlük gittikçe azalırsa ve yok olursa o zaman böyle bir sona kendimiz karar verebilir miyiz veremez miyiz? Bunu sorgulamaya değer. Ama herkes yanıtı kendi biricik hayatı adına verebilir.
İnsanın mutsuzluğunun kaynağı, doğa konusundaki cehaletidir. Çocuklukta öğrendiği düşüncelerden kurtulmak için tutunduğu azim, ki bu düşünceler onun varoluşuyla örülmüştür, zekâsını doğru yoldan saptıran, zekâsının gelişmesini engelleyen, onu hayalin kölesi yapan sonradan gelen önyargı, onu daimi hataya mahkûm edecek gibi görünmektedir. Deneyimsiz ve boş kavramlarla dolu bir çocuğa benzemektedir; tehlikeli bir maya kendini onun bütün bilgisiyle karıştırmaktadır; çaresiz, muğlak, oynak ve yanlıştır: Düşüncelerinin sesini, hatalı olan veya onu kandırarak menfaat sağlayacak, başka kişilerin otoritesine taşır.
Aydınlanmış insan, olgunluğunda, mükemmeliyetçiliğinde kendi mutluluğunun peşine düşebilecektir, çünkü incelemeyi, kendisi için düşünmeyi ve diğerlerinin otoritesine göre bir şeyi gerçek olarak kabul etmemeyi öğrenmiştir, bunlar ona deneyimin, incelemenin daima hatalı olanı ispatlayacağını öğretmesiyle olmuştur.
Toplumda kabul görmek için özgürlüğümüzden, henüz yaşamadığımız onlarca yeni deneyimden vazgeçmek zorunda mıyız?
Her türlü otorite ve hiyerarşi sorgulanmalı ve bunların meşruiyeti ispatlanmalıdır... Meşruiyetini ispatlayamayan her türlü otorite gayrimeşrudur ve devrilmelidir.
Gelenek nedir? Bize yararlı olan şeyleri emrettiğinden dolayı değil, bize emrettiğinden dolayı itaat ettiğimiz yüksek bir otoritedir.
Bir toz zerresinde yaşayan ufacık canlılar olan bizler, Samanyolu'nun yıldızları arasına uzay mekikleri yollamayı nasıl başardık? Sadece birkaç yüzyıl önce, yani kozmik zamana göre yalnızca bir saniye önce, nerede ve hangi zamanda olduğumuza dair hiçbir şey bilmiyorduk. Kozmosun geri kalanından bihaberdik. Bir tür hapishanede, bir ceviz kabuğuyla sınırlanmış ufacık bir evrende yaşıyorduk. Bu hapishaneden nasıl kurtulduk? Bu başarı, beş basit kuralın izinden giden kuşaklar dolusu araştırmacının eseridir: Otoriteyi sorgula. Hiçbir fikir, birisi doğru olduğunu söylüyor diye doğru değildir; ben de dahil. Kendin düşün. Kendini sorgula. Hiçbir şeye, sırf inanmak istediğin için inanma. Bir şeye inanmak, onu gerçek yapmaz. Fikirleri, gözlem ve deneylerden elde edilen kanıtlarla test et. Çok beğendiğiniz bir fikir, iyi kurgulanmış bir testi geçemiyorsa yanlıştır. Yola devam et. Kanıtlar sizi nereye götürüyorsa oraya gidin. Elinizde hiç kanıt yoksa, peşin yargıda bulunmayın. Belki en önemli kural da şudur: Unutmayın; yanılıyor olabilirsiniz!
Siz Tanrı'nın Vekili değilsiniz. Siz sanırım ki ondan başka birinin vekilisiniz! Sizin iradenizi bir parşömenli yalan olarak kabul ediyor ve yırtıyorum. Siz artık ne isterseniz yaparsınız: İşte benim yaptığım.