#korku

İnsanlar tekrar tekrar mutsuzluklarını anlatıp duruyorlar. Hatta abartıyorlar bile, süslüyorlar, büyütüyorlar. Olduğundan daha kötüymüş gibi gösteriyorlar. Neden? Riske atacak hiçbir şeyin yok. Ama insanlar bilinene tanıdık olana yapışıp kalıyorlar. Tek bildikleri mutsuzluk bu onların hayatı. Kaybedecek bir şey yok ama kaybetmekten de çok korkuyorlar.

İnsanlar artık öyle bir yere gelmişler ki, kalplerinin seslerinin dinlemeye daha doğrusu korkmaya başlamışlar. Çünkü kalplerinin kırılacağından korkuyorlar. Bence sevginin en büyük düşmanı nefret değil, ego ve korkudur. İnsanlar egosunu kaybetmekten korkuyorlar. Korku öyle bir şey ki nefretten daha kötüdür.

Komünizmden korkuyorlar! Tamam, zengin korksun! Bunda şaşılacak bir şey yok. Toprak ağası korksun, borsacı, banker, spekülatör, soyguncu, kabzımal, köle taciri, kalpazan, yağmacı din bezirgânı, üfürükçü, üçkâğıtçı, cennette arsa pazarlayan molla korksun! Korkması uyanıklığından! İyi de fukara niye korkar? İşsiz, aşsız emekçi, topraksız ırgat, evsiz barksız adam, kırbaçlanan köle neden korkar? Bu korkunun beyinle açıklaması ne? 'Cehalet' demek aptallığa 'masumiyet' kazandırmak olur!

Ahlâk, eleştiren elleri ve işkence aletlerini kendisinden uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar: nasıl “coşturulacağını” bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır.

Liste
Yükleniyor…