7 yaşında bir kız çocuğu, 25 yaşında erkek çocuğu ile veya 7 yaşında bir erkek çocuğu, 25 yaşında bir kız ile nikahlanabilir. Nikahlanmalarında sakınca yoktur. Evlilik için bir yaş söz konusu değildir. 10 yaşında, 7 yaşında, 6 yaşında nikaha engel bir durum yoktur.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
İslam’a ve Müslümanlara hakaret etmeyi her defasında fırsat bilenler, 3 sene önceki 1 saatlik dersimizin 2 dakikalık bölümünü kullanarak “çocuk evliliği” üzerinden sansasyon oluşturmaktadırlar. İslam hukukunda, evlilik akdi ile fiili evlilik ayrı hususiyetlerdir. Fiili evlilik için buluğ ve rüşt şartdır. Evlilik akdinin tarafları, buluğ ve rüşt ile beraber “hiyar’ül buluğ” hakkı çerçevesinde, fiili evliliğe geçiş veya vazgeçme hakkına her halükarda sahiptirler. Buluğ ve rüştten önce fiili evlilik caiz değildir. Buluğ ve rüştten önceki çocuk evlilikleri, her halükarda suistimaldir.
İster imam nikahı olsun, ister kilisede tamamlansın ve ister laik yerel yöneticiler tarafından imzalansın, nikah, bir borçlar hukuku sözleşmesidir.Temelinde birlikteliği başlatmak değil, sürekliliğini güvence altına almak var.
Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Barış değil, kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben babayla oğlun, anneyle kızın, gelinle kaynananın arasına ayrılık sokmaya geldim. ‘İnsanın düşmanı kendi ev halkı olacak.’ Annesini ya da babasını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. Oğlunu ya da kızını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir. Canını kurtaran onu yitirecek. Canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır.
Ben Kenan Paşa'nın özel kalem müdürüydüm. İftihar ederim. Kenan Paşa vatansever; devletini, milletini seven müthiş bir aile babasıydı. Çok şey öğrendik kendisinden.
Kurallarım yok ama saçlarımı kestirmem. Annem bazen sinirlenince "Saçlarını keseceğim!" der. Kesilsin istemediğimi bildiği için böyle korkutuyor işte.
Biliyor musun, ne hatırladım ağabey? Bir gün rahmetli anneciğimle tartışmıştım: Annem bağırıyor, beni dinlemek istemiyordu. Sonunda ona beni anlamayacağını söylemiştim; biz farklı iki kuşağa aittik. Çok gücenmişti, ben de "N'apalım?" demiştim. "Hap acı yutmak gerekiyor." İşte şimdi de sıra bize geldi, bizim varislerimiz de bize siz bizim kuşaktan değilsiniz, acı hapı yutun diyebilirler
Beş yaşından beri küfrediyorum. Babam çok küfreder, ben ondan çok küfrederim. Babam da bana küfretmeyeyim diye küfreder. Benim çok hoşuma gidiyor. Artık bir yaşam tarzı.
Bu ümmeti kurtarmak istiyorsak önce evimizi kurtaracağız. Göreceksiniz Allah (c.c) bütün manileri kaldıracak.
Canım, gözleri güzel sevdiğim, Aşkımızın meyvesi olan oğlumuzun gözlerinden öperim. Size de candan ve gönülden selamlarımı bildiririm. Bu aşığınızın halini soracak olursanız çok şükür sıhhat ve selametteyim. Gece ve gündüz daima hayır duanıza devam etmekteyim. Şu sıralar İznik’e yaklaşmış bulunuyorum. Yüce sultanımızın zafer haberlerini bekliyoruz. İnşallah bütün işlerimiz hayırla sona erecektir. Sizin sağlık haberinizi almak ise bizi ayrı bir mutlu etmiştir. Bu kulunuzu aklınızdan hiç çıkarmayınız. Başka ne söylemek gerekir bilemem. Sözlerimi kabul ediniz. Aşığınız İbrahim.
Annem Âmine'den sonra, annem benim Ümm-ü Eymen'dir; Ümm-ü Eymen benim ailemden kalan yâdigârdır.
Bir insanı, seçme şansının bulunmadığı bir konuda, şu millete, bu dine mensup bir aileden doğmuş olma konusunda ya da doğduktan sonra anası babası tarafından terk edilmiş olma ya da benzeri bir konuda suçlayanların, genellikle, aynı konuda bir komplekslerinin, zaaflarının, açıklarının olduğu çoğu defa kanıtlanmıştır. Bazı suçlamalar, sahiplerinin cibiliyetini ortaya koyar.
Ben kendimi görebilmek istediğimde bana ayna görevi yapan babama giderim. Hani aynanın karşısına geçtiğinizde kendinize çekidüzen verirsiniz ya... Psikolojik, ruhsal, gönül ve görüş tedavimi babam yapar benim.
Ezberlemediğim şarkılar sağ cebimde dururdu. Ezberlediğim şarkılar, terfi edip sol cebime geçerdi. Anneciğim de pantolonumu ütülediğinde ezberlemediğim şarkıları yine sağ cebime yerleştirir, ezberlediğim şarkıları da sol cebime koyardı. Onun için buradan hareket ederek 'Cebimde Saklı Şarkılar' dedim. Ben hiç düşünmemiştim o kâğıt parçalarının günün birinde banknota dönüşeceğini. Onlar bana para kazandırdı.
Ben eş demem. Eş yoktur, eşitlik yoktur. Ben karımla, çocuğumla eşit değilim. Eşim değil, zevcem olur. Karı da kurumsallığı anlatmak için kullanılır.
Çalışan kadından bahsediyorum... 'Ben kocama muhtaç değilim' diye evvela ailesini dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil, ama elin adamının patronunun hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor. Kocasının emrinde olmayı haysiyetine uygun bulmuyor!