Solun bir rüzgâr olduğu yıllarda ve 1967 yılında İsrail'in Araplar'ı yendiği ve viability'sini sergilediği bir tarihte, islamizm, yeniden, devlet politikası oluyordu ve bunda sabetayizm dirijan haldedir. Artık, politik planda ve sufizm disiplinle, islamizm ile sabetayizmi birbirinden ayırmanın zor olduğu bir çağdayız.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Siyaset ve Din
Halkı disiplin ve barış içinde tutmak isteyen kurucularının dine dair getirdiği kuralların kabul görmesi için bunların kendilerinden değil de bir tanrıdan ya da insan üstü bir varlıktan kaynaklandığı sanısını yaymışlardır.
Bugün çözüm için Bediüzzaman, bir aydın, bir öncü olarak kabul edilebilir. Çok geç değil.
Batı da, din ve devlet işlerinin birbirinden aynlması, uygulamada insanların rahat nefes almasını sağlamıştır. Devlet ve kilise yönetimi ayrı örgütlenmelere gitmiştir.
Kalbinde Tanrı'yı taşıyan bir insanın tehlikeli değil zararsız olduğunu düşünüyorum. Dini dışlamayan bir laiklik anlayışı gerekli.
Humeyni'den sonra Ali Hamaney de aynı anlayışı sürdürürek İslam dininin pazara saygılı olduğunu, Kur'an-ı Kerim'in ticareti övdüğünü; iş faaliyetleriyle hırsızlığı, yozlaşmayı, açgözlülüğü ve sömürüyü ilişkilendirenlerin Müslümanlar değil, sosyalistler olduğunu savundu.
İslam'ın ılımlısı olmaz. Bir dine mahsus demokrasi olmaz. Bir mezhebe mahsus demokrasi olmaz. Bir ırka mahsus demokrasi olmaz. Bir millete mahsus demokrasi olmaz. Yani Müslümanlar için demokrasi, Sünniler için demokrasi, Aleviler için demokrasi, sadece Türkler için, Kürtler için demokrasi olmaz. Demokrasi Türk'ü, Kürt'ü, Alevi'si, Sünni'si, Hristiyan'ı, Müslüman'ı, Yahudi'si, Nasuri'si, Nusayri'si, Zerdüşt'ü, hepsi için demokrasi olur. "Yanlış yapıyorsunuz. Ilımlı İslam'a dayalı demokrasi kurarsınız, radikal İslam'a gider." dedim gitti. Libya'da gitti, Mısır'da gitti.
Din adamları sınıfının gücü kırılıncaya ve iyi bir hükümet ile iyi bir hukuk sistemi kuruluncaya dek eğitim sistemi istenilen düzeye gelmeyecektir.
“İslam Devleti” denildiği zaman hemen dudak bükülerek yadırganır. Bunun sebebi, ülkemizde “laiklik” perdesi arkasında uygulanan pozitivist, ateist, tanrı tanımaz, dinsiz eğitim ve yönetim sistemidir.
1954 yılında, tahliyeleri için İngilizlerle müzakere halindeydik. O dönemde Müslüman Kardeşler, İngiliz büyükelçiliği üyeleri ile gizli görüşmeler gerçekleştiriyordu. Onlara şöyle diyorlardı: "Biz iktidarı ele geçireceğiz, şunları ve şunları yapacağız. Bizimle müzakere edin." 1953 yılında, gerçekten ve samimi bir şekilde Müslüman Kardeşler ile iş birliği yapmak istiyorduk. Bunu; doğru ve uygun olan yolu takip etmeleri için istiyorduk. Müslüman Kardeşler'in lideriyle görüştüm. Oturdu, taleplerini iletti. Söylediği ilk şey "Mısır'a hicab [tesettür] getirilmeli" oldu. "Sokakta yürüyen her bir kadın tarha [başörtüsü] taksın."
Demokrasi modern insanın alelüyasıdır. Dünya benim için ahretin tarlasıdır. Ben Allah'ın rızasını kazanıp cennete gitmek istiyorum. Demokrasi bana cennet vaat etmiyor. Ben demokrasiden daha fazlasını vaat ediyor, daha fazlasını istiyorum. (Yıl: 1992.)