Din

Biziz Peygamber'in elbisesi, onun dostları, ona hizmette bulunanlar, ona varılacak kapılar. Evlere ancak o kapılardan girilir; kapılardan başka yerden girenler hırsızdır; cezâya çarpılır.

Sonsuzluktan bize ulaşan ruhani ışının "aşk" olduğunu fark eden, dinin, kendisine doğaüstü gerçekler hakkında eksiksiz bilgiler sunmasını istemekten vazgeçecektir.

Her şeyden evvel esaslı din terbiyesi ve bilgisi almış, müspet ilimlerle de mücehhez kudretli din adamlarına, münevver vaizlere şiddetle ihtiyacımız vardır. Mabetlerimizi ancak bilgili ve fazilet sahibi vaizlerimiz şenlendirecektir.

İslâmiyet’i bütün dünyaya yaymakla görevli olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), diğer devletlerle olan münasebetlerinde diplomasi kaidelerine de fevkalâde önem veriyordu. Hicretin 7. senesinde, başta Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Kayzer olmak üzere, dünyanın büyük devlet adamlarına ve komşularına kendilerini İslâm’a davet eden mektuplar göndermişti. Bu mektuplarda, diplomasiye tam riayet edildiğini ve mektupların, Kur’an’dan muhatabın durumuna göre alınan âyetlerle bezendiğini görüyoruz.

Tâbi’înin en üstünü olan, Veysel Karânî “rahmetullahi aleyh” hazret-i Hamzanın kâtili olan Vahşînin “radıyallahü anhümâ”, Resûlullahın bir kerrecik sohbetinde bulunmakla yükseldiği mertebeye yetişememişdir. Çünki sohbetin fazîleti, bütün fazîletlerin ve kemâllerin üstündedir. Çünki, onların îmânları, görerek kuvvetlenmişdir.

Liste
Yükleniyor…