ABD, tek taraflı yaptırımlardan uluslararası izolasyona ve hatta askeri işgallere, darbelere kadar pek çok seçeneği yıllarca özellikle yaşadığımız coğrafyada uyguladı. Türkiye'ye karşı da bu yöntemlerin bir kısmını (darbe gibi) uygulamaya çalıştılar. Geçmişte bir nebze başarılı olmuş olabilirler... Ancak 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden bu yana karşılarında artık bambaşka bir Türkiye var. İşte tam da bu nedenle, ellerinde başka silah kalmadığı için Türkiye'ye karşı sık sık tehdit ve koşul dilini devreye sokuyorlar.

Benzer Sözler

Milli iradeye kasteden, adeta bir virüs gibi olan hainlerin planlarını bozmaya devam edeceğiz. Bu hainler ilk dersi aldılar ancak emniyet güçlerimiz birçok yerde operasyonlarına devam ediyor. TBMM’yi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, kamu binalarımızı bombalayan, insanlarımızı şehit eden bu teröristlerin vatan diye bir derdi yoktur. Bu alçaklarla mücadelede milletimizin duruşu her şeyden önemlidir. Durmak yok, çekilmek yok. Meydanları boş bırakmayacağız.

Darbelerin sebebi, Türkiye'nin gelişmeye doğru gidişindendir. Havacılıkta uçağın tekerinin pistten tam kalkacağı ana 'take off' denilir. Türkiye tam kalkacak, kalkınacak artık yola çıkıyor bir darbeyle karşılaşıyor. Geçmişte yaşadığımız darbeler de böyledir. Gelişiyorsunuz, ilerliyorsunuz, dışarısı düğmeye basıyor. Darbeler dış destekli yapılır. Mesela 15 Temmuz, Erzurumlu bir imamın hareketi değildir. Medrese tahsili görmüş, okul görmemiş bir adam 160 ülkede, o değişik sistemlerdeki ülkelerin her birinde okul açacak, bankası, sigorta şirketi, basını, televizyonu ve dergisi olacak, böyle büyük bir imparatorluğu inşa edecek. Ordudaki generallerin yüzde 40'ını yanına alacak. Tamamen bir uşak, piyon, kukla, sadece ismi ileri sürüldü.

Son dönemde Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dış politikada Suriye'de, Libya'da attığımız adımlar birçok oyunu bozdu. Bu dengeler bozulduğu için Türkiye'ye verilen tepkilerin şiddetini daha da artarak izliyoruz. Ama ne Suriye'de Barış Pınarı Harekatıyla attığımız adıma verilen tepkiler ne Libya'da yaptığımız anlaşmalar çerçevesinde verilen tepkilerin sertliği, bizim Doğu Akdeniz'deki haklarımızı koruma, muhafaza etme anlamındaki çabamızı hiçbir şekilde geriletmeyecek.

Çandar, Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden biri statüsünü kolay kazanmadı. Gerek dünyayı, gerekse Türkiye’yi tanıma çabasında, onun kadar çok seyahat etmiş, güçlüğü göze almış, bilgilerini yenileme ve zenginleştirme çabası göstermiş; onun kadar çok insan tanımış, tarih yapan kişileri yakından tanıma tutkusu içinde olmuş başka birini tanımadım. Bu vasıflarıyla Çandar, 1980’lerden bu yana Türkiye’de dış ve iç politika üzerine yürüyen tartışmaların hemen her zaman göbeğinde yer aldı; doğru bildiği görüşleri, en açıksözlülükle savunmaktan geri durmadı. Yanlış yaptığını gördüğünde de, yanlışları terk etmekte tereddüt göstermedi. Bunların ‘niçin’lerini her zaman açıklamadığı nedeniyle kendisini eleştirenler olmuştur.

Karanlık bir geceydi ama Allah'a şükür, Cumhurbaşkanımızın sokağa çıkma çağrısıyla milletimizin iman dolu göğsüyle karanlık geceyi aydınlık bir güne tamamlamıştık. İçimizdeki hainler, kendi silahımızla devletin, milletin silahıyla vatandaşın üzerine ateş ettiği günler yaşadık. Allah bir daha yaşatmasın. Tabii bu bir demokrasi zaferidir. Milletinin devletine sahip çıktığı bir geceydi. Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum, gazilerimize sağlıklı ömürler diliyorum.

Bence Avrupa Birliği, Ukrayna'nın ortaklığını ve AB içinde yer almasını istiyor. Bütün AB üyeleri bunu istemiyor, doğru, tüm ülkeler değil. Bana Ukrayna'ya yüzde 100 güven duymuyorlar gibi geliyor. İkincisi, bence Avrupa Rusya'ya ilişkin ihtiyatlı davranıyor çünkü Rusya, Ukrayna'nın Avrupa yanlısı olmasını istemediğini gösteriyor. Onların devam eden kendi işleri, kendi ilişkileri, kendi ülkeleri var. Ama bugün Avrupa'nın yaptırımlarla nasıl hareket ettiğini, bizi nasıl desteklediğini görüyoruz. Bu, Rusya'ya karşı yaptırımlar yüzünden para kaybetmek anlamına gelse bile. Bunun için onlara minnettarım.

Liste
Yükleniyor…