Empedokles, Platoncu bir İdeal'e karşıt olarak şöyle bir şey önermişti; Felsefe yükselerek yapılmaz, tepeden bakarak yapılmaz, aksine yerin dibine geçmek aynı değerdedir, alt sınıfa inmek, kendini azaltmak, kendine özgü daha soyluluğa sahiptir.
- Henüz kategori yok.
-
Erbaaspor - İnegölspor Maçı: Tarih, Saat ve Canlı Yayı…08.11.2025
-
Süper Lig: Trabzonspor - Alanyaspor Maçı Öncesi Son Du…08.11.2025
-
Yasemin Ergene'nin Boşanma Sonrası Yeni Yaşamı: Sosyal…08.11.2025
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Felsefe Tarihi
Eflatun için görelilik, insanlığa yönelmiş en yıkıcı silahtır. Zira göreliliğin son durağı, salt şüpheciliktir ki, bunun da bir adım ötesi hiçliktir.
Aydınlamanın anlamı, değişmektir. Onsekizinci yüzyılda aydınlanma dini dogmaları ve zorbalığı yenmek anlamına geliyordu; yirminci yüzyılın sonlarına doğru, aydınlanma ırkçılığı, cinsiyetçiliği, homofobiyi ve diğer önyargılarını yenmek anlamına geliyordu; ve şimdi yirmibirinci yüzyılda aydınlanma, türcülüğü yenerek hayatın tümünü onore eden evrensel bir etiği kucaklamak anlamına geliyor.
Kant'ın öğretisini ve Kant'tan beri Platon'u anlayıp kavrasalardı, birinin terimlerini etrafta savuracaklarına ve diğerinin biçemini taklit edeceklerine bu iki büyük ustanın öğretileri üzerinde vefalı ve ciddi bir biçimde düşünselerdi; bu iki bilgenin nasıl birbirini tuttuğunu ve iki öğretinin salt anlamı ve amaçladıkları nokta aynı olduğunu anlamaları gecikmezdi.
Gerçek anlamda tatminkar olan bir dünya ve hayat görüşünün yerleşmesi, Kant’ın fikirlerini reddettiğimiz takdirde mümkündür.
Endülüs Emevi Devleti içerisinde yetişen İbni Rüşt, Aristoteles'in akılcılığını İslam felsefesine getirerek bireyin güç ve yüceliğini savunmuştur.
Sartre, insan denen varlığın en derin felsefî projesi olarak bütünden değil de bütünleşmeden bahseder.
Kant, bütün bilimlere daima hakim olacak olan yasaları formüle etmek istiyordu. Fakat bilimler, olgunlaşırken bu yasaları geride bırakmışlardır. Mesela, ondan hemen sonra gelen doğa bilimi, onun çizdiği yolun tamamen dışında, ayrı bir yol tutmuştur.
Açıkça itiraf ediyorum. Bundan birçok yıl önce ilk defa dogmatik uykuyu terk edip spekülatif felsefe sahasındaki araştırmalarıma büsbütün başka bir istikamet vermemi sağlayan, David Hume'un hatırası olmuştur.
Materyalist felsefe, işte buradan, yani fenomenleri bilime dayanarak açıklama isteğinden doğmuştur.
Tüm felsefenin (yani Platon felsefesi) temel düşüncesi bizim tarafımızdan algılanan şeylerin, ideal biçimlerin ya da düşüncelerin kopyaları, taklitleri ya da yansımaları olduğudur.
Sami ırkından felsefi bir anlayış bekleyemeyiz. Sami felsefesi Yunan felsefesinin ucuz bir taklididir.
Kant, felsefenin değil, yalnızca felsefe yapmanın öğrenilebileceğini söylemeyi severmiş.
Hasta ile sıhhatli adam arasındaki fark şu: hastanın başlıca kaygısı kendi varlığıdır; sıhhatli adam dış dünyayla uğraşır. Fransız düşünçesi sıhhatli bir çevrede gelişmiştir. Bakışları dış dünyaya çevrili,onu tanımak, onu kavramak ister. Fransız felsefesinin uğraştığı problemler: nazari hakikat, epistemoloji, matematik, psikoloji, sosyoloji. Hasta bir çevrede gelişen Alman düşünçesinin temel kaygısı kendi hastalığı ve onun tedavisidir. Almanya'daki bütün felsefe sistemlerinin hareket noktası ahlak problemidir.