- Henüz kategori yok.
-
Endonezya, İlk A400M Atlas'ı Teslim Alarak Stratejik H…11.11.2025
-
Carlos Alcaraz'ın ATP Finalleri Serüveni: Fritz Maçıyl…11.11.2025
-
Melissa Kasırgası Yardım Uçağı Florida'da Gölete Düştü…11.11.2025
-
Selçuklu Belediyesi'nden Ara Tatile Özel Bilim ve Tekn…11.11.2025
-
Anayasa Mahkemesi'nden HSK Üyeliği Seçimi Kararı: Göre…11.11.2025
-
Siemens, Healthineers'taki Stratejik Hisse Azaltımıyla…11.11.2025
-
Kasım 2025 Emekli Maaşı Promosyonları: Bankaların Günc…11.11.2025
-
Türk Hava Kuvvetleri'ne Ait C-130 Kargo Uçağı Gürcista…11.11.2025
-
Halil Umut Meler, Mısır Süper Kupa Finali'nde Dünyaya …11.11.2025
-
TOKİ Sosyal Konut Projesi'ne Rekor İlgi: Başvurular TC…11.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Toplum
Hrant’ın hakkında Türklüğe hakaretten açılan davanın yanında 2006’da bir başka kampanya daha başlatıldı. İstiklal Marşı’nda “Kahraman ırkıma bir gül” mısrasındaki ırk kelimesini eleştirmesine karşı Milliyet’te Taha Akyol, söz konusu kelimenin “ırk”ı değil, şiir ahengi için kullanılmış edebi bir ifade olduğunu iddia etmekle yetinmeyip “milli sembollere saygılı, özenli olmak gerektiği” konusunda uyarıda bulundu. Ekrem Dumanlı da, Zaman’da “Kışkırtıcı söylemler olmasa, milliyetçilik, kafatasçılığa doğru kayar mı hiç?” diye sorup “Aşırı milliyetçilik asıl gücünü milliyetçiliğin yükselmesinden endişe duyan kişilerin tahrikinden alıyor olmasın” gibi ilginç bir iddia dile getiriyordu. Dolaylı biçimde, milliyetçiliğin yükselmesinden endişe duyanları aşırı milliyetçiliği beslemekle suçluyordu.
Siz Dicle'nin kuzularısınız ve siz Dicle’nin kuzuları bize emanetsiniz. Haklısınız geç kaldık bu emanete sahip olmakta ama bundan sonra sizinle hep beraber olacağız ve bu bölgede Dicle’nin, Murat’ın, Karasu’nun, Zap Suyu’nun, Aras’ın kuzularını çakallara kaptırmayacağız.' dedim. Çakallara kaptırmamak için onlarla hemhal olmak, hemdert olmak ve beraber olmak lazım.
Burada 1,7 milyon Suriyeli mülteci ve yaklaşık 200 bin Iraklı'yı, toplamda 2 milyon mülteciyi kabul etmiş bir ülkenin ve milletin Başbakan'ı olmaktan gurur duyuyorum.
Avcılık kültürünün ilkesi, diğer canlılara karşı tuzak ve komplodur. Hayvanlar, hatta bitkiler aleminde bile kökleri olan bir kültürdür bu. Bu kökler aynı zamanda analitik zekânın da biyolojik kökleridir; insan toplumunda daha farklı olan bu avcılık kültürünün analitik zekânın gelişmesiyle birleşerek, sentezlenerek, toplumsal bünyede ve çevre ekolojisinde erkenden bir katman, hiyerarşi oluşturma yeteneğini veya gücünü kazanmasıdır. Felaket böyle başlamıştır. Cennet-cehennem ayrımı analitik zekânın toplumsal hiyerarşi kurma gücüyle el ele gider. Hiyerarşik toplumda bir avuç ‘güçlü erkek adam’ toplumun üstünde kurulup cennetsel yaşam tahayyülüne yol açarken, alttaki toplum için gittikçe derinleşen, nedeni ve çıkışı anlaşılamayan cehennemin yolu açılır.
Hayvanat bahçelerindeki düzen, aslında tüm toplumun hayvanat bahçesi tarzında düzenlendiğine dair çok aydınlatıcı bir örnektir. Nasıl hayvanat bahçesindeki hayvanlar seyirlikse (gösteri unsuru), toplumun da bir gösteri toplumuna dönüştüğü birçok filozofça tespit edilmiştir ve dillendirilmektedir. Başta üç (S)'ler, seks endüstrisi, peşi sıra ve iç içe spor ve sanat-kültür endüstrileri geniş bir medyatik reklam kampanyasıyla yoğun ve sürekli olarak duygusal ve analitik zekayı bombalayarak, tamamen işlevsizleştirerek, gösteri (temaşa eden) toplumunun zihniyet fethi tamamlanmıştır.
Sadece maddi açıdan değil, öldürme kültürünün manevi sonuçları çok daha ağırdır. Hayvanları ve hemcinslerini öldürmeyi bir yaşam tarzı -zorunlu savunma dışında- olarak kültürleştiren bir topluluk, artık savaş makinesini geliştirmek için her türlü alet ve kurumsal düzeni geliştirmeyi temel alacaktır. Devlet en temel güç kurumu olarak hazırlanırken, savaş okları, mızrakları ve baltaları en değerli araçlar olarak icat edilip geliştirilecektir. Doğal ana-toplumdan çıkan ataerkil toplumun tarihin en tehlikeli sapması olarak gelişmesi, günümüze kadarki tarihin korkunç öldürme ve sömürme biçimlerinin de özüdür. Bu gelişme, bir kader ve ilerlemenin zorunlu koşulu olması şurada kalsın, tam bir sapma halidir. Aslanın krallığına benzer bir gelişme oluyor. Yine yılan-fare diyalektiğine benziyor. Daha şimdiden devlet teorilerine ‘yılan-fare’ teorisi demek doğruya daha yakın bir değerlendirmedir. Çoğu erkeğin soyadı Aslandır. Öyle olmak çok özlenir bir husustur. Soruyorum: “Kimi yemek için?
...diğer bir olumlu tedbir, kanımıza kan ilave etmektir. Türkiye içine bir göç sistemi oluşturmalıdır. Ben bu sistemi inceliyorum. Sonucu Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na sunacağım. Bunun ana çizgileri, İtalya, Almanya gibi müthiş derecede artan ve taşan milletler vardır... Bunları Türkleştirmek şartıyla arazi veririz. Sosyal durumları layık olan bu adamlar Türklerle evlenerek sıhriyyet [akrabalık] ve karşılıklı ilişkiler kurarak, Türk ırkı içinde kaynar, diğer şart da Anadolu içine gelecek ve kanlarını kanlarımıza katacak bu göçmenlerin ziraat ve ziraat sanayiinde bilgili olmaları ve bir miktar sermayeye sahip bulunmaları gerekir.