En ilkel çamur ve tahtadan yapılan putlardan, günümüzdeki devlet, lider, üretim ve tüketim gibi putlaştırılmış bir Tanrı tarafından kutsanan putlara kadar devam eden insanlık tarihi esas olarak putlara tapınmanın tarihidir.
- Henüz kategori yok.
-
İrem Derici ve Melih Kunukçu Aşkında Son Perde: Ayrılı…09.11.2025
-
Aynadaki Yabancı 6. Bölüm: Gerçekler Açığa Çıkıyor, Te…09.11.2025
-
Portekiz Ligi: Santa Clara, Sporting Karşısında Erken …09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Haftanın Eleme Heyecanı: 7 Kasım…09.11.2025
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
-
Parma - Milan Maçı Ne Zaman, Hangi Kanalda? İşte Serie…09.11.2025
-
Hertha Berlin'in Genç Yıldızı Kennet Eichhorn Avrupa D…09.11.2025
-
Denizli'de Planlı Elektrik Kesintileri: Birçok İlçede …09.11.2025
-
Daniel Day-Lewis'in "Anemone" Filmiyle Muhteşem Geri D…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#tüketim
Günümüzde insanların mutluluğu “eğlenmeğe” dayanmakta. Eğlenmenin altındaysa “almanın”, tüketmenin doygunluğu yatmaktadır.
Tüm uygarlığımız, karşılıklı kar sağlayan bir alış veriş düşüncesi, satın alma açlığı üzerinde yükseliyor.
Tüketim ideoloğunun dileği bütün dünyayı yutmak; tüketici biberon için çığlıklar atan ebedi süt çocuğu.
Günümüzde insanların mutluluğu "eğlenmeye" dayanmakta. Eğlenmenin altındaysa "almanın", tüketmenin doygunluğu yatmaktadır.
Kapitalizm seni betona gömüyor ey talib, farkında bile değilsin! Hem de bu sefer sarığıyla, cübbesiyle, seccadesiyle...
Biz zahmeti çekeriz ve siz keyfinize bakarsınız, biz üretiriz, siz tüketirsiniz, varlık bizden doğar ve onu siz yutarsınız.
Altınla gümüşü Tanrı yaptınız kendinize, Putperestten farkınız: Bir yerine bin puta tapmanız.
Özgürlük, insanlarla, işgal ettiği alan, tüketiciyle sahip olduğu kaynaklar arasındaki nesnel bir ilişkinin sonucudur.
Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım bu ihtiyaç duyacağım son kanepe. Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra aradığınız tabak takımı. Sonra hayallerinizdeki yatak. Perdeler. Halılar. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.
Dinleyin sürüngenler; sizler özel değilsiniz, sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz, sizler işiniz değilsiniz, sizler paranız kadar değilsiniz, bindiğiniz araba değilsiniz, kredi kartlarınızın limiti değilsiniz, sizler iç çamaşırı değilsiniz, sizler herkes gibi çürüyen birer organik maddesiniz.! Bizler bu dünyanın şarkı söyleyip dans eden pislikleriyiz. Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz.
Reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor. Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar. Neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.
Hergün işe gidiyorsun. Akşamları erken uyuyorsun ve bunun karşılığında aldığın tek şey koltuk takımı. Gerçekten acınası durum.
Bizler vegan beslenmeye geçerek, şirket kârları uğruna milyarlarca hayvanın işkenceden geçirilmesine suç ortaklığı yapmayı reddedebiliriz.
Bağımsız kapitalizm, sonunda kendini tüketene kadar giderek daha fazla sayıda insan yaşamını tüketen devrimci bir güçtür.
Ekonomik saldırı, maldırı yok.. Adam (Güney Kore) borç aldığı paralarla Samsung, LG, Hyundai, Kia markalarını yarattı. Sen Simit Sarayı, Kahve Dünyası, Tatlıses Lahmacunu yarattın. AVM, gökdelen, rezidans, saray yaptın. Trilyonluk Mercedes’e çerez dedin.. Çuvalladın. Nokta!
4 yılda mezun ol, 2 senede bir iş bul, ruh ikizim diye kendini kandırdığın birini bulup evlen, kira öde, çocuk yap ve uykularını mahvet, 10-15 yıl içinde şanslıysan bir ev al ve hafta sonunu İkea'da geçir, yaşlanınca katalogtan lanet bir hastalık seç ve öl.
Zenginliği üretmeden tüketemeyeceğimiz gibi mutluluğu da üretmeden tüketmeye hakkımız yoktur.
Sonunda annelerimizin sütünden kesilsek, bireysel sorumluluklarımızla yüzleşip büyüsek de toplamda insanlık olarak hiçbir zaman büyümüyor ve “tabiat ana”nın sütünden kesilmiyoruz. Onun sütünden kesilmemiz demek bu gezegendeki varlığımızın sona ermesi demek. Etinden, sütünden, derisinden sonuna kadar arsızca yararlandığımız ve kendimizden aşağı gördüğümüz ineklerle ilişkimiz bunun en somut örneği gibi geliyor bana.
Kız çocuklar, kadınlar ne denli üretici olsalar, erkekler ne denli kahvelerde oyunla vakit öldürseler de üreten erkek, tüketen kadınmış gibi, kadınlar aşağılanmış, hakları çiğnenmiştir.
Bugün öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, limonata yapay tatlandırıcılardan yapılırken, mobilya cilası ise gerçek limondan yapılıyor.