- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#parti
Halkın menfaati ile partinin menfaati çeliştiği zaman Marksist-Leninistler, halkın menfaatinden yana çıkarlar.Bu hizipçilik değildir.Partinin mefaati adına, halkın menfaatlerinin karşısında yer almak, işte budur hizipçilik.
Sosyalistler, din konusundaki tavırlarını genellikle şu sözlerle belirtirler: “Din, kişinin özel meselesi olarak görülmelidir.” Ancak herhangi bir yanlış anlamaya yol açmamak için, bu sözlerin anlamı kesinlikle açıklanmalıdır. Devlet söz konusu olduğunda, dinin kişisel bir sorun olarak kalmasını isteriz. Ancak, Partimiz düşünüldüğünde dini kişisel bir sorun olarak görmemiz söz konusu olamaz.
Neden bunca iftira Çiller'e... Söyleyeyim. Çünkü Çiller partisini satmadı. Çünkü Çiller davasını satmadı. Çünkü Çiller demokrasi şehitlerinin kemiklerini sızlatmadı...
Hakikatin egemenliğini kabul eden hiç kimse bir partide veya harekette piyade olamaz. Kendini her zaman adımların dışında bulacaktır.
Parti adamları her zaman düpedüz bir düşmandan daha farklı bir arkadaştan nefret ederler.
Partiler ya ister istemez, ya işlerine gelerek softalara göz yumarlarsa. Biz softalardan çok çekmişiz.
Bayrağı olmayan hiçbir partiye katılmıyoruz ve Birliğin müziğine adım atmaya devam ediyorum.
Devrimci bir işçi partisininse üyelerine sunacak hiçbir şeyi yoktur: ne makam/mansıp ne maddesel avantajlar.
SPD'nin adının "Alman Sosyal Demokrat Partisi" şeklinde sürmesi bir talihsizliktir. Eğer 1 Ağustos 1914'ten bu yana partinin adı da örneğin "Reformist Parti" veya "Küçük Teferruat Partisi" veya "Ailelerin Kahve Ocağı" filan şeklinde değişmiş olsaydı, bu yeni isim birçok işçinin gözünün açılmasını sağlardı, onlar da ayrılıp asıl kendi partilerine, yani işçi sınıfının partisine giderlerdi. Ama ne yaparsınız ki, o dükkân bütün kötü işlerini eski iyi isme sığınarak yürütmekte.
Kişilikleri itibari ile namuslu olanların, partilerinde meşhur yalancılar olmaları nasıl mümkün olabilir?
Sizin göreviniz beni çözmek, benim ise bağlı bulunduğum partime, yoldaşlarıma ve halkıma olan görevim sır vermemektir. O zaman burada herkes kendi görevini yapıyor, neden küfür ediyorsunuz?
"Geçmişi denetleyen," diyordu Parti sloganı, "geleceği de denetler; şu anı denetleyen geçmişi de denetler."
Politikacılık kanserine tutulan Türk partilerinin bir büyük eksiği var: vatanseverlik! Vatanı her türlü hırsların üstünde tutmak!
Sol, Haziran yaşanmamış gibi yaşamaya devam edemezdi. Bu iddianın ilk ciddi siyasal-örgütsel sonucu, Halkın Türkiye Komünist Partisi oldu.
Bir söz ne seçim kazandırır, ne seçim kaybettirir, ama bir sözden dönmek partiye çok şey kaybettirir.
Partimiz yedi üyeye sahipken biz iki kuralı benimsedik. İlki: Partinin doğru bir ideolojisi olacaktı. İkincisi: Kararından dönmeyecek şekilde, Almanya'da tek ve yegane güç sahibi olacaktı!