Kuzey Atlantik Okyanusu’nun Batı Avrupa kıyılarında bulunan devletler, bilinçli ve gayretli bir şekilde dünyayı keşfe koyulan ilk devletlerdi. Bu keşifler, deniz teknolojisindeki ilerleme, misyoner tutkular, monarşik ve şahsi zafer hayalleri ve büsbütün maddi doyumsuzluğun güçlü bir karışımından kaynaklanıyordu.
- Henüz kategori yok.
-
Daniel Day-Lewis'in "Anemone" Filmiyle Muhteşem Geri D…08.11.2025
-
Milan, Parma Deplasmanında Kritik Virajda: Allegri'den…08.11.2025
-
Bergen County Yargıcı, İç Zarfı Olmayan Oy Pusulaların…08.11.2025
-
Gönül Dağı Dizisinin Sevilen Oyuncu Kadrosu ve Yeni Ge…08.11.2025
-
Aleyna Solaker'den 'Güller ve Günahlar' Rolü ve Kadın …08.11.2025
-
Altınkılıç, Kenan ve Zayn Sofuoğlu ile Sağlıklı Yaşam …08.11.2025
-
Chelsea ve Wolverhampton Karşı Karşıya: Liam Delap ve …08.11.2025
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#sömürgecilik
Unutulmamalıdır ki, hainliklerinin nedeni, dünyada görülmüş en büyük doyumsuz hırs ve hırslarıdır.
Bu kadar çok sayıda canı öldürmelerinin ve yok etmelerinin nedeni, Hıristiyanların nihai amaçlarının, altın elde etmek ve çok kısa bir zamanda kendilerini zenginlikle şişirmek ve böylece liyakatleriyle orantısız yüksek bir mevkiye yükselmek olmasıdır. .
Aradan geçen kırk yılda, Hıristiyanların cehennemi eylemleriyle on iki milyondan fazla erkek, kadın ve çocuğun haksız yere katledildiğini çok kesin ve doğru bir şekilde tahmin edebiliriz. Doğrusu, öldürülenlerin sayısının elli milyona yakın olduğuna kendimi kandırmaya çalışmadan inanıyorum.
San Juan civarındaki otuzdan fazla başka adanın büyük bölümü ve aynı nedenden dolayı nüfus boşaltıldı ve arazi harap oldu.
Ve tüm Hint Adaları'ndaki Kızılderililer, İspanyol Hıristiyanlara karşı hiçbir eylemde bulunmadılar, ta ki bu Hıristiyanlar ilk kez ve birçok kez onlara veya komşu uluslara karşı sayısız acımasız saldırılar gerçekleştirene kadar.
Avrupalılar 16. yüzyılda Afrika’yı adım adım işgal edip her tarafını sömürgeleştirme niyetiyle giriş yaptıklarında karşılarında yerel güçlerin dayanamayacaklarını biliyorlardı. O yerel güçler de gelen Avrupalılar karşısında, Avrupa darbesi karşısında o gün, o asır, en büyük ve de yegane desteğin Osmanlı’dan olacağını bildiklerinden dolayı Osmanlılar 16. yüzyılda bugünkü Mısır’dan Cebelitarık Boğazı’na kadar olan Kuzey Afrika hattında ve Kızıl Deniz havzasında hem Arap Yarımadası sahilleri hem de Afrika’nın doğu sahillerini güven altına aldılar o 16. yüzyıl boyunca. Bu yüzyıl aslında Afrika’nın büyük bir kurtuluş asrıdır.
Bütün İslam dünyasında son dönem Doğu milletlerinin onurunu sömürgeciliğe karşı en iyi temsil etmiş bir şahsiyet söyleyin desek, hepsi hiç şüphesiz, Şeyh Şamil der, Şeyh Şamil der, Şeyh şamil der.
Osmanlı Devlet'nin iktisadi ve sosyal yapısının bozulması büyük ölçüde Batı kaynaklı olmuştur. Batı'da sömürge ticaretinin uzak denizyollarını kullanarak gelişmesi, ticaret yollarını Osmanlı topraklarından kaydırmıştır ve sermaye birikimi, yeni keşifler, icatlar kapitalizmi güçlendirmiştir.
Avrupa kıtası üzerinde akla uygun bir şekilde “toprak politikası” takip edilecek yerde, nedendir bilinmez, bir “sömürgecilik” ve “ticaret” politikasına saplanıp kalındı. Böylece silâh elde ederek anlaşma yapma zorunluluğundan kurtulabilineceği yolunda hatalı bir fikir beslendi. Bunun sonucu ise politikaya bütün bütün beceriksiz bir hal verdi. Aslında bu girişimin sonucu önceden kolayca tahmin edilebilirdi. En sonunda çamura oturuldu. Dünya Savaşı, Almanya’nın kargaları güldüren dış politikasının imzaladığı borçları ödemek için bir “masraf pusulası” oldu. En iyi çare, Avrupa kıtası üzerinde topraklar almaktı. Böylece Almanya’nın Avrupa’nın nazarında cesaret ve değeri artırılırdı. Daha sonra sömürge topraklarının elde edilmesi ile yeni bir sahada da genişleme yoluna girilirdi. Bunun için Almanya’nın İngiltere ile bir anlaşma yapması gerekirdi. Yahut Almanya askeri kuvvetini geliştirmek için 40-50 yıllık kültüre ait bütün masraflarından vazgeçip bütçeyi bu tarafa aktarmalıydı. Bu sorumluluk pekâlâ omuzlanabilirdi.
Latin Amerika'ya İberik Yarımadası'ndan ve Kanarya Adaları'ndan yerleşimler XVI. Yüzyılın başlarından itibaren artarak sürdü. Sömürgeci ve Hıristiyanlaştırmacı bir istilaydı bu elbet ama aralarında geçim derdinde olan yoksullar olduğu gibi idealist, maceraperest-romantik ozanlar da vardı.
Fransa, bizi 132 yıl boyunca sömürdü ve bu sürede birkaç güzel sözle silinemeyecek vahşi suçlar işlendi. Bazı aşiretler ve aileler, çocuklara varılana kadar bütünüyle öldürüldü.
Abdülhamid'in tahttan indirilmesi, sadece bizim tarihimiz açısından değil, dünya tarihi açısından da bir milattı. Abdülhamid, son Osmanlı'ydı: Hem Osmanlı'nın üzerine gelen Batı uygarlığının askerî, siyasî, ekonomik ve stratejik saldırılarına göğüs gerecek bir “maddî çağdaşlaşma süreci” başlatmıştı. Hem de, Osmanlı'nın iddialarını, sömürgecilere –ve küreselleşen Yahudi sermayesine– kâbuslar gördürtecek kadar küresel boyutlara taşımıştı.
Onların ne kadar medeni olduklarını görmek için sadece Paris, Berlin, Londra, Roma’ya Broadway’e, Manhattan’a, Holywood’a bakmak yetmez; Ebu Gureyb’e, Guantanamo’ya, Gulag takımadalarına, Ruanda’ya, Çad’a, Afganistan’a da bakmak gerekir.
Fransızlar 1830’da Cezayir’i sömürgeleştirdi, 1839’da da İngilizler Aden’i. Tunus da böylece elde edildi 1881’de. Mısır 1882, Sudan 1848, Libya ile Fas 1912. 1920’de de Avrupa bölüşüverdi Ortadoğu’yu. Bu arada Türkiye’yi paramparça etmek istediler. Batı’nın sömürgeci belkemiği, Mustafa Kemal Atatürk’le, Türkiye’de kırıldı.