Her şeyin bir nedeni varsa, Tanrının da bir nedeni olmalıdır. Nedensiz herhangi bir şey var olabiliyorsa, bu Tanrı gibi dünya da olabilir.
- Henüz kategori yok.
-
Gelin Evi'nde 150 Bin TL'lik Büyük Ödül Sahibini Buldu…10.11.2025
-
Güntekin Onay'ı Hedef Alan Şüpheli, BeIN Sports Binası…10.11.2025
-
Cemre Baysel'in Aşk Hayatında Yeni Gelişme: Blok3 Sonr…10.11.2025
-
10 Kasım 2025 Pazartesi Tüm Kanalların Yayın Akışı: Sh…10.11.2025
-
ATV Canlı Yayın Rehberi: Frekanslar, Dijital Platforml…10.11.2025
-
Elle Fanning Başrollü 'Predator: Badlands' Gişede Seri…10.11.2025
-
Müge Anlı ile Tatlı Sert Yeni Sezonunda Şüpheli Ölüm v…10.11.2025
-
Tera Yatırım Teknoloji (TEHOL) 2025/9 Döneminde Net Kâ…10.11.2025
-
EPDK'dan Ekim Ayında Enerji Piyasalarında Yoğun Lisans…10.11.2025
-
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 87. Ölüm Yıldönümün…10.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#tanrı
Karl Marx Hıristiyanlığın adaletsizlik, yoksulluk ve eşitsizlikle baş etme konusunda bin beş yüz yılı olduğunu ama bu zamanın sadece bunu başaramayacağını kanıtladığını söyledi. Buna göre Marx, yeni yöntemler geliştirilmesi gerektiğini savundu ve on yıllar boyu birçokları dayanışma temeline oturtulmuş Marksist sosyalist sistemin yoksulluğu sona erdireceğine ve dünyaya barışı getireceğine inandı. Bugün, Tanrı’yı hiçe sayan politikaların ve böylesi sosyal teorilerin geride nasıl nasıl büyük katliamlar bıraktığını görüyoruz. Hıristiyan inancı etkisinde şekillenen liberal ekonominin dünyanın çeşitli bölgelerinde başarıya ulaştığı inkar edilemez ama Afrika gibi güç bloklarının ekonomik çıkarları için savaştığı yerlerde sonuç daha üzücü olmuştur. Böyle durumlarda eski sosyal yapılar ve ahlaki değerler yok edilmiş, sonucunda da kulaklarımızdan silinmeyen acılı bağırışlar kalmıştır. Hayır, Tanrı olmadan hiçbir şey iyi gidemez.
Son on yıllarda ne kadar çok ideolojik akım, doktrin ve moda olan düşünce gördük. Hıristiyanların küçük sandalı bu akımlarla sık sık sarsıldı: Marksizmden, liberalizme, kolektivizmden radikal bireyciliğe, ateizmden bir tür dinsel mistisizme ve kuşkuculuğa kadar. Kilise’ye uygun net bir inanca sahip olmak sık sık köktendincilikle etiketlendi. Ancak tüm bu akımların bir tanesi dönemimize damgasını vuran, onu özetleyebilecek bir tutum olarak ortaya çıktı: Görecelik. Hiçbir şeyi kesin olarak kabul etmeyen, kriter olarak sadece kendi egosunu ve isteklerini kabul eden bir görecelik diktatörlüğü kuruluyor. Oysa bizim başka bir ölçümüz var: Tanrı’nın Oğlu.
Dinci takım, yaratıcı olarak Tanrıya kadar gidildiğinde, en azından kendileri açılarından sorunun çözüldüğüne inanıyor; çünkü bu aşamadan sonra mantık ve akıl yürütmenin gerekli olmaması bu kesimi rahatlatıyor.
En çok sevilen ya da değerli şey özene bezene tasarlanır ve dikkatle imal edilir. İnsan Tanrı gözünde en değerli varlık olmasına karşın en çok defekti (bozukluğu) olan tür gibi görünüyor. Şimdilik insan soyunda adı konmuş 9000 çeşit kalıtsal hastalığın olduğu bilinmektedir. Bir fabrika düşünün ki 9000 çeşit bozukluğu olan bir ürün imal ediyorsunuz ve buna da akıllı tasarım diyorsunuz. Ya akıllılığı bilmiyorsunuz ya da tasarım ne demektir onu bilmiyorsunuz. Sıkıştığınızda takdiri ilahi diyorsunuz. Bütün bunları görebilmek belirli bir sezinlemeyi, bilgiyi ve en önemlisi yargılamayı gerektirir. İnsan doğası gereği benmerkezli (antroposentrik) olduğu için her şeyi kendi çıkarı açısından değerlendirir. Ben yaşıyorsam ve özellikle de iyi yaşıyorsam bu çok iyi kurulmuş tanrısal bir düzenin sonucunda olmaktadır. Ancak henüz erginliğe ulaşamadan ölen kardeşlerim için böyle bir yargı geçerli değildir. Benim çocuklarımın eli yüzü düzgün ise bu Tanrısal bir tasarımın sonucudur ancak komşunun bütün aileyi sıkıntıya sokan sakat doğmuş çocuğu ‘Tanrı’nın benim halime şükretmem için yapmış olduğu bir düzenlemedir’. Tanrısal tasarımda acaba bencillik ve narsistlik bir ön koşul mudur?
