#medeniyet

Müslüman Türk, irfan sahibi idi. İrfan da ne ki, dersek, bir milletin, iman ve tarih yayığında asırlar boyu döve işleye meydana getirdiği deruni zarafet, incelik ve medeniyetin parlak terkibidir. İşte bu terkip, insanoğlunun elinden, dilinden, söz ve davranış olarak taşan bir müstesna verim, iç bünyenin sermaye ve zenginliği denebilir. Böylece de toplumun fertleri, sözleri ve hareketleriyle içinde yaşadıkları cemiyeti buyrukları ile inceltip aydınlatmışlardır. Toprak rejiminin sağlıklı zamanındaki tımar ve zanaatların kolu kanadı altında boy ata ata, örfte adette, san'atta, zarafette, iman, basiret ve hikmette asırlarca mesafe almış Türk cemiyeti nihayet irfan durağına vararak, adeta cismi ruh olmuş, ruhu da cismine bir ilahi kaftan giydirmişti.

Dinsel inancın tehlikesi, sıradan insanların çılgınlık meyvelerini toplamalarına ve bu meyvelerin kutsal olduklarına inanmasına imkan vermesidir. Her yeni neslin çocuklarına dinsel konuların diğer konular gibi haklı çıkarılmasına gerek duyulmadığı öğretildiğinden, medeniyetler hala akılsız ordularla dolup taşmaktadır. Bugün bile birbirimizi eski literatüre dayanarak öldürmekteyiz. Bundan daha üzücü ve saçma bir şey olabilir mi?

Evet, nasıl ki eski zamanda İslamiyetin terakkisi, düşmanın taassubunu parçalamak ve inadını kırmak ve tecavüzatını def etmek; silâh ile, kılınç ile olmuş. İstikbâlde silâh, kılınç yerine; hakiki medeniyet ve maddî terakki ve hak ve hakkaniyetin manevi kılınçları, düşmanları mağlup edip dağıtacak.

İnsan dediğimiz varlığın aklı, duygu ve inançları vardır. Bir de seçip değiştirme yeteneği vardır. İnsan toplu halde yaşamak zorunda seçme ve değiştirme yeteneği aynı olmadığı için anarşi doğuyor. O zaman topluma ideal yani mefkure lazım. Hem bireyin evrensel sorularına cevap veren hem de topluma hedef yani mefküre gösteren şeye medeniyet diyoruz

Hititler, Frigyalılar, Yunanlar, Farslar, Romalılar, Bizanslılar, Moğollar da fethetmişler Anadolu’yu. Ne olmuş sonunda? Anadolu onların değil, onlar Anadolu’nun malı olmuş. Bu memleket bizim olduğu için bizim, fethettiğimiz için değil… Fetheden de biziz artık fethedilen de. Eriten de biziz, eriyen de… Biz bu toprakları yoğurmuşuz, bu topraklar da bizi. Onun için en eskiden en yeniye ne varsa yurdumuzda öz malımızdır bizim.

Türkiye'deki yönetimler ya da siyasetin genel çerçevesi ne kadar çok millete yakınlaşırsa, yani Türkiye'de demokrasi, milletin sözünün hakim olması ne kadar güçlü bir şekilde tecelli ederse Türkiye'nin ekonomik ve diğer alanlardaki kalkınması o kadar güçlü olmuştur. Örnek rahmetli Menderes'in, rahmetli Özal'ın dönemidir. Örnek, şu gün içinde yaşadığımız olan Cumhurbaşkanımızın öncülüğündeki bu dönemdir. Türkiye eğer bir taraftan milli savunma sanayisinde güçlü bir şekilde adımlarını atıyorsa, bir taraftan uzay sanayisiyle ilgili adımlarını, çalışmalarını yapıyorsa, Türkiye her alanda kendi yerli, milli üretimini artırabilme mefkuresi etrafında yeni bir kalkınma hikayesi yazmaya gayret ediyorsa, hiç şüphemiz yoktur ki bundaki en temel aktör kendi kökleriz, kendi medeniyetimiz üzerinde yükselebilme bilincidir.

Liste
Yükleniyor…