#laiklik

Siyaset adamları nereden, hangi kültürden gelirse gelsin siyası bir silah olarak tesirli bir unsur olan din faktörünü, ilim namı altında, siyaset namı altında cemiyetin nizamı meselesi şeklinde kullanmışlardır, kullanmak istemişlerdir.

Ateistler ve laikler onların eleştirilerini agresif ve saldırgan olan dini savunucuları acı acı şikayet ediyor. Her zaman diyorum ki: bak, siz sorumlu olduğunuzda, bizimle tartışmadınız, bizi kazıkta yaktınız. Şimdi yaptığımız şey, size bazı argümanlar ve bazı zorlu sorular sunuyoruz ve siz şikayet ediyorsunuz.

Laiklik, sadece devletin dinden, dinin de devletten elini çekmesini sağlamıyor, din sınıfının dini yaşamak isteyen kitlelere tasallutunu da önlüyor. Bu açıdan bakıldığında laiklik dine en büyük hizmetin kurumudur. Ve laiklik, dindarların âdeta huzur ve mutluluk gemisidir. Dinci sömürücüler laikliğe, esas bu ikinci anlamı yüzünden düşmandırlar. Çünkü onların kitleler üzerindeki şeytani hegemonyalarını kıran, laikliğin bu ikinci anlamıdır. Bu anlam, din bezigânlarının korkulu rüyalarının ve saltanatlarını yitirme kaygılarının esas sebebidir.

Benim için, laik bakış açısı edilgen olarak edinilmiş bir miras olmadı ancak bunun yerine yavaş ve uzun süren bir değişimin zor ulaşılan bir sonucu oldu. Bazı ahlâksal değerlerimin erken gelişme dönemimde aldığım dinsel eğitime dayanıp dayanmadığını hâlâ merak ederim.

Laiklik, İslam ile sokağı, evi, iş yerini, siyaseti ayrı tutmaktır. İslam ise evi, iş yerini, sokağı ve her yeri Allah’ın rızasına göre tanzim etmenin adıdır. Açıkça görülür ki laiklik ile İslam aynı yerde bulunamaz.

Laik kelimesi, Yunanca laos kelimesinden gelen laikos kelimesinden alınmıştır. Laos kelimesi eski Greklerde halk anlamın gelirdi. Ortaçağda bu kelime, rahip olmayan ‘halk’ anlamında kullanılmıştır. Bugün Fransızcada kullanılan laicisme tabiri karşılığı olarak İngilizce ve Almancada kullanılan tabir ise Latince saecularis kelimesinden alınmış olup; çağdaş, yani din gibi değişmez değil, zamanla değişir olan anlamına gelmektedir. Şu halde halkçılık, çağdaşlaşma, uygarlaşma, devrimcilik kavramları muhtelif dillerde kullanılan tabirlerin kaynakları bakımından da laiklik kavramıyla bir akrabalığa maliktirler.

Lâiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Lâikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, İlerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.

Teokratik bir devlet düzeninde vatandaşlık yoktur; kulluk vardır. Millet yoktur; ümmet vardır. Buna bağlı olarak idare edilenlerin haklarından da bahsedilemez. Hak kavramı ve insan hakları, laik hukuk düzeninin bir ürünüdür. Çünkü insanlara hak tanımanın esası, egemen gücün insan olmasına dayanmaktadır. Laik ve demokratik bir düzende insana temel haklarını veren, son tahlilde, başkası değil, yine insanın kendisidir.

Laiklik, hayatı ruhani kürede yaşamak isteyenlerle, dünyevi kürede yaşamak isteyenler arasındaki alan paylaşımının adı olmaktadır. Bu açıdan tarafsız bir terim olan laisite (laiklik y.n.) yerine belirli bir tepeden inmecilik belirleyen laisizm (veya sekülerizm) tarafından ifade edilmesi hem yanlıştır, hem de ruhani dünyayı dünyevi dünyanın içinde kapsama ve tanımlama eğilimi belirtmesi açısından, kavramı hiç de açıklayıcı nitelikte olmamaktadır.

Fakat şeriat devleti kurmayı hedef alan her türlü gericilik, zaman zaman dinî bir sömürü aracı olarak laiklik kavramının karşısına çıkarılmış ve hâlâ daha çıkarılmaya devam edilmektedir. Laikliğin bulunmadığı bir ortamda çağdaşlaşma hedefi ancak bir düş olarak kalır. Milletimizi tekrar geri götürme ve böylece kendilerine çıkar sağlama heves ve özlemi içinde olanlar, her zaman olduğu gibi karşılarında cumhuriyet kanunlarını ve bu milletin Atatürkçü güçlerini bulacaklardır.

Liste
Yükleniyor…