- Henüz kategori yok.
-
Serie A'da Heyecan Dorukta: Bologna-Napoli Karşılaşması09.11.2025
-
Fabian Cinayetinde Şok Gelişme: Aile Tanıdığı Baş Şüph…09.11.2025
-
9 Kasım Futbol Programı: Süper Lig'den Avrupa Liglerin…09.11.2025
-
2025 HBCU Onur Ödülleri, Siyah Liderliği ve Mükemmeliy…09.11.2025
-
Serdar Dursun'dan Sahada Büyük Fedakarlık: Kanlar İçin…09.11.2025
-
Carlos Alcaraz, Nitto ATP Finalleri'nde Dünya 1 Numara…09.11.2025
-
Premier Lig'de Kritik Hafta: Nottingham Forest - Leeds…09.11.2025
-
Newcastle United, Brentford Deplasmanında Kritik Sınav…09.11.2025
-
M23 Derbisi: Crystal Palace Evinde Brighton'ı Konuk Ed…09.11.2025
-
Genoa-Fiorentina Mücadelesi: Yeni Dönemin Başlangıcı v…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#kültür
Neden vakur Juvenal okunmuyor? Niçin Lükres'in erkek sesi insanlığın ufkunda çınlamaz oldu?
Kültürünüzü koruyamazsanız ezilir ve sömürülürsünüz. Anadolu insanı batı ve Arap kültürü arasında çırpınıp duruyor. Mustafa Kemal Türkleri özüne döndürmek istemiş ömrü yetmemiştir.
Cennet, cehennem hikayeleriyle yıkanmış beyin doğru düşünme yetisini kaybeder. Boş inançlara saplanıp kalır, gerçeklere ulaşamaz. Bir kez sakatlandıktan sonra beynimizi sağlığına kavuşturmak çok zordur. Ancak, çok okumakla, kültürümüzü genişletmek ve derinleştirmekle belki sağlanabilir.
Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik plajları doldurur veya şehirlerini şekilsiz gökdelenlerle doldurup oraları “modernize” ederek yaşanmaz hale getirir ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, şehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir ve ortalama kültür düzeyi ya bir Afganistan ya da bir Orta Afrika kabilesi kadardır.
Türkiye'nin her bir köşesi görülmeye değerdir. Ama en önemlisi gezmenin yanında bir de okumaktır. Yoksa her yer gözünüzde bir yıkıntıdan ibaret kalır.
Hayvanlara yönelik baskıyı en az iki düzeyde kurumsallaştıran bir kültürde yaşıyoruz: mezbahalar, et pazarları, hayvanat bahçeleri, laboratuvarlar ve sirkler gibi resmi yapılarda ve dilimiz aracılığıyla.
Ceset yemekten ziyade et yemeye atıfta bulunmamız, dilimizin baskın kültürün bu faaliyeti onaylamasını nasıl ilettiğinin merkezi bir örneğidir.
Kültürümüzde “erkeklik” kısmen et yemek ve başka bedenler üzerinde denetim kurmak üzerinden inşa ediliyor.
İçedönüklük Doğu'nun "stili"dir, tıpkı dışadönüklüğün Batı'nın "stili" olduğu gibi... Ne var ki, içedönüklük Batı'da anormal, hastalıklı ya da mutlaka "düzeltilmesi" gereken bir şey olarak görülür. Doğu'da ise dışadönüklük arzu yanılsaması ve açgözlülük ifadesi olarak aşağılanır.
"Bir İngiliz, Bir Fransız, Bir de Türk uçağa binmişler...” diye başlayan bir hikayeye gülmeyeli ne kadar zaman oldu?
Kütüphaneler, insanların ve toplumların kendi ülkesinin kültürü, tarihi, hafızası ve dünya kültürüyle temasa geçtiği mekanlardır. Mekanın çok iyi olması, insanları içeri girdikleri zaman dışarı iten değil de kendisine çeken mekanlar olması gerekiyor. Aslında benim arzuladığım, kütüphane olarak projelendirilip inşa edilmiş kütüphanelerdir. Bildiğiniz gibi Türkiye'deki kütüphaneler genelde eski binaların dönüştürülmesi suretiyle vücuda getiriliyor. Bu Rami Kışlası da eski bir mekanın dönüştürülmesi şeklinde olacak bir kütüphane. Tabii Rami Kışlası çok büyük bir kışla. Askeri yenileşme dönemimizin aynı zamanda bir bakıma mimariye yansımış biçimi olan Rami Topçu Kışlası çok büyük bir alanı kuşatıyor. Çevresini de istimlak ederek yaklaşık 220 bin metrekarelik bir alanı, merkezinde kütüphane olmak üzere bir kültür vadisi yapma projesi bu.
Avrupa coğrafi değil kültürel bir kıtadır. Ona ortak bir kimlik veren kültürüdür. Bu kıtanın oluşmasına yol açan kökenler, Hıristiyanlığın kökenleridir. Bu tarihin basit bir olgusudur. Böylesine yadsınamaz bir olguya karşı direnişlerin ortaya çıkmasını anlamakta zorlanıyorum. Eğer bunun çok uzak bir geçmişe ait kültür olduğunu iddia ediyorsanız, Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden doğuşunun Schuman, Adenauer, De Gaulle, De Gasperi gibi Hıristiyan köklere sahip insanlar tarafından gerçekleştirildiğini söylemek isterim. Ateist veya Hıristiyan karşıtı totalitarizmlerin yol açtığı yıkımlarla mücadele ettiler. Bu gerçeği gizlemek çok garip ve tehlikelidir.
Edebiyat adı üstünde edeble başlıyor, edeb terbiye demek, eğitim demek. Âdâb diyoruz çoğuluna, erkan usûl bilmek bir sistem bir ağır başlılık var. Biz bunu yüzlerce yıl sürdürdük halk edebiyatımız yüzlerce de değil binlerce yıl sürdürdü.