- Henüz kategori yok.
-
Belçika Derbisi: Anderlecht - Club Brugge Maçında Vana…09.11.2025
-
Bursaspor, TFF 2. Lig'de Kritik Gebzespor Deplasmanınd…09.11.2025
-
Athletic Bilbao ve Oviedo San Mamés'te Kritik Galibiye…09.11.2025
-
Trendyol 1. Lig: Pendikspor - Ümraniyespor Maçı Ne Zam…09.11.2025
-
Galatasaray'dan Kış Transferinde Çifte Hamle: Lookman …09.11.2025
-
Rodrygo'nun Real Madrid'deki Beklenmedik Düşüşü: Premi…09.11.2025
-
İznik'te Feci Kaza: Elektrikli Bisiklet Sürücüsü Tırla…09.11.2025
-
Muşspor'dan Kritik Kahramanmaraş Deplasmanı: Play-off …09.11.2025
-
Serie A: Atalanta - Sassuolo Maçı İlk 11'leri ve Detay…09.11.2025
-
Guingamp'ın Sahadaki Zorlukları: Başarısız Sezon Önces…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#otorite
Kalabalık bir toplum, kısıtlayıcı bir toplumdur; aşırı kalabalık bir toplum otoriter, baskıcı ve cani bir toplum haline gelir.
Toplum, kendisine hiçbir açıklama yapılmadan dayatılan her türlü duruma çok geçmeden alışır.
Vakit geldi, hazırlanın. "Yok artık, o kadarını da yapamazlar!" dediğiniz şeyleri yapacaklar. Şakşakçılarını bile "Bu kadarı da fazla!" dedirtecek şeyler olacak.
İnsanların kafasına vura vura liderlik edemezsiniz, bu liderlik değil, haydutluktur.
İşleri düzene koymaktan bahseden kişilere dikkat ediniz! İşleri düzene koymak daima diğer insanları denetim altında tutmak anlamına gelir.
Son hükümdar, son din görevlisinin bağırsaklarıyla boğulana kadar insanlar asla özgür olmayacak.
Felsefe, din, bilim, hepsi de dural bir dengeye ulaşmak için her şeyi çivilemekle uğraşırlar. Din, şunu yapmalısın, bunu yapmamalısın diyen, çivilenmiş Tek Tanrı`sıyla yapar bu işi, hedefe indirir durur çekicini her kezinde!
Politik açıdan, ben bir anarşistim. Devletlerden, kurallardan ve esaretten nefret ediyorum. Hayvanları kafeste görmeye tahammülüm yok. İnsanlar özgür olmalılardır.
Bir zamanlar insanlar papanın yanılmazlığı hakkında konuştular; Bugün, kurmak istedikleri tüccarınkidir.
Bir keresinde adamın birinden Shakespeare sevmediğimi, yazmaya hakkım olmadığını anlatan uzun ve öfke dolu bir mektup almıştım. Gençler bana kanıp Shakespeare okuma zahmetine bile girmeyeceklerdi. Böyle bir konum almaya hakkım yoktu. Sayfalarca bunu söyleyip durmuştu. Cevaplamadım. Ama burada cevaplayacağım. Siktir git lan. Hem ben Tolstoy'u da sevmem.
Şimdi Fatih niye sıkıldı görüyorsunuz. Çünkü o cehennemdeki kuyuya bakmaktan bıktı. Ha babam birbirimizi ayağımızdan çekmemizden bıktı. Buna mani olmamız lazım. Ve dediğim gibi buna mani olmanın tek yolu akılcı eleştirel düşünebilen gençlik yetiştirmektir. Bu gençliği yetiştirmenin de tek yolu gençliği otorite korkusundan arındırmaktır.
Eleştiriyi doğası gereği davet eden ve sürekli eleştiri baskısı altında gelişen tek insan faaliyeti olan bilim içerisinde otoriteye, kibire yer olamaz.
Mesela çocuk, alkolik veya madde bağımlısı olan bir annenin dinlenmemesi gerektiğini öğrenir. Annesine içgüdüsel olarak inanmaktan vazgeçemeyen, yani ilkel inancın yerine muhakemeyi koymayı öğrenememiş bir insan, tüm yaşamı boyunca da inanacağı bir otorite arar. Bunu kimisi tanrı fikrinde, kimisi büyüde, kimisi de bilimde bulur. Kesin bilginin mümkün olmadığını bile bile mutlu yaşayabilen insan sayısı tarih boyunca mini mini bir azınlıkla temsil edilmiştir.
(...) Eğer ki bize bazı şeylerin doğru olduğunu iddia edenlere otorite sahiplerinden şüphe duymamızı sağlayan şüpheci sorular sorma becerisinde değilsek, bu durumda önümüze gelen ilk şarlatan politikacı veya dindara kanmaya açık oluruz.
Bilim, bilgi kütlesinden daha fazlası; bir düşünme tarzıdır. Evrenin kuşkuyla sorgulanma tarzıdır. Eğer şüpheci yaklaşmamak için otoriteye kuşkucu sorular soramıyorsak o zaman tam bir kaos içindeyiz.
Benim, o ya da bu şekilde, bahsettiğim kurumsal otoritelerin bir parçası olmam da mümkün değil.