#millet

Melezleşen veya melezleşmeye fırsat veren milletler Tanrı'nın iradesine karşı günah işlerler. Bir millet, kendi varlığının tabiatça verilmiş ve kökleri kanına uzanmış özel vasfına artık bağlı kalmazsa, dünyadaki mevcudiyetine son verilmesinden dolayı şikayetçi olamaz. Bu geçici dünyada her şey çok daha iyi olur ve yapılabilir. Her bozgunun, gelecekteki bir zaferin annesi olması mümkündür. Her kaybedilen savaş gelecekte bir yükselmeye sebep olabilir. Her zorluk, insanın enerjisi ile alt edilebilir. Her zulüm ve baskı, kan saf olarak korunduğu sürece, ahlaki bir dirilme meydana getiren kuvvetleri doğurabilir ve harekete geçirebilir. Fakat kanın saflığını kaybetmesi, saadeti yok eder, insanı sonsuzluğa kadar aşağılatır.

İnsan kendi zürriyetini sınırlamak için doğanın kurallarının önüne geçmeye çalışamaz. Bu duruma göre Alman milletinin geçimi için nüfus planlaması gerekir diye kim ortaya çıkarsa, bilin ki o kişi Alman milletinin geleceğini elinden alıyor demektir.

Eğer nasyonal sosyalist hareket tarih karşısında milletimiz yararına gerçekten büyük bir görev almak istiyorsa, Alman milletinin dünya üzerindeki gerçek durumunu çok iyi bilmeli, acı duymalı ve tam bir şekilde bu şuura varmalıdır. Açık bir görüş ve cesaretle Alman milletinin dış politikasını bugüne kadar yürütmüş olan kabiliyetsizlik ve şuursuzlukla mücadele etmelidir. Gelenekleri ve peşin hükümleri dikkate alınmadan, milletimizi ve onun gücünü toplamak, onu şimdiki dar hayat alanından çıkaracak ve yeni topraklara götürecek sevk etme cesaretini bulmalı, böylece bu dünyada yok olup gitmek ve­ya başkalarına esir olmak tehlikesinden kurtarmalıdır.

Devlet bir amaca ulaşmanın aracıdır. Gayesi, gerek fizik ve gerek ahlak bakımından bir olan insanların gelişmesi ve bu gelişmenin devamlılığını sağlamaktır, önce ırkın yok edici melekelerinin gelişmesinin şartı olan esaslı özellikleri devam ettirmeye mecburdur. Bu melekelerin bir kısmı daima fizikî hayatın devamlılığına hizmet edecek ve diğer bir kısmı, fikrî anlayışları kolaylaştıracaktır. Fakat gerçekte birinci, daima ikincinin en gerekli şartıdır. Bu gayeye dikkatlerini vermeyen devletler, zararlı organlardır. Yahut başka bir ifadeyle cenin halinde kalmış mahluklardır. Bu gibi devletlerin var olması işin rengini hiç değiştirmez. Biz nasyonal sosyalistler bir örtü olan devlet ile, o örtüyle örtülen ulus arasında gayet keskin ve açık bir fark gözetmek mecburiyetindeyiz. Bu örtünün; ancak göz önüne alınıp korumak hususunda olursa, bir hikmeti ve manası olduğu olduğu kabul edilir. Aksi takdirde hiçbir değeri olamaz. [...] Devlet temsil ettiği milletin yaşam şartlarına dayanmakla ideal devlet özelliğini kazanmaz. Varlığı, temsil ettiği milletin hayatını aktif biçimde sağlarsa ideal devlet olarak kabul edilebilir. [...] Devlet bir cevheri temsil etmez. Devlet, bir şekil ifade eder. Bir milletin ulaştığı medeniyet seviyesi, o milletin içinde yaşadığı devletin faydasını ölçme imkanını vermez. [...] Bir devletin değeri hakkında verilecek karar milletine sağladığı faydayla meydana çıkar. [...] Devletin tek fonksiyonu varlığının iktidarıyla, milletin her husustaki gelişmesini imkan dahiline sokmaktan ibarettir.

