#reform

Türk ilericiliğinin bete noire'ı Hamid, aşırı vesveseli, her türlü özgürlükten korkan, ancak imparatorluğu yaşatabilmek için büyük reformlar yapılmasına inanmış ve bunları başlatmış bir Osmanlı prensi idi. İmparatorluğun artık Batı'da kalamayacağını görebilecek kadar realist idi ve doğu'ya kaydırmak istiyordu, bu amaçla, Şii imasından çekindiği için soyadını 'Afgani' olarak değiştiren İrani Cemalettin ile Panislamizme sarılıyordu.

Açık olalım: reform için değil devrim için mücadele ediyoruz; insancıl efendiler için değil köleliğin sona ermesi için mücadele ediyoruz. Hayvan özgürlüğü insan kulaklarının duyduğu en radikal fikri ilerilere taşıyor: hayvanlar bizim giysimiz, kaynaklarımız, yiyeceğimiz, eğlence araçlarımız değiller; onlar bizim amaçlarımız için değil kendi amaçları için varlar.

Herhangi bir ülkede hatalı gelenekler hüküm sürerken, o, toplumu onların hatasına ikna edene kadar, herhangi bir bireyin onlara karşı suç işlemesi insan doğasına dair bir cehaletin kanıtı olacaktır.

Türkiye'ye diz çöktüremeyeceklerini görenlerin, diplomasi ve ekonomi alanında yoğunlaştırdıkları kuşatma çabalarını reform gündemimize hız vererek boşa çıkardık. Türkiye'yi salgınla birlikte hızlanan yeni küresel siyasi ve ekonomik düzende hak ettiği yere çıkarmakta kararlıyız. Ülkemizin hayrına olan her iş gibi reformlarımızı da kör bir husumetle sabote etmeye çalışanları milletimizin takdirine havale ediyoruz. Birçok ülkede görülen sıkıntıların, tedarik zincirindeki aksaklıkların ve güvenlik zafiyetlerinin hiçbirine Türkiye'de şahit olunmadı.

Bugün ülkemize karada ve denizde ikinci Sevr’i dayatmalarının da bu kuralla ilgili olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Türkiye kendisini güçlendiren bu değişim, silkelenme sürecinden geçmeseydi şüphesiz yumuşak bir Sevr’e dönüş etabına sokulacaktı. Bunlar bize reform, AB üyeliği süreçleri diye yutturulacak, vatandaş ikna edilmeye çalışılacaktı.

Bürokrasinin azaltılması konusunda da arzu ettiğimiz oranda bir başarı sağladığımızı iddia edemem. Bürokrasi hastalığı, bütün devlet dairelerini bugüne kadar büyük ölçüde sarmış. Uzun senelerin birikimi olan bu hastalığı üç beş senede tedavi etmenin, söküp atmanın mümkün olmayacağını insaf sahibi bütün vatandaşlarım kabul ederler. Üç sene içerisinde azaltılmış fakat tamamen yok edilememiştir. Üzerinde hassasiyetle durulduğu takdirde önümüzdeki dönemlerde üstesinden gelinebilir inancındayım.

Bu konuda benden bir şeyler duyan veya okuyanlar bilirler ki, üzerinde ısrar edilen başlıca noktalardan biri, toplumların veya diğer yapay kombinasyonların oluşturulmasının, yasa koyucular ve reformcular tarafından şimdiye kadar yapılmış ilk, en büyük ve en ölümcül hata olduğudur.

AK Parti’nin varoluş sebebi neydi? AK Parti, Türkiye’nin bugüne dek çözülemeyen sorunlarını çözmeye talip oldu. Türkiye’nin çözülemeyen sorunları nedir? Kıbrıs’tır, Ermeni sorunudur, Alevi sorunudur, Kürt sorunudur ve Türkiye’nin ekonomik olarak hak ettiği yerdir. Ekonomide yapılması gerekenler ciddi olarak başarıldı. Sosyal ve ekonomik çok ciddi reformlar yapıldı ve Türkiye dünyanın gıptayla izlediği bir ülke oldu.

Liste
Yükleniyor…