Daha önce başörtüsü konusunda yapılan Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesinden geri çevirdiler ama iklim, mevsim değişti; temel hak ve hürriyetlerin düzenleme konusu olamayacağı aşikar olmasına rağmen yasa değişikliği teklifi verilmesi zorunda kalındı. Niçin? Millet uzlaşma, birlik beraberlik bekliyor. Aynı ailede hem başörtülüsü hem de başı açığı var ama bunların birbirine mesafeli bakabilmesi mümkün değil. Gelecek dönemde bu konuyu milletimizin gündeminden tamamen çıkaracağız. 85 milyon bunun arkasında, hiç şüpheniz olmasın.
- Henüz kategori yok.
-
Erbaaspor - İnegölspor Maçı: Tarih, Saat ve Canlı Yayı…08.11.2025
-
Süper Lig: Trabzonspor - Alanyaspor Maçı Öncesi Son Du…08.11.2025
-
Yasemin Ergene'nin Boşanma Sonrası Yeni Yaşamı: Sosyal…08.11.2025
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#uzlaşma
Kimliğimiz, kendimizi algılama ile toplumun algılaması arasındaki uzlaşma çabalarının tümüdür.
Ben her zaman diyalogdan yana oldum. Ülkede yaşanan sorunların diyalog yoluyla çözülmesi ve yeni hükümetin kurulmasına fırsat vermek için istifa ediyorum. Kamu çalışanlarının yeni ücret durumunu belirleyen yasayı ülke ekonomisine zarar vermeyecek bir şekilde hazırlayarak, parlamentoya gönderilmesini sağladım. Bugün Bakanlar Kurulu'nda, yapılacak olan seçimler için yeni seçim kanunu üzerinde tartıştık.
Bir hayalim var: Gün gelecek eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia’nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar.
Dini savaşlar en korkunç savaşlardır çünkü hiçbir uzlaşma ihtimali olmadan yürütülür.
Bir kaplanı uzlaştırmanın şaşmaz bir yöntemi, kendisinin yutulmasına izin vermektir.
Sadece iki halk arasında kurulacak bir diyalog bu sorunu sorun olmaktan çıkarmaya yeter mi? Cevabımız çok net: "Evet, yeter, ve başkaca da bir çare yok zaten.
Hasta iki toplum var: Türkler ve Ermeniler... Ermeniler büyük bir travma yaşıyor Türklere yönelik, Türklerse Ermenilere yönelik büyük bir paranoya yaşıyor. İkisi de klinik vakalar... Kim tedavi edecek bizi? Fransız Senatosu’nun kararı mı, Amerikan Senatosu’nun kararı mı? Kim reçeteyi verecek? Kim bizim doktorumuz? Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru... Bunun dışında doktor, ilaç, hekim mekim yok. Diasporaya sesleniyorum, Ermenilere... Şunun için sesleniyorum,"1915'e takılıp kalmayın, kendinizi 1915'e bağlamayın, kendinizi dünyadaki insanların bu soykırımı kabul edip etmemesine zincirlemeyin. Türklere diyorum ki, ya, Ermeniler niye bu kadar ısrar ediyor bu sorunun üzerinde, diye sorun kendinize... Biraz empati yapın, o zaman bu duruşta belki biraz onur görebilirsiniz... Ermenilere diyorum ki, Türklerin ‘Hayır, bu bir soykırım değildir’ demelerinde de bir onur görmeye çalışın. Nedir o onurlu duruş? ‘Bir Türk olarak ben soykırıma karşıyım, ırkçılığa karşıyım, soykırım Allah’ın belası bir şey, nasıl ya, benim atalarım böyle bir şey yapamaz, çünkü ben yapmam. Dolayısıyla burada da bir onurlu duruş vardır.
Ben üç dil biliyorum. Ermenice, Kürtçe ve Türkçe, Benim içimde bu üç dil hiç kavga etmiyorlar, Barış içinde yaşıyorlar!
Bana göre siyasette düşman yoktur, sadece bir sonraki oylamada size oy verebilecek geçici rakipler vardır.
...Şimdi Altan 2 tane yaklaşım var; bir, ya diyoruz ki Türkiye Tek Adam yönetimine çok alıştı, o yüzden bütün bunlar bizi şaşırtıyor. Altılı Masa içindeki tartışmalar, Emek ve Özgürlük İttifakı içindeki tartışmalar... Halbuki bunlar aslında doğal, siyasetin doğasında olan şeyler. Siyaset bir diyalog, uzlaşmalar rejimi. Ben bunu Almanya'da çok net görüyorum. Almanya koalisyonlarla yönetiliyor. Tek adam yönetiminden o kadar dilleri yanmış ki savaştan beri bir daha Hitler gibi birisi çıkmasın diye bütün sistem koalisyon üzerine, uzlaşma üzerine, diyalog üzerine kurulmuş. O yüzden bir hükümet kurulması aylar sürüyor ve bu seçim sonrası oluyor genelde. Şimdi Türkiye çok ilginç bir şey deniyor; seçim öncesi bir koalisyon kuruldu, ve onun zeminini oluşturmaya çalışıyor. Bir yandan gerçekten zorlu bir süreç. Bu iki ittifak açısından da söylüyorum. Yani muhalefetteki iki ittifak açısından da hiç kolay değil. Tek Adam ağzından her çıkanın kanun olduğu bir yerde "Şimdi nasıl olacak, herkesin rızası mı olacak, herkesin bayrağı mı olup olacak?" falan bunlar büyük kargaşa. Ama demokrasiye dahil bir şey bu, bunu görmemiz lazım. Ama öte yandan da baktığında, ya bu Tek Adam rejimden kurtulmanın tek yolu işte bu yani. Bir araya geleceğiz ve bunu çözeceğiz. Hani "Bunun bu kadar karışık olmaması lazım duygusu" da içimizde. Yani şeye kadar gelmişim 20 yıl geçmiş artık Hani bir adım daha atıp şey yapacaksın bitireceksin işi ve orada hala birbirine çelme takıyorsun. Seyirci olarak tabii biz sahada bunu gördüğümüz zaman da "Ya bunu yapma artık!" diyoruz. İsyan ediyoruz haklı olarak.
Anlaşma yapmak ve uzlaşmak, doğuştan sahip olduğunuz bir yetenektir. Mutlaka genlerinizde vardır.
Dağdaki PKK'lıya, Kürt halkına demiyorum. Dağdaki PKK'lıya kim uzlaşmacı politika uygularsa ondan hesap sorulmalıdır.
Ben uzlaşmak için çabaladığımda, Churchill "Savaş istiyorum!" diye bağırdı. Şimdi, istediği savaşı aldı.