#siyasetçi

Sanayileşmenin ve kalkınmanın tarihe gömüldüğü bir toplumda akıl bir lükstür; kapitalizm öncesinde ve tekelli düzende, bir rehber olarak, akıl'a gerek olmadığını biliyoruz. Öyleyse akılsızın akıllıyı kovma süreci normal olmaktadır. Tefeciyi siyasetçinin esir aldığı bir toplumda da en akılsızın en yüksek tepeye çıkması ve kütlesel olarak akıldan kaçış yasadır ve bizde şimdi bu yasa yürürlüktedir. Kamu gelirlerinin, fiilen tamamının faiz ödemelerine ayrıldığı bir ülkede tefeciler egemen demektir; insanı tefeci ahlakının yönettiğini anlıyoruz.

Milletvekilleri ve yargıçlar ister istemez paranın, şöhretin ve gücün tüm cazibelerine maruz kalmakta, onları partiler arası adaleti hiçe saymaya, hakları satmaya ve insanların hürriyetlerini çiğnemeye sevk etmektedirler. Öte yandan jüri üyeleri bu ayartmaların hiçbirine maruz kalmıyor.

Politikacılar bu kelimeyi bilirler. Sizin üzerinizde kullanırlar. Politikacılar geleneksel olarak üç şeyin arkasına saklanmışlardır: Bayrak, Kutsal Kitap ve çocuklar. Ancak bir sebebi var. Bunun bir sebebi var. Eğitimin rezil oluşunun bir sebebi var. Asla düzelmemesi ile aynı sebep. Asla düzelmeyecek. Boşuna beklemeyin. Elde ettiğinizle mutlu olun. Çünkü bu ülkenin sahipleri bunu istemezler. Gerçek sahiplerinden bahsediyorum: Büyük ve zengin. Gerçek sahipleri: Her şeyi denetleyen ve her şeye karar veren büyük ve zengin iş hissedarları.

Politikacı, bir fiiliyatta ya da onu izah etme durumunda aynı zamanda büyük felsefe yapamaz. Fakat felsefî ve etik temelleri olmaksızın hareketmesi hâlinde hata işleme tehlikesiyle karşı karşıyadır. O zaman fırsatçılığa batma tehlikesi içindedir. Hatta bir şarlatan olma tehlikesiyle de karşı karşıyadır.

Politikacılar din sömürüsü ile yola çıkmışlarsa ve geçmişlerinde açık ya da kapalı belirli cemaatlerin mensubu iseler ya da onların tezgâhından geçmişlerse, halkın inancını talan ve yalanlarına kılıf olarak kullanmaya başlamışlarsa, doğruyu bulma neredeyse olanaksız hale geçer.

Liste
Yükleniyor…