#toplum

Dünya hayatı, lunaparktaki oyuncaklara binmek gibidir. Devam ettikçe zihninizdeki güçlü etkisi nedeniyle gerçek olduğunu sanarsınız. Yükselir, alçalır, daireler çizersiniz. Heyecanlandırır, titretir, rengarenktir, gürültülüdür, eğlencelidir... ama kısa bir süre için. Uzun zamandır bu gezintide olan insanlar sorgulamaya başladılar: '- "Bu gerçek mi? Yoksa sadece bir gezintide miyiz?"' Ve aralarında cevabı hatırlayan diğerleri, bize: "Üzülme, korkma sakın, çünkü bu sadece bir gezinti." demek için geri geldiler ve biz bu iyi adamların hepsini... "öldürdük" ve etrafa saldırmaları için şeytanları serbest bıraktık: '-"Hey susturun onu! Bu gezintiye çok yatırım yaptık, susturun! Hayat kaygısından yüzümde oluşan kırışıklara bakın, büyük banka hesaplarıma bakın, aileme bakın! Bu, gerçek olmak zorunda!"' Bu sadece bir gezinti ve bunu istediğimiz zaman değiştirmeye gücümüz var. Sadece bir tercih meselesi: sevgi ve korku arasında. Korkunun gözleri kapılarınıza daha büyük kilitler vurmanızı istiyor: Silahlar satın alın, kendinizi dünyada olup bitene ve gerçeklere kapatın. Sevginin gözleri ise, aksine, hepimizi bir olarak görmenizi istiyor. İşte dünyayı daha iyi bir gezinti adına değiştirmek için yapabileceğimiz seçim. Hemen şimdi!

Müşteriyi kazıklamanın “ticari zeka”, halkı sürekli kandırmanın “siyasi zeka”, ambulansın arkasına takılmanın “pratik zeka”, şike yaparak kazanmanın “sportif zeka”, iyi niyeti suistimal etmenin “kıvrak zeka“ olarak algılandığı bir ülkenin zekaya değil, ahlaka ihtiyacı vardır.

Genellikle siyasi, iktisadi, askeri, sosyal ve kültürel alanda temayüz eden insanların hayat hikâyeleri dikkatimizi çeker; onlara ilişkin biyografik ve monografik eserler yazılır, belgeseller hazırlanır, anma geceleri tertip edilir. Onlar toplumun öncüleri ve önderleridir; öyle varsayılır… O sözünü ettiğim kesimin içindeki kifayetsiz muhterisleri, sahte kahramanları ve miras yedileri şöyle kenara çıkarırsanız, geride kalanlar hakikaten “öncü” , “önder“ ve “model şahsiyetler”dir. Halkımızın tavsifiyle söyleyeyim, onlar “büyük adamlar”dır… Milletler, bu büyük adamların üzerinden dönemin tarihini tanır, günü anlar ve yarını anlamlandırırlar.

İnsanın yeryüzündeki en zayıf hayvan olduğu kabul edilmek zorundadır. Ve onun bütün davranışlarının, bütün aidiyetlerinin, gruplaşmalarının temeli budur. O kendisinden daha büyük bir şeyin parçası olmak zorundadır; ancak o zaman kendisini güvende hisseder.

Kütüphaneler, insanların ve toplumların kendi ülkesinin kültürü, tarihi, hafızası ve dünya kültürüyle temasa geçtiği mekanlardır. Mekanın çok iyi olması, insanları içeri girdikleri zaman dışarı iten değil de kendisine çeken mekanlar olması gerekiyor. Aslında benim arzuladığım, kütüphane olarak projelendirilip inşa edilmiş kütüphanelerdir. Bildiğiniz gibi Türkiye'deki kütüphaneler genelde eski binaların dönüştürülmesi suretiyle vücuda getiriliyor. Bu Rami Kışlası da eski bir mekanın dönüştürülmesi şeklinde olacak bir kütüphane. Tabii Rami Kışlası çok büyük bir kışla. Askeri yenileşme dönemimizin aynı zamanda bir bakıma mimariye yansımış biçimi olan Rami Topçu Kışlası çok büyük bir alanı kuşatıyor. Çevresini de istimlak ederek yaklaşık 220 bin metrekarelik bir alanı, merkezinde kütüphane olmak üzere bir kültür vadisi yapma projesi bu.

Liste
Yükleniyor…