Toplumsal Cinsiyet

Aslında bütün sorunların odak noktasında kadınlar ve erkekler kurban olarak birlikte varlar.Çünkü biz kadın ve erkek olarak bir toplumun içine doğuyoruz o toplumda egemen olan kültür ideolojik kalıpları bize empoze ediyor.Biz aslında doğduktan sonra kadın oluyoruz erkek oluyoruz.

Genel bir sistem içinde değerlendiremiyorsun ki. Kendi kendine baş etmeye çalışıyorsun. Erkek egemen sistemi dert edinmiyorsun okuyup öğrenmeden önce. Geleneksel olarak öğretilen kadın erkek rollerini devam ettiriyorsun ve bu sistemin içinde kalarak sorunları çözmeye çalışıyorsun. Ama Esenler’de çalışmaya başladığım dönemde, 98’de 20’li yaşların başındaydım ve orda şunu farketttim. Bu sistemin sana yaptığı en kötü şey: kendi cinsini, hemcinsini sevmeye izin vermiyor sana. Nasıl ki bu erkek egemen sistem kadını kendisine yabancılaştırıyor, rol modeli olarak erkeği alıyor, fark ettim ki kadınlar da aslında kendisine bir rol model erkek seçiyor, kendi hemcinsiyle sürekli kavgalı hale geliyor, yaşanan kişisel, ailevi, ilişkisel sorunlarda aslında hep kendi hemcinsine suç buluyor, sorun çıkartıyor. Erkeği sorgulamıyor. Gelin kaynana ilişkilerinden tutun anne kız ilişkilerine, kardeşler arasındaki ilişkiye, önce kadınlar arasındaki, sonra da kadın-erkek bütün ilişkilere daha dikkatli bakmaya çalışıyorsun. Nasıl bir hiyerarşi kurulduğunu, kadınların bu sistem içinde nasıl ötekileştirildiğini, yok sayıldığını farklı biçimlerde fark ediyorsun. O yüzden kendi açımdan Esenler’deki kadın komisyonunu devrimsel ikinci süreç olarak görüyorum.

Erkekler davrandıkları gibi, kadınlarsa göründükleri gibidirler, erkekler kadınları seyrederler. Kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler. Bu durum, yalnız erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkileri değil, kadınların kendileriyle ilişkilerini de belirler. Kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenense kadındır. Böylece kadın kendisini bir nesneye -özellikle görsel bir nesneye- seyirlik bir şeye dönüştürmüş olur.

Erkeklerin çoğu kadınların etkisi altında kalmaktan korkarlar; fakat kendi şahsî tecrübelerimin ışığı altında söyleyebilirim ki bu pek aptalca bir korkudur. Bana öyle geliyor ki fizikî bakımdan olduğu kadar fikirsel bakımdan da erkek kadına ve kadın erkeğe muhtaçtır. Kendi yaşamlarım açısından konuşmak gerekirse, sevdiğim kadınlara çok şeyimi borçluyum ve şunu itiraf edebilirim ki onlar olmasaydı, son derece dar görüşlü bir insan olabilirdim.

Kadının çocukluğundan başlayarak kendisine zorlanan role başkaldırısı ne denli güçlü olursa, ya da aynı şekilde erkek kendisine biçilen ayrıcalıklı rolü tüm saçmalığına karşın oynamamakta ne denli ısrarlıysa, cinsler arasındaki çatışma da o denli şiddetli olur.

Liste
Yükleniyor…