Türkiye’de yaşayan ve kendisini toplumdan sorumlu hisseden herkesin, Kemalizm, laiklik ve demokrasi bağlantısını iyi kurması gerektiğine inanıyorum.
- Henüz kategori yok.
-
Twitch, Emiru Saldırısı Sonrası Güvenlik Kusurunu Kabu…09.11.2025
-
Yüzyılın Konut Projesi: Başvuru Koşulları ve Kapsamlı …09.11.2025
-
10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü: Resmi Tatil Durumu ve Eğ…09.11.2025
-
EMEP'li Sevda Karaca'dan İşçi Hakları ve Çocuk Emeği S…09.11.2025
-
Nuggets, Pacers'ı Mağlup Ederken Jokic'ten Yeni Hakem …09.11.2025
-
E.T. Henry Thomas Anılarıyla Zamansız Bir Klasik: İlk …09.11.2025
-
İstanbul'da Planlı Elektrik Kesintisi Duyuruları: BEDA…09.11.2025
-
Berke Özer'in Zorlu Sürecine Genesio'dan Destek: Milli…09.11.2025
-
İstanbul Genelinde BEDAŞ ve AYEDAŞ'tan Planlı Elektrik…09.11.2025
-
Elçin Sangu'dan İmamoğlu'na Destek ve Medya Eleştirisi…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#laiklik
Türkiye'nin demokrasiyle yönetilen ve çağı yakalama şansına sahip tek Müslüman ülke oluşunda, laiklik ilkesini benimsemiş oluşunun rolü olmadığını söylemeye olanak var mıdır?
Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laiklik, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dayanaklarından biridir.
Ülkemizde her zaman ilke olarak savunduğum bir tek şey var: Bağımsız, demokratik ve aynı zamanda laik bir ülkenin en büyük bekçisi olarak görüyorum kendimi.
Siyaset adamları nereden, hangi kültürden gelirse gelsin siyası bir silah olarak tesirli bir unsur olan din faktörünü, ilim namı altında, siyaset namı altında cemiyetin nizamı meselesi şeklinde kullanmışlardır, kullanmak istemişlerdir.
Ateistler ve laikler onların eleştirilerini agresif ve saldırgan olan dini savunucuları acı acı şikayet ediyor. Her zaman diyorum ki: bak, siz sorumlu olduğunuzda, bizimle tartışmadınız, bizi kazıkta yaktınız. Şimdi yaptığımız şey, size bazı argümanlar ve bazı zorlu sorular sunuyoruz ve siz şikayet ediyorsunuz.
Herkesin inanmaya hakkı vardır. Kiliseler, bir futbol kulübü, bir sendika veya bir siyasi parti olarak var olma hakkına sahiptir.
Laiklik, sadece devletin dinden, dinin de devletten elini çekmesini sağlamıyor, din sınıfının dini yaşamak isteyen kitlelere tasallutunu da önlüyor. Bu açıdan bakıldığında laiklik dine en büyük hizmetin kurumudur. Ve laiklik, dindarların âdeta huzur ve mutluluk gemisidir. Dinci sömürücüler laikliğe, esas bu ikinci anlamı yüzünden düşmandırlar. Çünkü onların kitleler üzerindeki şeytani hegemonyalarını kıran, laikliğin bu ikinci anlamıdır. Bu anlam, din bezigânlarının korkulu rüyalarının ve saltanatlarını yitirme kaygılarının esas sebebidir.
Benim için, laik bakış açısı edilgen olarak edinilmiş bir miras olmadı ancak bunun yerine yavaş ve uzun süren bir değişimin zor ulaşılan bir sonucu oldu. Bazı ahlâksal değerlerimin erken gelişme dönemimde aldığım dinsel eğitime dayanıp dayanmadığını hâlâ merak ederim.
Laikliği, manevi değerlerin korunmasında, vicdan, dini inanç ve ibadet hürriyetinin uygulanmasında ve dini kültürün geliştirilmesinde kısıtlayıcı unsur olarak anlamıyoruz.
Batıʼda önce Fransa’da yeşeren ve oradan yayılan laiklik, Rönesans ve Aydınlanma Çağı’nın ürünüdür.
Neden laiklik hem bilimin hem de demokrasinin temeli oluyor? Çünkü bilimin "geçerlilik" ilkeleri ile demokratik düzeninin "meşruluk" ölçüleri aynı niteliktedir ve hepsi laik özelliktedir.
Laiklik, İslam ile sokağı, evi, iş yerini, siyaseti ayrı tutmaktır. İslam ise evi, iş yerini, sokağı ve her yeri Allah’ın rızasına göre tanzim etmenin adıdır. Açıkça görülür ki laiklik ile İslam aynı yerde bulunamaz.
Laik kelimesi, Yunanca laos kelimesinden gelen laikos kelimesinden alınmıştır. Laos kelimesi eski Greklerde halk anlamın gelirdi. Ortaçağda bu kelime, rahip olmayan ‘halk’ anlamında kullanılmıştır. Bugün Fransızcada kullanılan laicisme tabiri karşılığı olarak İngilizce ve Almancada kullanılan tabir ise Latince saecularis kelimesinden alınmış olup; çağdaş, yani din gibi değişmez değil, zamanla değişir olan anlamına gelmektedir. Şu halde halkçılık, çağdaşlaşma, uygarlaşma, devrimcilik kavramları muhtelif dillerde kullanılan tabirlerin kaynakları bakımından da laiklik kavramıyla bir akrabalığa maliktirler.
Neden laiklik hem bilimin hem de demokrasinin temeli oluyor? Çünkü bilimin "geçerlilik" ilkeleri ile demokratik düzeninin "meşruluk" ölçüleri aynı niteliktedir ve hepsi laik özelliktedir.
Lâiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Lâikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, İlerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.
Lâiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetini tekeffül etmek demektir.
Laiklik, sadece din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak değildir; din ve ahlak işlerini de birbirinden ayırmaktır.
Teokratik bir devlet düzeninde vatandaşlık yoktur; kulluk vardır. Millet yoktur; ümmet vardır. Buna bağlı olarak idare edilenlerin haklarından da bahsedilemez. Hak kavramı ve insan hakları, laik hukuk düzeninin bir ürünüdür. Çünkü insanlara hak tanımanın esası, egemen gücün insan olmasına dayanmaktadır. Laik ve demokratik bir düzende insana temel haklarını veren, son tahlilde, başkası değil, yine insanın kendisidir.
Laiklik, hayatı ruhani kürede yaşamak isteyenlerle, dünyevi kürede yaşamak isteyenler arasındaki alan paylaşımının adı olmaktadır. Bu açıdan tarafsız bir terim olan laisite (laiklik y.n.) yerine belirli bir tepeden inmecilik belirleyen laisizm (veya sekülerizm) tarafından ifade edilmesi hem yanlıştır, hem de ruhani dünyayı dünyevi dünyanın içinde kapsama ve tanımlama eğilimi belirtmesi açısından, kavramı hiç de açıklayıcı nitelikte olmamaktadır.
Fakat şeriat devleti kurmayı hedef alan her türlü gericilik, zaman zaman dinî bir sömürü aracı olarak laiklik kavramının karşısına çıkarılmış ve hâlâ daha çıkarılmaya devam edilmektedir. Laikliğin bulunmadığı bir ortamda çağdaşlaşma hedefi ancak bir düş olarak kalır. Milletimizi tekrar geri götürme ve böylece kendilerine çıkar sağlama heves ve özlemi içinde olanlar, her zaman olduğu gibi karşılarında cumhuriyet kanunlarını ve bu milletin Atatürkçü güçlerini bulacaklardır.