Uluslararası İlişkiler

Esad'a bir NATO müdahalesinin zamanı çoktan geldi de geçiyor. 95'teki Bosna neyse, 2013'teki Suriye de o! 99'daki Kosova neyse, 2013'teki Suriye de o! Bill Clinton 1999'da nasıl kitlelerin hayatını kurtarmak için NATO müdahalesinin önünü açıp 78 günlük hava bombardımanını sağlamışsa şimdi de Obama, Esad ve rejiminin üzerine NATO güçlerinin gönderilmesinin önünü açmalı.

Tarih boyunca, hep başkalarının arkasına saklanarak varlığını sürdürmüş bir devleti önümüze atarak, kendi gizli emellerini gerçekleştirmeye çalışanların yaptıkları da en büyük adaletsizliktir. Biz artık bu gölge oyunundan bıktık. Kendine bile hayrı olmayan bir devleti, Türkiye gibi bölgesel ve küresel bir gücün önüne atıp, yem etmeye çalışmak artık komik kaçmaya başladı. Asırlardır Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar sömürmedik yer, katletmedik toplum, zulmetmedik insan bırakmayanların devri sona eriyor.

Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse bugün de aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi. Kendilerini Osmanlı zulmünden kurtaracak sandılar ama yanıldılar. Çünkü onlar geldiler kendi işlerini, hesaplarını yaptılar, çekip gittiler ve burada kardeşi kardeş ile kan içerisinde bıraktılar. Ve bugün Kürtlerin yaşadığı aynı budur.

Afrika, geleneksel partnerlerinin yanı sıra Çin, Türkiye gibi yeni ortaklarla da iş birlikleri yapıyor. 30 milyon kilometrekarelik, 1,3 milyar kişinin yaşadığı çok büyük bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bu kalabalık nüfus altyapı hizmetlerine ihtiyaç duyuyor ama bu ihtiyacı kamu yardımlarıyla karşılayamazsınız. Bunları gerçekleştirmek için Türkiye gibi partnerlere ihtiyaç var. Türkiye'nin Afrika ile arası zaten çok iyi. Neredeyse bütün Afrika başkentlerine uçan bayrak taşıyıcı Türk Hava Yolları var, kıtada yatırımları olan birçok Türk şirket faaliyet gösteriyor. Bunun yanı sıra elbette başka partnerler de kıtada. Afrika bir rekabet merkezi.

Türkiye bütün diplomatlar için son derece ilginç bir ülke ama benim için çok daha özellikli... Bir geçiş döneminde. Liberal ve modern anlamda geçiş sürecinde olan ülkeler beni daha çok çekiyor. Avrupa Birliği’ndeki kariyerim bana şunu gösterdi; AB entegrasyonu, aday ülkeler açısından değişimin motoru işlevi görüyor. Daha önce Doğu Avrupa ülkelerinde de bunu gözlemlemiştim. Türkiye’de değişimin sancıları yaşanıyor. AB süreci de nefretle coşku arasında gidip geliyor.

Peki, gerçekten demokratik bir Afrika için umut var mı? Uzun cevap: Sadece eğitimde kıta çapında iyileştirmeler, insan hakları ve halk sağlığı, geçimlik tarım ve kentsel sefalet döngüsünü kıran agresif ve ileri görüşlü bir borç tahliye programı ile birleştirilirse. Kısa cevap: Hayır.

Liste
Yükleniyor…