Tezler'de, bir bıçkı makinesının başında olduğumu düşünüyordum; baba mesleğim, hızarcılıktı ve fabrika denebilirdi, kütükleri kesip düzlemeye bayılırdım. Kolumu kaptırabilirdim, beni, yaklaştırmazlardı.
- Henüz kategori yok.
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
-
Hoffenheim-RB Leipzig Karşılaşması: 'Unbeliebtico' İdd…08.11.2025
-
Yorgun Borussia Dortmund'a Karşı HSV: Fikstür Avantajı…08.11.2025
-
Kastamonu'da Kayıp Anne ve Oğul İçin Kapsamlı Arama: A…08.11.2025
-
Kocaelispor - Galatasaray Rekabetinde Sarı-Kırmızılıla…08.11.2025
-
Kompany Liderliğindeki Bayern, Union Berlin Deplasmanı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Kişisel Deneyim
48 yaşıma girdim, 48. mahkemeyi aştım. 48 mahkemede çekmediğimiz kalmadı, anamızı ağlattılar.
Yaklaşık yirmi yıl öncesine kadar bir mandıra çiftliğinde büyüdüm ve bolca et ve yumurta yedim. Beslenme araştırması yapmaya başladım ve on yıl sonra ailem bazı önemli diyet değişiklikleri yaptı. Ben sadece verilerin bana söylediklerine dikkat ediyorum: Bilimsel kanıtlar önce geldi.
Hayvan haklarına aslında "insan hakları" mücadelesinden geldim. 1980'lerin başlarında bir üniversite öğrencisiyken, Orta Amerika ve Güney Afrika gibi meselelerle ilgileniyordum, bunlar da 1980'lerin başlarında oldukça önemli politik konulardı. Hem Marks’ı hem de sol literatürden başka isimleri bol bol okuyordum, anti-emperyalist ve ırkçılık karşıtı gruplarda çalışıyordum, politik bir eğitimden geçiyordum. 24 yaşımdayken bir aydınlanma anı yaşadım, bir gece double cheeseburger yerken oldukça açık ve net bir şekilde, hayatımda ilk kez yediğim şeyin boğazlanmış bir hayvanın cesedi olduğunu anladım. Bu görüntü aklımdan çıkmak bilmiyordu, bu görüntüyle hayvandan meydana gelmiş o sözde yiyecek arasında bağlantı kuruyordum ve öylesine rahatsız oldum ki yediğim şeyi tükürdüm, yeniden et yemeye çalıştım ama yiyemedim. İçsel anlamda bir şeyler oluyordu, bu konuda hiçbir bilgim yoktu, herhangi bir kitap okumamış, bir konferansa filan da gitmemiştim, olay tamamen içsel bir durumdu, bir çeşit önsezi gibiydi. Bu olaydan kısa bir süre sonra vejetaryen oldum.
Okulda bulunduğum süre boyunca hiçbir şey öğrenmedim ve 19 yaşıma kadar kendi isteğimle bir kitap okumadım.
Hayatım boyunca aynı anda iki ayrı yerdeymişim gibi hissettim. Burada ve başka yerde. Anlatması zor.
Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıştım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü. “Kendini karşındakinin yerine koy” ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu yani kendimi bulamadım.
Ortaokul yıllarında kızların ilgisinden dolayı kasılırdım. Sonra baktım cana yakın olanlar kazanıyor. “Oğlum Erol toparla kendini” dedim. Neşe dozumu arttırdım.
Missouri Synod Lutheran kilisesinde büyüdüm. Hıristiyanlığın gerçek din olduğu konusunda hiç şüphem yoktu. Yaşım ilerledikçe (lise, kolej), daha çok Fundamentalizm'e yönelmeye başladım. Üniversiteden mezun olduktan sonra ilk bilgisayarımı aldım ve Prodigy'ye abone oldum. Ben her zaman LDS ve diğer 'kültür' kurullarında, cehenneme giden yolda olduklarına ikna oldum ve onları kurtarmak için onlara gerçeği getirmek benim işimdi. Sonunda "İnanç İnancını Kaybettim" yazan bir ateistle karşılaştım. Bunu, ateistleri daha iyi anlayarak onları Hıristiyanlığa daha başarılı bir şekilde dönüştürebileceğim niyeti ile yaptım. Bir haftasonu kitabı okudum ve okuduğum şeye şok oldum. Bu şeyleri daha önce hiç duymamıştım. Hemen Hıristiyanlığa olan inancımı kaybettim.
Eleştirel düşünmemekle," başarılı "duaların, Tanrı'nın dualara cevap verirken başarısız olduğunu ve hataların bende yanlış bir şey olduğuna dair kanıt olduğunu varsaydım.
Vegan olduktan hemen sonra, bana ikram edilen bir peynirli böreği geri çevirmem üzerine, o zaman gönüllüsü olduğum derneğin başkanı ‘ne o, peynir de mi yemiyorsun artık?’ şeklinde bir söz sarf etmiş, bu tercihimi uzun süre alay konusu etmişti kendince.
Üniversitedeyken, sunî tohumlama dersinin uygulaması için bir mezbahaya götürüldük, daha önce hiç mezbahaya gitmemiştim.
Ne ailemde, ne etrafımda, ne de aktif olarak gönüllülük yaptığım hareketin içerisinde bir vejetaryen tanıyordum.