#marksizm

Bir sürü Marksizm var. Tabii ki bunlardan bazıları oldukça yanlış. (...) Bir sürü Marksizmler var. Şimdi, Bir sürü Newtonculuklar da var. Yani, Newtonların, Einsteinların, Bohrların, Heisenberglerin her dediği doğru değil ki. Ama bazı söyledikleri doğru. Hâlâ kullanıyoruz. Marks'ın da bazı söyledikleri doğru ve o yüzden Harvard'ta ekonomi okursanız Marks okuturlar size. Yani Kapitali okuturlar; çünkü ekonomi politiğe katkıları gerçekten bilimsel katkılar. Çok değerli katkılar. Yani Marks'ı bir kenera bir çırpıda kesip atmak, -yani o bilimsel değil diye bir kenara atmak- doğru değil.

... "Tek yol devrimdir!" diyerek yine Marksist-Leninist propaganda yapanlara elbette müsaade edemezdik. Çünkü Atatürk'ün koyduğu inkılapçılık, şimdiki adıyla "devrimcilik" bu değildir. Eğer bu olsaydı, yani Marksist-Leninist düzen olsaydı, bu düzeni kendisi kabul ederdi. Çünkü Marksist-Leninist ideoloji Atatürk'ün zamanında da vardı. Bu, Atatürk'ten sonra meydana çıkmış bir ideoloji değildir. Bunun gibi, "Atatürk koymuştur, Atatürk kurmuştur." diyerek karşımıza çıkanlara deriz ki: "Koyduğu ve kurduğunu çarpıtmadan, saptırmadan, doğru dürüst muhafaza ettiniz mi yoksa yalnız ismi mi ortada kaldı?"

İşçi sınıfı yaratıcı sınıftır. İşçi sınıfı bir ülkede maddi refahın gerektirdiği herşeyi üretir, iktidar işçi sınıfının elinde olmadığı sürece, işçi sınıfı, iktidarın sömürücü toprak sahiplerinin, haksız kazanç sağlayanların, tekellerin, yerli ve yabancı çıkar gruplarının elinde kalmasına izin verdikçe, silahlar işçi sınıfının değil de, çıkar gruplarına hizmet edenlerin elinde oldukça, bu çıkar gruplarının ziyafet sofralarından dökülmesine gözyumduğu kırıntılar ne denli çok olursa olsun, işçi sınıfı yoksul bir hayat sürmeye zorlanacaktır.

Günümüzde utangaçlıkla “pazar ekonomisi” denilen artık sınırlarına ulaşmış olan kapitalizmin çöküşü ve yeni bir topluma geçiş durdurulamaz. Olmaması gereken hatalarımız ve eksikliklerimiz yüzünden uğradığımız yenilgiye rağmen, uğradığımız tüm alçakça ihanete rağmen bu kanaat değişmemiştir. (…) Gelişimi boyunca pek çok değişimler geçirmiş olsa da kapitalist toplumun ana çelişkisi, toplumsal emek ile o emeği özel sermayenin kendine mal etmesi çelişkisi, varlığını korumakta ve sürdürmektedir. Ancak bu çelişki ortadan kaldırılırsa, kârın dünya egemenliğine son verilirse, ancak o zaman bireyin insanca bir yaşam sürdürebileceği koşullar oluşur. (…) 1989-90’dan beri görülen olaylar sosyalizm fikrinin asla ölmediği görüşümü güçlendiriyor. Bazıları buna gerçeklikten uzak düşünme diyor. Bununla sadece tarihsel süreçleri anlamadıklarını ve kemikleşmiş sosyalizm karşıtı, Marksizm karşıtı konumlarını kanıtlıyorlar.

...hem düşüncede hem de eylemde bizim için ölçüt olması gereken çelişki hiyerarşikleştirici sembolik gelenekten kopuşun kaçınılmaz iki bakışını karşı karşıya getirir;korkunç eşitsizlikler ve patojen başıboşluklar yaratan Batı kapitalizminin simgesellikten çıkmış bakışı ile ....Marx'dan bu yana eşitlikçi bir simgeleştirme öneren bakış.

… Şunu açıkça itiraf edeceğim: O devirde ben Alpler'in güneyinde milletine karşı beslediği ateşli sevgiden cesaret alarak İtalya'daki iç hainler ile anlaşmaktan kaçıp, her araca başvurarak düşmanları ortadan kaldırmaya uğraşan büyük adama derin bir hayranlık duydum. Mussolini'yi bu dünyada büyük insanlar seviyesine çıkaracak şey İtalya'yı Marksistlerle paylaşmak yerine, Marksizmi imhaya uğraşarak vatanı beynelmilel duruma düşürmekten koruma yolundaki azmidir.

Marksizme etki ve nüfuzu sağlayan şey, hiç de Yahudi düşüncesinin gayretlerinin yazıyla ifade edilen ürünü değildir. Tam aksine, yıllar boyunca işçi kitlesini eline geçirmiş ve avucunun içine almış olan o şifahî propaganda dalgasıdır. Marksizmin kucağına düşmüş olan yüz bin Alman işçisinden yüz tanesi yoktur ki Karl Marx'ın bir eserini okumuş olsun. Karl Marx'ın eseri proleterler tarafından okunmamıştır. Aydınlar ve Yahudiler ise bu eseri bin kez okumuş ve incelemişlerdir.

Esasen enternasyonalizm de, mevcut olan genel bir felsefi düşüncenin Yahudi olan Karl Marx tarafından açıkça bir siyasi doktrine çevrilmesinden ibarettir. Eğer önceden bu zehirlenme olmasa idi, her siyasi doktrinin, siyasi sahada muvaffâkiyet kazanmasına imkan olamazdı. Karl Marx, sadece çürümüş bir dünyanın kokan bataklığında, bilhassa zehirli olan maddeleri teşhis eden kimse oldu. Karl Marx, zehir saçan maddeleri eline geçirip, bunları dünyanın hür milletlerinin hayatlarını mahvetmek için bol miktarda kullandı. Ve bütün bu işleri kendi ırkının lehine yaptı. İşte Marksizm bugün kabul edilmiş felsefi sistemin özünden ibarettir.

Liste
Yükleniyor…