Biz, millete hiçbir korunma olanağı sağlamayan bir devleti savunmak için değil, tam tersine, milleti ve devleti yok etmek isteyenlere karşı, milletin savunmasını üstlenmek amacıyla hareket ediyoruz.

Bir milletin var olma gücünü, cansız birtakım silahların bir araya toplanması değil, millî birlik ve varlık hakkında ateşli bir iradenin ve ölümü göze alacak derecede kahramanca bir cesaretin varlığı sağlar.

Bir milletin kültürünün önemi, o milletin siyasi varlığının sonucu ile doğru orantılıdır. Bu bakımdan bir milletin millî kültürünü bilmesi için siyasi istiklalini elinde tutması gerekir. İşte bunun için siyasi istiklal söz konusu olduğu zaman, ne kadar ağır olursa olsun, hiçbir fedakarlıktan çekinilmemelidir.

Bir milletin etkili bir ittifak politikası izleyebilmesi için, öteki milletlerin gözünde saygınlığının artması gerekir. Bu da ancak, milletin başındaki hükûmetlerin kendi milletini yabancı devletlere aşağılık bir hizmetçi gibi sunmamasıyla sağlanabilir.

Bir milletin bireylerinin ihtiyaçları, kâğıt üzerinde lafla ve teorilerle karşılanamaz. Toplumun genel çalışması sonucunda, bireyin çıkarlarına hizmet etmesi gereken millî üretimin, her gün herkesin payına düşen miktarının çoğaltılması ile bir milletin bireylerinin ihtiyaçları giderilebilir.

Bir millet insan hakları için giriştiği mücadelede mağlup olmuşsa kader onu terazisinde tartmış, bu dünyada var olma saadetine erişemeyecek kadar hafif bulmuştur. Çünkü varlığını sonsuza kadar sürdürmek için mücadeleye hazır olmayan veya buna gücü yetmeyen bir millet Tanrı tarafından ebediyen yok olmaya mahkûm edilmiştir. Çünkü bu dünya korkak milletler için değildir. Varlığı çeşitli entrikalarla tehdit edilen milletler eğer millî kimliklerini her şeye rağmen koruyabilmiş ve cesaretlerini kaybetmemişlerse, tarihin her sahnesinde adlarından söz ettireceklerdir.

Bir kimse milletiyle iftihar edebilmek için milletine ait her sınıf insanla gurur duyabilmelidir. Ama eğer bir milletin yarısı aç ve sefil haldeyse, yarısı geleceğinden endişe içindeyse, yarısı ahlaki erozyonda yok olmuşsa bir kimse böyle bir milletin ferdi olmaktan nasıl gurur duyabilir ki?

Bir kavmi millet haline getirebilmek için önceden sağlam bir aile yapısı ve çevre meydana getirilmelidir. Ferdin eğitimi bunun için çok önemlidir. Evde, okulda ve öğrendiği her yerde, memleketinin büyüklüğünü anladığında, o milletin mensubu olduğu için gurur duyacaktır.

Bir cismin düşüşünün yüksekliği daima son durumu ile başlangıçtaki durum arasındaki mesafe ile ölçülür. Milletlerin ve devletlerin durumu da böyledir. Durum -dahası ilk yükseklik- bu yüzden kesin bir önem kazanır. Eğer düşen nesne ortalamanın üstündeyse derin düşüş veya çöküşü açık olarak görmek mümkün değildir. Bunun içindir ki imparatorluğun yıkılması düşünen veya hissetme yeteneğine sahip olan kimselere oldukça acı ve müthiş gelir.

Başka milletler daha geniş topraklara yayılıp yerleşirken, iç kolonizasyona yönelmiş bir millet nüfus artışını sınırlamak zo­runda kalacak, fakat geniş topraklara yayılan milletler artmaya devam edecektir. Bir ülkenin hayat alanı ne kadar azsa, bu durumla o kadar çabuk karşılaşır.

Aslında ulaşılacak gâye şudur: Gözyaşı döken barışseverlerin salladıkları "zeytin dalları" ile sağlanmış bir barış değil, bütün dünyayı yüksek bir medeniyetin hizmetinde bulunduran bir hâkim milletin üstün kılıcı ile sağlanmış bir barış.

Liste
Yükleniyor…