Tanrı, her zaman, içine tüm çelişkilerin aktığı bir kanalizasyon sistemini andırmıştır.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#teoloji
Aziz Augustinus 3. yüzyılda, dünyanın 7 günde yaratıldığını anlatan Yaratılış Kitabı’na felsefi bir açıdan bakmamız gerektiğini, Kitap’ın gerçek anlamıyla 7 günden söz etmediğini söylemişti. Bakın, Kutsal Kitap insanlara cennete nasıl gideceklerini anlatmak için yazıldı, cennetin ya da dünyanın nasıl yaratıldığını göstermek için değil. Adem ve Havva hikâyesi elbette insanlığın Tanrı’nın yaratıkları olduğundan bahseder ama altında yatan asıl mesaj şudur: “Birlik olun.” Çünkü o dönemde insan ırkı düşmanlıkla kavruluyordu. Yaratılış Kitabı’nın sosyal bir mesajı vardı demek istiyorum.
Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? Öyleyse o güçsüzdür. Yok gücü yetiyor da önlemek mi istemiyor? Öyleyse o, kötü niyetlidir. Hem güçlü hem de iyi ise kötülük nereden geliyor?
Eğer Tanrılar yeryüzünden kötülükleri kaldırmak istiyorlar da kaldıramıyorlarsa o zaman onlar her şeye gücü yeten değillerdir. Eğer yapabilirler de, yapmak istemiyorlarsa o zaman onlar iyiliksever değillerdir. Eğer onların kötülüğü kaldırmaya ne güçleri ne de istekleri varsa o zaman onlar ne her şeye gücü yeten, ne de iyilikseverlerdir. Ve son olarak eğer Tanrı’lar kötülüğü kaldırma gücüne sahipseler ve kaldırmayı istiyorlarsa o zaman kötülük nasıl ortaya çıkmıştır?
Her ne isimde olursa olsun, Hıristiyan Kilisesi, kadının ikincil ve insandan aşağıya yaratıldığı ve günahın dünyaya getirildiği ve bir Kurtarıcı'nın kurban edilmesini gerektirdiği teorisine dayanmaktadır.
Dinbilim, bir konuyu, onu anlamayan insanlara açıklama girişimidir. Burada amaç, gerçeği söylemek değil, soruyu soranı tatmin etmektir.
O (Cemaat-i İslami e.n.) bir misyoner ya da vaizler ya da evanjelistler örgütü değil, Tanrı'nın askerlerinin örgütüdür.
Bu konuyla ilgili teolojik görüşlere gelirsek... Bu hep bana acı verici gelmiştir. Beni şaşkına çeviriyor. Aslında ateist bir dilde yazmaya hiç niyetim yok. Ancak dört bir yanımızın dizayn ve mutlak iyiliğe dair kanıtlarla çevrili olduğuna dair izleri diğerlerinin görebildiği gibi doğrudan göremiyorum, keşke görebilseydim. Dünya'da çok fazla gizem var gibi. Mutlak iyi olan ve her şeye gücü yeten bir Tanrı'nın, canlı tırtılların vücudundan beslenen Ichneumonidae yaban arılarını ya da fareyle oynayan bir kediyi yarattığına kendimi ikna edemiyorum. Buna inanmayan biri olarak, gözün de açık bir şekilde tasarlanmasına gerek olduğunu düşünmüyorum. Öte yandan bu harika evrenin ve özellikle de insan doğasının saf kaba kuvvetin bir sonucu olduğuna inanmak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum. Her şeyin tasarlanmış yasaların etkisi altında olduğunu; detayların ise iyi veya kötü, şans diyebileceğimiz bir sürecin sonucu olduğunu düşünmeye eğilimliyim. Bu nosyon beni tamamen tatmin ediyor değil. Tüm bu konunun insan zekası için çok derin olduğunu hissediyorum. Bir köpek de Newton'un zekası hakkında spekülasyonda bulunabilir. Bırakın herkes istediğini umsun ve istediğine inansın.
Sekülerizm içinde bulunduğumuz bu yaşama ait bir görevin yasasıdır ki bundan katışıksız insana ait değerlendirmeler ve de başlıca olarak teolojiyi belirsiz veya yetersiz veya güvenilmez veya inanılmaz olarak bulan kişilerin değerlendirmeleri kast olunur. Temel ilkeleri üç başlıktadır: (1) Maddesel anlamda bu yaşamın ilerletilmesi. (2) Bilimin insan çabası için hazır oluşu. (3) İyiyi yapmanın iyi oluşu. Başka bir iyilik olsun olmasın bu yaşamın iyi oluşu bir iyiliktir ve iyiyi görmek de iyidir.
Sekülerizm içinde bulunduğumuz bu yaşama ait bir görevin yasasıdır ki bundan katışıksız insana ait değerlendirmeler ve de başlıca olarak teolojiyi belirsiz veya yetersiz veya güvenilmez veya inanılmaz olarak bulan kişilerin değerlendirmeleri kast olunur. Temel ilkeleri üç başlıktadır: (1) Maddesel anlamda bu yaşamın ilerletilmesi. (2) Bilimin insan çabası için hazır oluşu. (3) İyiyi yapmanın iyi oluşu. Başka bir iyilik olsun olmasın bu yaşamın iyi oluşu bir iyiliktir ve iyiyi görmek de iyidir.