#soykırım

Kızılderililer'in aksine, bu kara derili adamlar, Amerika'da hiçbir zaman özgür olmadılar. Tek amaçları; yaşamlarını sürdürmek oldu ve emeklerine de gereksinim duyan beyaz adamlar, bunları öldürmektense, çalıştırmayı tercih ettiler. Ve böylece soykırıma uğramadılar. Özellikle 'güneyde' yaşadıkları, yaşam değildi ama varlıklarını sürdürdüler.

Soykırım gibi, insanlar hayvanların başına ne geldiğini öğrenmek istemiyorlar, reddetme hali içerisindeler; yakılmış insanların dumanları arasında işini görmeyen devam eden “İyi Almanlar”ın bir benzerini ahlaki iyilik ve merhamet numarası yapan; ama yiyecek seçimleri hayvanlara yönelik soykırımı devam ettirmeye yarayan önyargılı ikiyüzlülerden başka bir şey olmayan “İyi İnsanlar”da görebiliriz.

Gezegenin her bir yanında gözler önüne serilen devasa bir soykırım var, ve şu anda en çok ihtiyacımız olan şey devasa bir toplumsal direniş, ve ne şekilde olursa olsun dünyaya ve hayvanlara karşı yürütülen bu total savaşı durdurmak. Öfkeye, direnişe, korkusuzluğa, fedakârlığa, bedenlerimizi öne sürmeye, gerekirse özgürlüğümüzü ve hatta hayatlarımızı riske atmaya ihtiyacımız var. Akademisyenler nihayetinde politik eyleme ve devrimci değişimlere sürekli engel olan, kendi çıkarlarına düşkün kariyeristler, hayvan soykırımından para kazanan çıkarcılar, bürokratik görevliler, devletin hizmetçileri ve teorik fetişistler topu topu.

Nazi toplama kamplarında kullanılan endüstriyel öldürme biçimlerinin ABD mezbahalarında 19. yüzyılın sonlarında kullanılan tekniklerden model alındığını söylemek gerek. Yahudi soykırımı kurbanları hayvanların mezbahaya götürüldüğü aynı tren raylarında taşındılar, insanlar tavuk çiftliklerindeki tavuklar gibi bir araya tıkıştırıldılar, ve Auschwitz gibi öldürme alanlarının kendi mezbahaları vardı. Hayvanların topyekûn nesneleştirilmesi ve masum canların mekanize bir biçimde öldürülmeleri insanlar için kitlesel öldürmelere yönelik bürokratik yönetimlerin ve teknolojilerin kolayca kendilerine de uygulanabileceği konusunda yapılmış bir uyarı anlamına gelmeliydi. Bu yüzden Theodor Adorno dokunaklı bir biçimde şu sözleri söylemişti: “Auschwitz bir insan bir mezbahaya bakıp da 'ama onlar hayvan' diye düşündüğü zaman başlar”.

Klasik bir şekilde söylemek gerekirse, birisi “kalkınma” kelimesini söylediği an, silahıma uzanıyorum. En kötüsü ise “kalkınma”; hırs, sömürü, soykırım ve insanların, hayvanların, biyolojik çeşitliliğin şirket-militarizm makinesının devasa tekerlekleri arasında ezilmesinde bir suç aleti olarak işlev görüyor. “Kalkınma” kelimesi olsa olsa, milyonlarca insanın hayatta kalmak için debelendiği bu gerileme çağında zalim bir şaka olabilir.

Evrim bir gerçektir. Makul şüphenin ötesinde, ciddi şüphenin ötesinde, aklı başında, bilgili, zeki şüphenin ötesinde, her türlü şüphenin ötesinde evrim bir gerçektir. Evrimin kanıtları, en az Soykırımın kanıtları kadar kuvvetlidir, hem de Soykırımın görgü tanıkları olduğunu dikkate alsak bile.

Varlıklarını başka halkları katledip, onların doğal kaynaklarını sömürmek üzerine kurmuş olan ve bu geçmişle hâlâ yüzleşmemiş olan Batı Avrupa ülkeleri mi... Yoksa 75 milyon Kızılderili'nin ölüsü üzerine ülke kuran, imha süreci 'kahramanı' Kolombus için anma günleri düzenleyip heykeller diken, atom bombalarıyla üç günde 400.000 kişiyi katleden, Vietnam'dan Irak'a işgal ve imha düzenini devam ettiren ABD mi Türkiye'ye hesap soracak?

Avrupa soykırımdan bahsediyor. Soykırım Balkanlar'da olmuştur. Bulgar, Sırp, Yunan, bizim Türklerimizi katletmiştir, soykırım orada olmuştur. Ben Avrupa tarihine inanmam, Avrupa tarihi bizim tarihimizi tahrip etmiştir, benim bütün hayatım bu tahrifatı düzeltmekle geçti. Eğer herhangi bir şey için övüneceksem bunun için övünürüm. Avrupa'nın yalanlarını yüzlerine vuruyorum. Avrupa bize hiçbir zaman dost olmadı. Bugün de geleneksel düşmanımızın maşası halinde. Türkiye çok güçleniyor, Avrupa da bundan korkuyor ve bizi parçalamak istiyor. Çünkü Türkiye, Ortadoğu'da oldukça parçalayamaz, Türkiye'yi bağımlı yapamaz. Ama parçalayarak bağımlı yapmaya çalışıyorlar. Bizde AB sevdası var, AB bizi anlamıyor. Bizim diplomatlarımızın, hükûmetlerimizin, medyamızın bu rehaveti karşısında tekrar isyan damarlarım kalkıyor. Avrupa kapitalizmi, Avrupa'nın refahı Türkiye sayesindedir.(Balıkesir Üniversitesi'nde alkışlanan konuşmasından, 2006)

Liste
Yükleniyor…