Bizler, 12 Eylül'ün getirdiği sınırlama ve yasaklara, kelimesi kelimesine uyuyoruz; uymaya çalışıyoruz. Ancak sağ basın kendisinde böyle bir yükümlülük görmüyor, hergün bu yasakları çiğniyor.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#medya eleştirisi
Ana akım medya, yazılı görsel bütün şeyleriyle, bir öğrenilmiş cehaletle hükmünü icra ediyor. Cehalet olduğu su götürmez. Sadece bugün ülkenin gündeminde konuşulan şeylerin konuşulma biçimine baktığında, bu hükmü bir çocuk bile verebilir. Ama bu cehalet bu insanın anamnezinde, yani gerisinde, hikâyesinde böyle bir cehaleti açıklamaya yetmiyor. Bu topraklar, hikmet adamlar toprağı. Dünyanın bütün önemli sözlerini söyleyenlerin hepsiyle hısım akrabayız. Bu topraklar aynı zamanda düşman icat etmeden hükümranlık sürülebilecek topraklar değil. Herkes birbirinin kuyusunu zehirliyor, herkes. Yani, kim bir su başındaysa, öbürünün suyunu zehirleme çabası içinde. Böyle idare edilebiliyor bu topraklar. Hani, hep sorun çözme kabiliyeti yok denir. Ben bunun bir yönetim biçimi olduğunu düşünürüm. Kabiliyetsizlikten değil, böyle yönetmeyi tercih etmelerinden kaynaklanan bir şey olduğunu düşünürüm.
TRT senin kölendir, gece gündüz çalışsın. Sadece iki saat benimle canlı yayına çık... Bunu yapamayacaksan Çankaya'da 76 milyonun Cumhurbaşkanı nasıl olacaksın? Daha iki adayla bir araya gelip Türkiye'nin sorunlarını tartışamayacaksan sen 76 milyonla nasıl diyalog kuracaksın? Sen daha bizimle el sıkışmayı, bizimle selamlaşmayı zulüm sayıyorsan, sen herkesin Cumhurbaşkanı nasıl olacaksın?
Bir haftadır köşelerinde yazanlara sesleniyorum. Bu gençliğin tinerci olmasını mı istiyorsunuz? Büyüklerine isyankar bir nesil mi olmasını istiyorsunuz? Milli-manevi değerlerinden kopuk, hiçbir istikameti olmayan, meselesi olmayan bir nesil mi olmasını istiyorsunuz? Biz sizlerle burada anlaşamayız.
Bunlar, bu medya CHP yanlısı olduğu için bu tür şeyleri yazıyor. Bu köşe yazarları da CHP yanlısı. Tayyip Erdoğan rakam yuvarlamayı sevmez. Fakat böyle yalan yanlışla uğraşanları yuvarlamayı sever.
Sözlerim cımbızlandı. Bunların cımbızladığı konuşmam, cımbızlanmamış şekilde İnternet’tedir. Çocuk evliliğini protesto eden bir konuşma yaptım.
Benim sayemde o öğrenciler bilgilenerek başlarını açarak, üniversite okudular. Gerçekleri araştırmanızı tavsiye ederim. Ama tek yanlı gazetecilik yapmak, gerçeklerin bazısına gözlerinizi kapayıp belli bir tarafta yer almak size siyasi bir yarar sağlar diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Hayatımda hiç kimseyi gözümde büyütmedim, Cumhurbaşkanı neyse ben oyum, Tayyip Erdoğan neyse ben oyum. Kendimi herkesle eşit seviyede gördüm çünkü bir kompleks var, muhafazakar kesimde bir aşağılık kompleksi var. Ertuğrul Özkök olma kompleksi. Ve bir ahlaksız çocuk vardı, bana bel boy dedi, Ahmet Hakan kompleksi vardır. Para beni satın alamaz.
Türkiye korkak bir devlettir. Türk siyasetçisi, medyası ve iş adamı korkaktır. Bu işte güç önemlidir.
Kadın dergilerinin çoğu, kadınları daha büyük ve daha iyi tüketicilere dönüştürmeye çalışır.
Ben adi geçen(tercüman) gazetenin yöneticileri gibi ülkemde amerikan emperyalizminin borazanligini yapip da onlara kiralanmadim. bu gazetenin terzilik meslegini ve terzileri küçük görmesi, şahsimda ülkemide tüm sanatkarlara, alinteri ve göznuru döken milyonlarca emekçiye bir hakarettir..
Albümümün çocuklarına küfretmeyi öğrettiğini söylediler. Peki 12 yaşındaki kızının yapmasına izin verdiğin makyaj ne olacak?
Emniyet müdürü ağladı. "Biz." dedi "Diyarbakır'da Türk bayrağına hasretiz!" bunun üstüne Diyarbakır'da Türk bayrakları ile yürüyüş yaptık. Benim Veli Küçük'e olmayan "arz ederim." cümlemi manşet yapan gazeteler bir cümle yazmadı. Türkiye ile ilgili, birlikle ilgili güzel bir şey yaparsanız bir satır yok ama yalan, savcı uydurması manşet.
Şimdi herkes dönüp geçmişe bakıyor ve bana gelip "Önceden sahip olduğun tatlı imajın nereye gitti?" diye soruyor. Ben de onlara, "O zaman da çok fazla kışkırtıcı olduğumu iddia etmiştiniz." diyorum. Görüyorsunuz, asla kazanamıyorum. Ne yaparsanız yapın, günün sonunda herkesi memnun edemiyorsunuz. Zaten ben de kimseyi memnun etmek için burada değilim.
TRT’nin partizanlığına karşı çıktım, adımızı Tırt Osman’a çıkardılar. Hırt’ı çok olan memlekette varsın bir de tırt olsun.
Hrant’ın hakkında Türklüğe hakaretten açılan davanın yanında 2006’da bir başka kampanya daha başlatıldı. İstiklal Marşı’nda “Kahraman ırkıma bir gül” mısrasındaki ırk kelimesini eleştirmesine karşı Milliyet’te Taha Akyol, söz konusu kelimenin “ırk”ı değil, şiir ahengi için kullanılmış edebi bir ifade olduğunu iddia etmekle yetinmeyip “milli sembollere saygılı, özenli olmak gerektiği” konusunda uyarıda bulundu. Ekrem Dumanlı da, Zaman’da “Kışkırtıcı söylemler olmasa, milliyetçilik, kafatasçılığa doğru kayar mı hiç?” diye sorup “Aşırı milliyetçilik asıl gücünü milliyetçiliğin yükselmesinden endişe duyan kişilerin tahrikinden alıyor olmasın” gibi ilginç bir iddia dile getiriyordu. Dolaylı biçimde, milliyetçiliğin yükselmesinden endişe duyanları aşırı milliyetçiliği beslemekle suçluyordu.