Biyolojik sistemlerin aslında çok akılsızca tasarlandığını vurgulamak istiyorum ve soruyorum: Nasıl bir tasarım olsaydı normal veya akılsız tasarım olacaktı? İnsan çok akıllı bir tasarımın ürünü değil. Bugün genetik olarak ismi konmuş 9.000 çeşit hastalık var. Bir fabrika düşünün ki 9.000 çeşit hatayla üretim yapıyor. Bunun yanı sıra prostat, apandisit, yirmilik diş gibi bazı yanlış oturtmalar var. Sonra erkekler neden sünnetli doğmuyor? 2.000 yıldan beri en az on milyon çocuğun enfeksiyon yüzünden öldüğünü söyleyebiliriz. Tanrısal bir tasarım, sünnetli dünyaya getirerek bu kadar suçsuz insanın ölmesini önleyebilirdi. Başka bir örnek de kaslarımız. Boyları kemiklerimizin boyuna uygun olmadığı için vücudumuzda ağrılar oluyor. Her şeyi bir yana bırakın doktorluk diye bir meslek var. Doktorluk hasarlı tasarımı ortadan kaldırma mesleğidir.
Belgesellerde temel malzeme Tanrı tarafından yaratılmıştır. Kurgu filmlerde yönetmen Tanrı'dır, hayatı onun yaratması gerekir.
Eğer Tanrı insana yaşamaya zorladığı hayatı kendisi yaşamak zorunda kalsaydı kendini öldürürdü.
Tanrılar reddedilmelidir, ama hepsi bu kadar değil: Varlıklarının nedenleri maskelerinin altında aranmalıdır.
Tanrı sözcüğü benim için insan zaaflarının bir ifadesi ve ürünü olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Kutsal Kitap saygı duyduğum, ancak yine de ilkel ve bir hayli çocuksu bulduğum bir söylenceler topluluğu. Hiçbir yorum, ne denli incelikli olursa olsun, bu görüşümü değiştiremez. En incelikli yorumlamalar birbirlerinden oldukça farklılar ve bunların özgün metinle hemen hemen hiçbir ilgisi yok. Bana göre Yahudilik, öteki tüm dinler gibi, en çocuksu boş inançların nesneleştirilmesidir ve üyesi olmaktan mutluluk duyduğum, düşünce yapısına son derece yakın olduğum Yahudi halkı da benim için öteki insanlardan farklı bir niteliğe sahip değildir... Bu insanlarda ‘seçilmiş’ olduklarını gösteren hiçbir şey görmüyorum.
Kuantum mekaniği konusunda çok çalışmak gerekir. Ama, içimden bir ses bana bunun her şeyin çözümü olmadığını söylüyor. Bu teoriyle birçok şey açıklanıyor; ama hala O'nun sırrını çözebilmiş değiliz. Ben yine de, O'nun zar atıp kumar oynadığını, hiç mi hiç zannetmiyorum.
Defalarca söylediğim gibi bana göre kişileşmiş bir Tanrı çocukça bir şey. Beni bir agnostik olarak adlandırabilirsin... Ben, kendi var oluşumuzu ve doğayı kavrayarak anlamayabilmemiz hususundaki zayıflığımızla uyumlu tevazulu bir tutum almayı tercih ediyorum.
Kendi yarattıklarını cezalandıran ya da ödüllendiren, biz insanlarınkine benzer istekleri olan bir Tanrı'yı benim aklım almaz. Bedeni ile öldükten sonra yaşayabilecek bir insan da düşünemem. Zayıf yürekliler, korku ya da gülünç bir bencillikle bu çeşit düşünceleri beslesinler istedikleri kadar.
Eğer Tanrı olmasaydı, bir insan aziz olabilir miydi; bu benim bugün bildiğim tek samimi problemdir.
Gelenek Tanrıyı ne pahasına olursa olsun hayatta tutabilmek için kadınları kesinlikle görünmez kılmak gerektiğini bilir.