#terör

Bir avuç aptalı bulmuşlar, onlara ‘bu düğmeye basarsan yüzlerce perinin koynuna düşeceksin, peygamberle birlikte namaz kılacaksın’ diyorlar. Kadınları ve çocukların başını kesen, şehirleri ve köyleri yıkan bu gruplar, aslında siyonistler ve sadece görünümleri Müslümandır. Bunlar sadece Müslümanları öldürür.

… milletimize ve dünyaya ne söz vermişsek hepsini yerine getirmiş olmanın rahatlığı ve mutluluğunu duyuyoruz. En başta gelen, en mühim görevimiz olan anarşi ve terörün belini kırdık. Vatandaşlar, "Yarın ne olacak?" diye ümitsizlik içerisinde değil. Yaşama hakkı güvence altında. Başta üniversiteler olmak üzere bütün okullar öğretim ve eğitime bir gün bile ara vermeden devam ediyorlar. Yüzde yüz yedi civarında seyreden enflasyon, aldığımız etkili ve tavizsiz tedbirlerle iki sene içerisinde yüzde yirmi beşe düşürüldü.

İtalyan Sosyal Demokrat üye Amadei, "Ülkemdeki tedhiş hareketlerini iyice artıran Kızıl Tugaylar örgütünün faaliyetlerini bastırmak için bize de bir Millî Güvenlik Konseyi gerekli." şeklinde beyanda bulunmuş. Buna benzer beyanları İtalyan subay ve generallerinin NATO'da çalışan subaylarımıza da söylediği Ankara'ya gelen haberler arasında. "Bizde de bir General Evren çıksa da İtalya'yı bu terör belasından kurtarsa." şeklinde olanlar da var.

Birçok kimsenin evi soyuldu, birçok kimse bıçaklandı, yaralandı, hastaneye gitti, öldü. Birçok kimsenin ırzına geçildi, dağa kaçırıldı. O zarar gören vatandaşa soruyor musun, "Sen bunu affettin mi?" diye? Nasıl affediyoruz biz onu?

Başka çaremiz kalmamıştı. Soldaki partilerin bir kısım mensup ve yöneticileri sol terörist ve bölücüleri himaye etmedi mi? Sağdaki partilerin bir kısım mensup ve yöneticileri sağ anarşist ve teröristleri, "Bunlar milliyetçidir." diye himayesine alıp onlara cesaret vermediler mi? Bir kısım partiler Alevi olan vatandaşlarımıza, bir kısım partiler Sünni olan vatandaşlarımıza sahip çıkmak suretiyle milleti ikiye, üçe bölmediler mi? Bakın yönelttiğim bütün bu soruları sizler de, "Verdiler. Böldüler." diye onaylıyorsunuz.

Türkiye asla paramiliter kuruluşlara, kurumlara teslim edilmeyecektir. Seçim güvenliği önemlidir. Şu anda önünde bulunduğumuz SADAT bir paramiliter kuruluştur. Ve düne kadar Erdoğan’ın danışmanlığını yapıyordu bunlar. Bu kuruluşun hedefleri arasında gayri nizami harp eğitimi var. Yani, sabotaj, baskın, pusu kurma, tahrip, suikast ve tedhiş. Arapça ‘tedhiş’, Türkçesi de ‘terör’. Burası aynı zamanda terörist yetiştiren de bir kuruluş. Dolayısıyla eğer bugün Türkiye’de milyonlarca insan varsa ve Suriye’den gelmişlerse bunların buraya gelişlerinde en büyük rolü oynayan da SADAT’tır. Erdoğan’a sormak isterim, sen bu kuruluşu niçin danışman yaptın ve hangi gerekçeyle çalıştın. Şunu herkesin bilmesini isterim, CHP demokratik yollarla bu ülkede seçimin yapması için her türlü çabayı gösterecektir. SADAT gibi kuruluşlar, ki olursa olsun, seçimi gölgeleyecek herhangi bir şey olursa sorumlusu burası ve Saray’dır. Bunu bütün Türkiye’ye ve halkımıza açıkça ifade ediyoruz. Biz CHP’yiz, Kuvâ-yi Milliye’ciyiz, biz öyle SADAT’çılardan, tedhişçilerden korkacak değiliz. Korkaklar, kapılarını açmayanlardır. Buraya geldik bilgi almak istedik ama korkularından yuvalarına sığındılar. O yuva onları korumaz. Biz bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz sağlıklı, tutarlı bir anlayışla geliyoruz, size soru sormak istiyoruz, ne yaptığınızın bilgisini almak istiyoruz. Kim size destek veriyor, kaynaklarınız nedir, nerelerden sağlanıyor, kaç kişiyi sabotaj yapmak üzere yetiştirdiniz, kaç tane teröristi yetiştirdiniz, bu teröristler, bu sabotajcılar şu anda Türkiye’de veya dünyanın herhangi bir yerinde nerede, bunları öğrenmek istedik. Ama kapılarını korkudan kapattılar. Korkunun ecele faydası yok. Hiç kimse unutmasın, bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi var.

Meşru işler yok o kampta demektir. Ben CHP'nin Genel Başkanı olarak, Türkiye'nin her karışına gidiyorum. Her yerine gidiyorum, ister terör olsun ister başka bir şey... Bir dönem 'Siz Sivas'ın ötesine geçemezsiniz' diyorlardı. Biz değil, Sivas'ın ötesine dünyanın her yerine gideriz.

Onun için, bu bağlamda suyu yokuşa sürmeye başlasak bir an önce çok iyi olur. Kendimizi hiç ağırdan satamıyoruz! Böyle bir dış politika olabilir mi? Türkiye'yi dünya terörizminin barınma alanı yapan bir dış politika ile Türkiye çok büyük bir kaosa sürüklenmektedir. Kendi içerisindeki terör, Kürt, Kıbrıs, sanal ekonomi, yargı, başkalaşım, devleti tamamen ele geçiren cemaatler sorunları ile Türkiye, tam çıktım derken bir anda düşer ve batar. Sonucunda da, biraz daha gecikilirse kurtaracak ne halk, ne de ülke kalmayacaktır. Bütün dünya hayretle bizi izliyor! Bir ülke nasıl bu şekilde intihar eder diye! Her şey yalan, göz boyama, şov, günü kurtarma doğrultusunda planlanmıştır. Fark edenlere ortaçağlarda bile görülmeyen boyutlarda bir komplo mevcuttur.

İki gün önce PKK'lı militanlar Avrupa Karma Parlamentosu binasını bastılar, cam çerçeve kırdılar, yıktılar. Aslında burada Avrupa'nın gerçekten Türkiye'ye karşı çifte standardını, iki yüzlülüğünü çok net şekilde görüyoruz. Aslında zarar veren PKK, zarar veren İŞİD, zarar veren DHKP/C'nin yurt dışı uzantıları. Burada tarihten gelen birtakım husumetten dolayı, kuşatmalardan bu tarafa Avusturya'nın Türkiye'ye böyle bir fobisi var. Aslında bizim oradaki teşkilatlarımızın, masum Türk vatandaşlarının, ekmeğinin peşinde olan arkadaşlarımızın varlığı onların emniyeti için de bir teminattır.

Liste
Yükleniyor…